Sunday, March 11, 2007

Uğur MELEKE: Bir küçük devrim

Bir küçük devrim

Alan Pardew... 1961'de Londra'da doğdu. Futbolculuğunun en heyecanlı günlerini bu şehirde, Charlton Athletic'te yaşadı. Halen Premier Lig'de Charlton Athletic'in menajerliğini yapıyor.
Neil Warnock... 1948'te Sheffield'da doğdu. Üniversiteyi Sheffield'da okudu... Sheffield'da bir doktorun yanında üç yıl kırık-çıkıkçı olarak çalıştı. 23 Eylül 2006'da Arsenal'e karşı Sheffield United'ın başında 1000'inci maçına çıktı. Halen Sheffield ekibinin teknik direktörlüğünü sürdürüyor.
Gareth Harold Southgate... 1970'de Sussex'te doğdu. 2001'de oyunculuk kariyerinin zirvesinde, herkes onun bir büyük kulübe imza atacağını düşünürken, Middlesbrough'a transfer oldu. İki yılda kaptanlığa terfi etti. Kulüp tarihinin ilk kupası (2004 Lig Kupası) onun ellerinde yükseldi. Halen Middlesbrough teknik direktörlüğünü yürütüyor.
Ertuğrul Sağlam... 1969'da doğdu. Temmuz 2005'te başına geçtiği Kayserispor'u tarihinde ilk kez UEFA Kupası'na taşıdı. 58 hafta ile Süper Lig'in en uzun süre çalışan aktif yerli teknik direktörü konumunda... Geçtiğimiz günlerde Kayseri'de spor malzemeleri üreten bir fabrika kurmak için arsa satın aldı. Halen Kayserispor teknik direktörlüğünü sürdürüyor...


Çapından büyük
Önceki hafta ajanslara düşen bir küçük haber, çapından büyüktü doğrusu... Teknik adamların ortalama ömrünün 20 hafta civarında dolaştığı Süper Lig'de bir hocanın çalıştığı kentten ev alması bile absürd sayılacakken, Ertuğrul Sağlam'ın şehrine fabrika yaptırması çok uzun vadeli bir plan gibi duruyor...
Aynı günlerde televizyonlarda yerli hocalara yeterli şans verilmediği iddialarını biz yine yeniden izlerken... Ve bu şikayetlerin sahibi teknik adam, futbolcularını Atatürk gibi "Ben size savaşmayı değil, ölmeyi emrediyorum" cümleleriyle motive ettiği sırrını(!) ifşa ederken... Bir başkası, son iki yılda Avrupa'da iki ayrı ligi şampiyon kapatmış eski hoca için, "Bu takımı hangi dilde havaya sokabilirdi ki?" şeklinde beyanat verirken... Bir diğeri, takımının başarısızlığını 5 ay önce Türkiye'den ayrılmış, Brezilya milli takımı eski hocasının iyi idman yaptırmadığı gerekçesine dayandırırken... Ertuğrul Sağlam'a ne oluyor ki, sadece 2 yıldır çalıştığı bir kente böyle uzun vadeli yatırımlar yapıyor? Neden o da 4 büyüklerden birinde 6 ay çalışıp, sonra kendisine yeterli şansın verilmediğinden dem vurmuyor?
Belki biz henüz farkında değiliz ama... Kayseri'de olanlar, ülke futbolunda bir küçük devrim... Bu küçük devrimin kahramanları da, bir sağlam kulüp ve bir sağlam adam...

Navarro'ya 3 yıl


Sevilla-Betis maçında tribünlerden atılan bir cisimle kafası yarılan ve hastaneye kaldırılan Sevilla teknik direktörü Juande Ramos, olayların bu noktaya gelmesinde en büyük hatanın kendilerinde olduğunu itiraf etmiş: "Biz, iki teknik adam, çok gerdik ortamı" diyor Ramos, hastane çıkışında...
Valencia-Inter maçında Burdisso'nun burnunun kırılmasıyla neticelenen kavganın fitilini ateşleyen Carlos Marchena da, hatasını kabul ediyor: "Bizim gibi tecrübeli oyuncular, böyle kavgalara sebep olmamalıyız"
Tamam, UEFA da farkında olmalı vahametin, ve çok kararlı olmalı, artmaması için futbol şiddetinin... Ama önce kulüpler üstlenmeli suçu. Örneğin Valencia, UEFA'nın kararını beklemeden, Burdisso'nun burnunu kıran Navarro'nun sözleşmesini feshetse... Diğer kulüpler de bu hassasiyetin peşinden gitse...
Sonra da UEFA, tarihi bir karar alıp, Navarro'ya "3 yıl futboldan men" cezası verse... Bir futbolcunun belki de kariyerini sonlandırıp, binlerce hadisenin kökünü kurutsa... Ne dersiniz?

Marka değeri


Geçtiğimiz günlerde bir sporcumuzun bir hakemimiz için söylediği "O hakem futbolu bilmiyor. Biraz Avrupa'daki maçları izlesin" sözlerinin, Türkiye'de futbola duyulan güveni azalttığı ve ligin toplam değerini düşürdüğüne değinmiştik ya... "Bir ligin marka değeri nasıl korunur ve yükseltilir"in dersini gördük hafta içinde...
Şampiyonlar Ligi finalinin topunu üretmiş Adidas... Finale ev sahipliği yapacak Yunanistan'ın renkleri mavi ve beyazı kullanmış ağırlıkla... Bu yıl sadece iki finalist takım, bu topu Atina'da görebilecekler... Gelecek yılsa, sadece bu yılın Şampiyonlar Ligi şampiyonu takım, iç saha maçlarında kullanabilecek bu topu!
Basit bir final topunun bile, ne kadar ciddi bir hassasiyetle sunulduğunun ve pazarlandığının farkında mısınız? "O top veya bir başka top ne fark eder" diye düşünüyorsunuz değil mi? Öyle ya, hepsi aynı mâmul, aynı ağırlık, aynı hammadde!
Aynen ligler gibi değil mi? Aynı sayıda takım, aynı sayıda maç yapıyorlar! Orada da 4 hakem yönetiyor maçı, burada da! Ama Süper Lig'i tek bir yabancı ülke televizyonu yayınlamazken, Premier Lig, yayın haklarını dünya çapında 200 ayrı televizyon kanalına satıyor! Fark detaylarda... Fark anlayışta...

No comments:

 
eXTReMe Tracker