Friday, May 16, 2008

Scolari: "Kadroyu yenilemekten asla korkmam"

Brezilyalı teknik adam Luiz Felipe Scolari günümüz futbolunun en iyi milli takım teknik direktörleri arasında yer alıyor. Avrupa Futbol Şampiyonası'nda Türkiye'nin rakibi olan Portekiz'in başındaki deneyimli çalıştırıcı, FIFA'nın resmi dergisine verdiği röportajda futbol tutkusu, anlayışı, kariyeri, hedefleri ve Portekiz Milli Takımı hakkında detaylı açıklamalar yaptı.

Çeviri: Türker Tozar

Çoğu kişi milli takımda teknik direktörlük yapmanın dünyadaki en iyi işlerinden biri olduğunu söyler. Bu görüşe katılıyor musunuz?


Milli takım teknik direktörü olmak elbette iyi bir iş, bunu yadsıyamam. Ancak, bu görevle birlikte gelen büyük sorumluluğu da unutmamak gerekir. Bazı durumlarda bir devlet başkanı ya da başbakandan daha fazla sorumluluk yüklenmeniz gerekebiliyor.

Sizce neden sorumluluk bu denli artıyor?

Çünkü bütün dünya futbolu konuşuyor. İnsanlar siyaset, sağlık ya da ekonomi hakkında daha az konuşurken, futbol hakkında herkesin belli bir fikri var. Milli takım teknik direktörü olabilmek için çok çalışmalı ve iyi sonuçlar üretebilmelisiniz. Özetlersem, milli takım teknik direktörü olmak güzel fakat kimse bunun kolay bir iş olduğunu sanmasın.

Milli takımda görev almak kulüp takımı çalıştırmaktan daha mı iyi sizce? En azından daha az stresli bir görev sayılabilir.

Böyle söylerseniz yanılırsınız. Her gün antrenman sahasına inmeseniz bile yoğunluğunuzda herhangi bir azalma olmadığı gibi nadiren kendinize zaman ayırabilirsiniz. Oyuncuları gerek bireysel gerekse takım içerisindeki performanslarına göre sürekli takip etmeniz gerekir. Bir de işin psikolojik yönü var elbette. Kısacası, göz ardı edemeyeceğiniz sayısız detay bulunuyor. Milli takım hocası olarak her zaman tetikte olmalısınız.

İyi bir milli takım teknik direktörü olmak için neler gerekli?

Özellikle, futbol hakkında derinlemesine bilgi sahibi olmalısınız. Ayrıca, iyi yardımcılarınız olmalı. İyi bir imaj ve deneyim de oldukça önemli etkenler. Çünkü sadece oyuncuların değil bütün bir ülkenin güvenini kazanmanız gerekecek. Son olarak da işinizi tutkuyla yapacaksınız.

Bir milli takım teknik direktörü için öncelik taktikte mi yoksa motivasyonda mıdır?

Öncelikle, teknik adam kendi oyun felsefesine uygun futbolcuları kadroya almalı. Bundan sonra, oyuncu motivasyonu ve psikolojisi üstünde düşünmeye başlayabilir. Yapılması en zor olan kısımlardan bir tanesi de oyuncuyu en verimli şekilde kullanabilmek için onu iyi bir şekilde tanımaktır.

Belli ki psikoloji kavramının sizin için büyük bir önemi var. Öyle değil mi?

Kesinlikle! Yine de unutulmasın ki, iyi oyuncularla çalışmak kötü oyuncularla çalışmaktan daha kolaydır. Zihinsel alanla uğraşmak, sportif alanla uğraşmaktan daha basittir. Eğer bir futbolcuya nasıl şut çekileceğini ya da kademe anlayışının ne demek olduğunu anlatmanız gerekirse, zamanınız yetmez. Ama oyuncuya birkaç kelime ederek fikrini değiştirebilir, ikna edebilirsiniz. En kötüsü de en az diğerleri kadar iyi olduğunu düşünen kötü oyuncularla uğraşmaktır.

2002 yılında Brezilya ile Dünya Kupası'nı kazandınız. 2004'te ise Portekiz'le Avrupa Şampiyonası'nı finalde Yunanistan'a yenilerek kaybettiniz. Bu iki farklı deneyimi nasıl karşılaştırırsınız?

Çılgın zafer sarhoşluğu iki sene sonrasında büyük çaplı bir depresyona dönüştü. Yine de bütün bu üzüntümün ortasında Avrupa Şampiyonası, Portekiz'in daha rekabetçi bir takım olması ve yüksekleri hedeflemesi anlamında atılan önemli bir ilk adım oldu. Yenilginin verdiği yıkıcı duyguya rağmen, ben iyi bir iş çıkardığımızı düşünüyorum. Bunun son oynadığımız final olmayacağına eminim. Gerçekten, bundan hemen sonra iyi bir Dünya Kupası deneyimi yaşadık. Euro 2008 finallerine yükselmeyi başardık ve bu turnuvada daha üst turlara gitmeyi amaçlıyoruz. Portekiz'in şimdi her zamankinden daha çok kendine güveni var.

