Thursday, October 09, 2014

Bilal Başaçıkoğlu: Van Basten'in gözdesi

Trabzonlu bir baba ve Faslı bir anneden doğup Hollanda'nın genç millî takımlarında oynadıktan sonra tercihini Türkiye'den yana kullandı. Süper Lig'in büyükleri dâhil pek çok kulüpten transfer teklifleri aldı ama o 3.5 milyon euroluk bonservis bedeliyle Feyenoord'u tercih etti. Her iki kanatta de görev alabilen ve geçen sezon Heerenveen'de yarım sezonda gösterdiği 6 gol, 5 asistlik performansla dikkatleri üzerinde toplayan 19 yaşındaki gurbetçi, Hollanda'nın efsane oyuncusu Marco van Basten'in kendisine benzettiği ve futbola kazandırdığı bir yıldız adayı.

Son dönemde Oğuzhan Özyakup'tan sonra Hollanda'yı bırakıp Türkiye'yi tercih eden ikinci oyuncusun. Seni daha yakından tanımak istiyoruz.
26 Mart 1995'te Hollanda'nın Zaandam kentinde doğdum. Babam Türk, annem Faslı. Üç kardeşiz. Benden küçük iki erkek kardeşim var.
Ailen nereden ve ne zaman Hollanda'ya göç etmiş?
Babam aslen Trabzonlu. Bir süre İstanbul'da yaşadıktan sonra Hollanda'ya göç etmiş. Mesleği otobüs şoförlüğü. Tur otobüsü kullanıyor ve ülkeler arasında yolculuk yapıyor. İspanya üzerinden Fas'a yaptığı bir tur seyahati sırasında annemle tanışmış ve evlenmişler.
Ailende senin dışında futbol oynayan birisi var mı?
Babam eskiden kaleciymiş. Ama sadece amatör olarak bu işle ilgilenmiş. Sadece sevdiği için kalecilik yapmış ve bir süre sonra da bırakmış. İki kardeşimden büyük olanı da Hollanda'da bir kulübün altyapısında futbol öğreniyor.
Futbola ne zaman ve nasıl başladın?
Açıkçası doğduğumdan beri top oynadığımı söyleyebilirim. İçimde futbola karşı büyük bir ilgi ve sevgi vardı. Kendimi bildim bileli arkadaşlarımla top oynardım. 5 yaşına gelince de futbola başladım. Sokakta ve okulda sürekli futbol oynadığımı gören babam beni Zaandam'da bir futbol okuluna yazdırdı. Ardından Ajax'ın altyapısına geçtim. İki sene orada eğitim gördükten sonra Haarlem'e geçtim. Ajax'la çalışan ve oraya futbolcu yetiştiren bir kulüptü Haarlem. Ancak parasızlık nedeniyle kulüp kapanınca bir süre amatör bir takım olan RKSV Pancratius'ta oynadım. Sonra da Heerenveen'e geçtim. Zaten asıl gelişimi de Heerenveen'de gösterdim. Orada çok çabuk bir şekilde A takıma yükseldim.
Ajax, Hollanda'nın en büyük kulübü. Orada 2 sene kaldıktan sonra ayrılmak seni olumsuz etkilemedi mi?
O zaman yaşım çok küçüktüm ve açıkçası ne olduğunu da pek anlamamıştım. Benim için o yaşlarda önemli olan futbol oynamaktı ve hangi kulüpte oynadığımın da pek bir anlamı yoktu. Dolayısıyla Ajax'tan Haarlem'e geçtiğimde aynı şekilde futbol oynamayı sürdürdüğüm için herhangi bir olumsuzluk hissetmedim.
Altyapıda sana en çok emek veren ve bugünlere gelmeni sağlayan kulüp hangisiydi?
Kesinlikle Heerenveen'di. Haarlem'in ardından bir amatör takımda oynarken 2011 yılında beni transfer ettiler. Bu transferde de sonrasında da Hollanda ve dünya futbolunun en büyük golcülerinden Marco Van Basten'in üzerimde büyük emeği oldu. Heerenveen'de kısa sürede büyük bir aşama kaydettiğimi düşünüyorum.