Bu bir zihniyet değişimi mi?

Kesinlikle! Zaten bizim hedeflediğimiz de buydu. Artık, Portekiz Milli Takımı zihinsel anlamda çok güçlü. 2008 Avrupa Şampiyonası'na katılmaya hak kazanmak kolay olmadı. Bazı sıkıntılar yaşasak da hedefimizden şaşmadık. Birkaç sene önce olsa, belki bunu başaramayabilirdik ama Euro 2004'te finalist olmamız işte bu anlamda pozitif etkisini gösterdi.

Finale kadar gideriz

Avrupa Futbol Şampiyonası'nda Portekiz ne kadar ileriye gidebilir?

Finale kadar gidebileceğimize inanıyorum. Bu yolda grup aşamasında itibaren çok kuvvetli takımları saf dışı bırakmamız gerekecek. Çoğu kişi sadece finale gitmemiz hakkında yorumlar yapıyor. Ancak unutmayalım ki finale kadar gitmek isteyen tek takım biz değiliz.

Portekiz'in Euro 2008'deki başarısı, 2010 Dünya Kupası için de bir referans teşkil edebilir mi?

Evet edebilir. İki turnuva arasındaki dönem oldukça hassastır. Tüm teknik direktörler için de zorlu bir zamandır. Kadroda değişiklik yapmaktan ya da genç oyuncuları lanse etmekten korkmamak gerekir. Ne zaman değişiklik yapsanız, deneyim anlamında bir kayıp yaşasanız da aynı zamanda gelecek için yeni yetenekler kazanmış olursunuz.

Portekiz Milli Takımı'nın yaş ortalamasını neredeyse fark edilmeden düşürmeyi başardınız. Bununla ilgili neler söylersiniz?

Geçiş sürecimiz hâlâ sona ermiş değil. Euro 2008 için açıklayacağımız son kadroda bir-iki sürpriz olacak ama biz hâlâ dünyanın en iyi beş milli takımı arasında yer almaya devam edeceğiz. 2002'deki takımdan sadece üç ya da dört oyuncu Euro 2008 kadrosunda olacak. Brezilya'nın başındayken, Gilberto Silva, Kleberson ve Kaka gibi bazı genç oyuncuları milli takım kadrosuna aldığım için eleştirilmiştim. Bu oyuncuların hiçbirinin o dönemde bir Dünya Kupası deneyimi yoktu. Brezilya Futbol Federasyonu Başkanı Ricardo Teixeira bile bu konuda dikkatimi çekmişti. Deneyim mutlaka önemli. Fransa, Dünya Kupası'nı çok deneyimli oyuncuları sayesinde kazanmıştı. Bence gençliğin ve deneyimin harmanlanması daima en iyi seçenektir. Her zaman bunun peşindeyim. Şimdiye kadar bu stratejim faydalı oldu ama bu işler hiç kötü gitmez demek değil elbette.

Portekiz'in teknik kapasitesi mükemmel

Brezilya ve Portekiz arasında bir nicelik farkı mı yoksa bir nitelik farkı mı var?

Bir nicelik farkı var. Teknik kapasite anlamında Portekiz mükemmel diyebiliriz. Brezilya'ya benzer bir futbol anlayışına sahipler. Örneğin, topa yumuşak dokunuşlar, kaliteli paslar ve hareketli bir oyun. Çoğu Avrupa takımının ve Brezilya'nın yaptığı gibi Portekiz de fizik güce fazla önem vermez. Brezilya ile Portekiz arasındaki tek fark bir tanesinin 200 milyon, diğerinin ise sadece 10 milyonluk nüfusa sahip olması. Bunun da haliyle oyuncu seçimi üzerine bir etkisi oluyor.

Ama nitelik ve nicelikten ziyade Brezilya'nın başka bir sırrı da olmalı, öyle değil mi?

Brezilya'nın sırrı nedir biliyor musunuz? Brezilya'da bir futbol topu 200 çocuğu mutlu edebilir. İhtiyacınız olan tek şey bir toptur. Futbolu bu denli popüler yapan da zaten budur. Brezilya'da diğer sporları yapmak ekipman maliyeti yüzünden oldukça zordur. Brezilya'nın iklimi de başarılı futbol için gerekli imkânı sunar. Hepsi bir araya getirildiğinde, tamamen futbolla donatılan bir kültür ortaya çıkar. Her Brezilyalı, kanında futbolla doğar. Avrupa ile karşılaştırıldığında belki de en önemli fark budur.

Brezilya'da rekabet öylesine yüksek ki, oyuncular diğer ülkelerin milli takımlarında oynamaya karar veriyor. Sizce bu bir problem mi?