Futbola başladığından beri kanat oyuncusu musun?
Benim durumum biraz ilginç aslında. Çünkü Ajax'ta geçen yıllarımda savunma oyuncusuydum. Haarlem'de de savunmada ve orta sahada oynadım. Genellikle genç oyuncular forvette başlayıp sonradan savunma oyuncusuna dönüşürken, ben RKSV Pancratius'ta kanat oyuncusu oldum. Heerenveen'e de kanat oyucusu olarak geldim ve aynı şekilde devam ediyorum.
Futbola başladığında idollerin var mıydı?
Evet var. Alexis Sanchez, Cristiano Ronaldo ve Lionel Messi. Ama zaten herkes onlara bayılıyor. Hepsi de olağanüstü oyuncular.
Heerenveen'de henüz 18 yaşında ilk on bir oyuncusu olabilmek önemli bir başarı. Sana şans veren teknik adam da efsane bir oyuncu olan Marco van Basten. Bize Van Basten'le ilişkinden söz eder misin? Gelişimine nasıl katkı sağladı? Sana ilk on birde şans tanırken neler söyledi?
Marco Van Basten dünyanın en iyi futbolcularından birisiydi. Böyle değerli bir oyuncunun antrenörlüğümü yapması benim için çok büyük bir şanstı. Ondan çok şey öğrendim. Benim ilerlememi sağlayan teknik adam Marco van Basten'dir. Oyun stilimi ve özelliklerimi de kendisine benzetiyordu. Maçlardan önce bana, "Sen ne yapman gerektiğini biliyorsun. Gol atmak ve attırmak için bütün yeteneklere sahipsin. Sahaya çık ve bu yeteneklerini göster" diyordu.
Sana göre Van Basten'i en fazla etkileyen yönün hangisiydi?
Benim komple bir oyuncu olduğumu düşünüyordu. Hem kafa toplarında etkili olduğumu hem birebirde rakiplerimi eksiltebildiğimi hem de gol vuruşları ve gol paslarında başarılı olduğumu düşünüyordu.
Kendinde neleri eksik görüyorsun? Bu eksiklerini gidermek için nasıl çalışmalar yapıyorsun?
Günümüz futbolunda komple bir oyuncu olmak gerekiyor. Özellikle bir forvetin iki ayağını da aynı biçimde kullanması lâzım. Ben her zaman sol ayağımın daha iyi olması gerektiğini düşünüyorum ve bu ayağımı geliştirmek için de sürekli çalışıyorum. Aslında sol ayağımla çok gol atıyorum ama yine de her antrenmandan sonra sahada kalıp sol ayağımla şut çalışması yapıyorum.
Seni akranlarından ayıran ve bugün Feyenoord gibi bir kulüpte oynamanı sağlayan en önemli özelliğin neydi?
Öncelikle futbolu çok seviyordum. Küçükken futbol benim için bir oyundu ama yaşım biraz ilerlemeye başladığında futbol için nelerin gerekli olduğunu daha iyi anlamaya başladım. Pek çok arkadaşım antrenmandan ya da maçtan sonra diskoya giderken ben evime gidip dinlenmem ve kendimi toparlamam gerektiğini öğrenmiştim. Yanlış arkadaşlardan her zaman uzak durdum. Hollanda'daki hayat biçimi genç bir oyuncu için hiç de kolay bir ortam değil. Ama ben babamın da yardımıyla profesyonelliği erken yaşta öğrendim diyebilirim.
Sağ ayaklı bir oyuncu olarak Heerenveen'de genellikle sol kanatta oynuyordun. Feyenoord'da ise sağ kanatta görev alıyorsun. Senin tercihin hangisi?
Benim için fark etmiyor aslında, iki kanatta da oynayabiliyorum. Tabiî ki gole daha yakın olması açısından sol kanat daha avantajlı. Ters kanatta oynarken içeri girip sağ ayağınızla gol vuruşu yapabiliyorsunuz. Ama benim için önemli olan oynamak. Dolayısıyla sağ veya sol kanat fark etmez, yeter ki sahada olayım.