Bence yetkililer artık bu tür uygulamalara bir son vermeli. FIFA Başkanı Sepp Blatter bu bağlamda önemli bir rol oynayabilir. Bana kalsa, ulusal ligleri de konuya dâhil etmek gerekir. Örneğin, bir kulüpte azami dört ya da beş yabancının oynamasına izin verilmeli.

Futbolda yeni teknolojilerin kullanımı ile ilgili görüşleriniz neler? Bu teknolojiler devreye sokulurken ne kadar ileri gidilmeli?

Bence insanların etki edemeyeceği noktaya kadar gidilebilir. İnsan eliyle kontrol edilebilecek her türlü teknolojiye "hayır" derim. Çünkü bu halde teknoloji manipülasyona fazlasıyla açık olacaktır. Yine de futbol topunun içine çip konulması gibi insanların etkisinin olamayacağı alanlar futbolun şeffaflığını artıracaktır.

Sizce futbol hangi yönden daha fazla gelişti? Fiziksel mi yoksa teknik bakımdan mı?

Ağırlıklı olarak fiziksel bakımdan. Günümüzde fiziksel anlamda güçlü bir takım, teknik kapasitesi yüksek bir takıma karşı ciddi problem oluşturabilir. Artık takımların antrenman programları da birbirine çok yakın. Futbolcuların fizik kondisyonları arasında çok az fark bulunuyor. Bu durum da teknik bakımdan üstün takımları daha hızlı düşünüp oyunu daha hızlı oynamaya zorluyor ve bu hiç de kolay değil. Bu yüzden de şimdilerde futbolda gittikçe daha fazla sürprizler görüyoruz. İyi takımlar için önemli turnuvalara katılmak gittikçe daha zorlaşmaya başladı.

Röportajın başlarında Kaka'dan bahsetmiştiniz. 2002 Dünya Kupası kadrosuna onu çağırdığınızda, çok kısa bir süre içerisinde dünyanın en iyi futbolcusu olacağını düşünmüş müydünüz?

18-19 yaşındaki futbolcuların yıldız olup olamayacaklarını söylemek için erkendir çünkü bazı özelliklerin yerine oturması için zaman gereklidir. Ancak, Kaka'nın müthiş bir potansiyeli olduğu o zamandan belliydi.

Ronaldo çabuk olgunlaştı

Cristiano Ronaldo, 2007'de dünyanın en iyi futbolcusu unvanını Kaka'ya kaptırsa da Manchester United'da her zamankinden daha iyi bir performans sergiliyor. Bu derece formda bir Ronaldo'nun sizin gözünüzdeki değeri büyük olmalı.

Hiç şüphesiz ki öyle. Hem kulübü hem de Portekiz Milli Takımı için kilit bir oyuncu. Ronaldo çabuk olgunlaştı. Kesinlikle eminim ki, Ronaldo gelecek üç, dört hatta beş yılda dünyanın en iyi futbolcuları arasında bulunacak ve uzun vadede kaptan olarak milli takımın liderlerinden biri olacak.

Güney Afrika'da düzenlenecek Dünya Kupası da gittikçe yaklaşıyor…

Afrika için büyük önemi olan bir şampiyona olacak. Afrika futbolunun gelişmesi için bu kıtanın böyle büyük çaplı bir etkinliğe ihtiyacı vardı. Yetenek anlamında zengin olan Afrika futbolunun asıl büyük aşamayı yapabilmesi için tesisleşme ve sinirlerine hâkim olma anlamında ilerleme kaydetmesi gerekiyor.

Brezilya da 2014 Dünya Kupası'na ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor. Ama onların Afrika'dan farklı bir durumları var…

Dünya Kupası, Brezilya için de ülkenin gelişmesi açısından en az Afrika kadar önemli. Ülke bu sorumluluğu üstlenmeye hazır ve Brezilya'nın idaresinde organizasyonun en iyi şekilde düzenleneceğinden en ufak bir şüphem yok. Tüm ülkenin altyapısı anlamında da önemli olacak bu organizasyon. Zaten, artık beş kez Dünya Kupası'nı kazanmış bir ülkenin, bir kez daha kazanmasının zamanı geldi.

Saha dışındaki Luiz Felipe Scolari nasıl birisidir?

Tamamen sakin ve rahat bir kişidir. Zamanımın büyük kısmını evimde ailemle geçiririm. Sade ve sessiz bir yaşantım vardır.

Sizi Ivica Dragutinovic'le karşı karşıya getiren olayı gören herkes farklı düşünürdü ama…

Hayatımdaki hoş olmayan anlardan bir tanesiydi ama oyuncularıma kötü bir şey olmasına asla izin veremezdim.

Eşiniz Olga'nın olayın fotoğraflarını size gösterdikten sonra sizin yanlış yaptığınızı kabul ettiğiniz söylentisi çıkmıştı.

Bu doğru. Eşim davranışıma çok üzülmüştü. Ancak, oyuncularımı korumaya çalışmak benim kontrolden çıkmama yol açacak çok az nedenden bir tanesidir.
 
eXTReMe Tracker