Sezon başında Heerenveen'denFeyenoord'a3.5 milyon euro gibi oldukça yüklü bir bedelle transfer oldun. Bu transfer nasıl gerçekleşti? Bildiğim kadarıyla başka teklifler de almıştın.
Hollanda'nın en üst liginde yarım sezon futbol oynadım. Heerenveen'de ilk on bire geçen sezonun ikinci yarısında girdim ve bir daha da hiç çıkmadım. Yarım sezon gibi bir sürede 6 gol atıp 5 de asist yaptım ki, genç bir oyuncu için ilk sezonunda bu performans hiç de fena değildi. Ardından birçok transfer teklifi aldım. Türkiye'den aralarında büyük takımların bulunduğu kulüplerden de teklifler vardı ancak ben bunun için erken olduğunu düşündüm. Bir süre daha Hollanda Ligi'nde kalıp kendimi geliştirmem ve tecrübe kazanmam daha uygun olacaktı. Bu nedenle de Hollanda'nın büyük kulüplerinden Feyenoord'dan gelen teklifi değerlendirmek bana daha doğru geldi.
Gelecekte Türkiye'de oynamak gibi bir niyetin var mı?
Şimdilik böyle bir düşüncem yok. Açıkçası Feyenoord'un ardından daha çok İspanya veya İngiltere liglerinde oynamayı tercih ederim. İspanya'da Atletico Madrid, Barcelona, Real Madrid, İngiltere'de de Chelsea çok güzel kulüpler. Futbol stilime en uygun ligin İspanya olduğunu düşünüyorum. Orada futbol daha çok tekniğe dayalı oynanıyor. İlk tercihim de Atletico Madrid olur. Arda Turan'ın da orada oynaması benim için cazip bir durum.
Feyenoord'da Hollanda Millî Takımı'nın da oyuncusu olan 32 yaşındaki Ruben Schaken'i sezon başında yedek bırakmayı başardın. Onunla aranızdaki rekabetten söz eder misin?
Teknik direktörümüz henüz bir arayış sürecinde. Hangi oyuncunun hangi bölgede daha verimli olabileceği konusunda bir fikir edinmeye çalışıyor. Takıma yeni gelmiş bir oyuncuyum ve diğer oyuncular benim stilim hakkında net bir bilgiye sahip değil. Bazı oyuncular sadece koşmak istiyor, bazıları topu ayağına bekliyor. Teknik direktörümüz tüm oyuncuları gözlemledikten sonra bir fikir sahibi olacak ve takımın iskeletini oluşturacak. Ben de bu süreçte kendimi göstermek ve takımın değişmez bir parçası olmak istiyorum. Her geçen gün de kendimi biraz daha fazla kabullendirdiğimi düşünüyorum.
2012'den itibaren Hollanda Genç Millî Takımlarında forma giydin. O dönemdeki bu tercihinin nedeni neydi? Neden Türkiye'yi değil de Hollanda'yı seçmiştin?
2012 yılında Türkiye'den bugünkü gibi bir teklif almamıştım. Evet, bana "Türkiye için oynamak ister misin?" diye sordular ancak sadece o kadar. Üzerimde bir ısrar olmadı. Dolayısıyla ben de Hollanda'dan gelen teklifi değerlendirdim. Ancak son dönemde Türkiye'den gelen teklif çok ciddiydi ve beni ne kadar istediklerini ortaya koyuyordu. Fatih Terim Hocamız bana "Seni Ümit Millî Takım'da görmek istiyorum. Eğer orada başarılı olursan A Millî Takım'ın kapıları da ardına kadar açık" dedi. Bu benim için iyi bir teklifti. Zaten normal olan da budur; genç oyuncu önce bir alt kademede kendisini gösterir ve başarılı olduğu takdirde A takımda kendisine yer bulur. Türkiye'den gelen teklifi babamla birlikte değerlendirdim. Türk Millî Takım formasını giymek babam için büyük bir gurur vesilesi olacaktı. Sonuçta ben de Türküm ve elbette tercihim Türkiye oldu.
Annenin Faslı olması dolayısıyla Fas Millî Takımı'ndan bir teklif aldın mı?
Hayır, onlardan herhangi bir teklif gelmedi.
Hollanda U18 Takımı formasıyla attığın iki golden birini Türkiye'nin ağlarına yollamıştın. Türkiye'ye karşı oynamak nasıl bir duyguydu senin açından? O maçta neler hissetmiştin?
2012 yılında Eindhoven'da oynadığımız maçta Türkiye'ye 4-1 yenilmiştik ve takımın tek golünü ben atmıştım. Elbette bir Türk olarak Türkiye'ye karşı oynamak insanda çok farklı duygular uyandırıyor. Seremoni için sahaya dizildiğinizde bin yanda siz varsınız, diğer yanda ay-yıldızlı formayı giyenler. Biraz sonra İstiklal Marşı çalınmaya başlıyor ve siz ezbere bildiğiniz o marşa eşlik edemiyorsunuz. Çok farklı duygular yaşıyorsunuz. Ama maç başladığında siz Hollanda'nın futbolcususunuz ve takımınız için en iyisini yapmalısınız. Ben de o gün bunu yapmaya çalıştım ve iyi oynayıp bir de gol attım. Doğrusunun da bu olduğunu düşünüyorum.
Ümit Millî Takımımızla ilk kez kamp yaptın. Buradaki ortamı nasıl buldun?
Doğrusunu söylemek gerekirse beni nasıl bir ortamın beklediğini başlangıçta çok da iyi bilmiyordum. Ama gelince gördüm ki, buradaki insanların hepsi son derece sıcakkanlı. Herkes birbiriyle dostça konuşuyor. Herhangi bir gruplaşma söz konusu değil. Burada olmaktan çok mutluyum ve yabancılık çekmiyorum.
Riva Tesisleri Türk insanı için bir gurur kaynağı. Hollanda'daki şartları bilen birisi olarak sen bu tesisler hakkında neler düşünüyorsun?
Hollanda'da da tesisler var ancak bu kadar büyük ve güzel bir tesisi ilk defa görüyorum. Türkiye'de böyle bir tesis olduğunu bilmiyordum. Bir takımın kalması için harika bir yer. Odalar son derecede konforlu, antrenman sahaları tesisin içerisinde. Yemekler de çok güzel. Türk yemeklerine alışığım çünkü annem de Faslı olmasına rağmen Türk yemekleri yapıyor.
Türk Millî Takımı'ndaki hedeflerin neler? A takım kadrosunda ne zaman oynayabileceğini düşünüyorsun? Millî Takımımızda hangi oyuncuları beğeniyorsun?
Küçüklüğümden beri hep çabuk ilerlemek istedim. Doğal olarak Türk Millî Takımı'ndaki kariyer gelişimimin de hızlı olmasını istiyorum. Bunun için de hem Ümit Millî Takım'da hem de kulübümde kendimi göstermem gerektiğini biliyorum. Millî Takım'da en beğendiğim oyuncu Arda Turan. Zaten İspanya Ligi'nde Atletico Madrid maçlarını da özellikle izliyorum. Ayrıca Selçuk İnanve Burak Yılmaz'ı da çok beğeniyorum.
Futbolun dışında neler yapıyorsun?
Maç ve antrenmanlardan fırsat buldukça ailemin yaşadığı şehre gider, onlarla vakit geçiririm. Bazen de arkadaşlarımla sinemaya giderim.
Rotterdam'da yalnız mı yaşıyorsun?
Evet, yalnız yaşıyorum. İnsanın tek başına ayakta durmasını öğrenmesi için iyi bir tecrübe bu. Hayatınız boyunca ailenizi her zaman yanınızda bulamazsınız. Onlardan ayrı olduğunuzda da hayatınızı sürdürmek zorundasınız ve bunu ne kadar erken öğrenirseniz o kadar iyi olur. Evimde ütümü, temizliğimi, yemeğimi kendim yapıyorum.
 
eXTReMe Tracker