Friday, April 11, 2008

Haftasonu

11 Nisan Cuma
20.00 Beşiktaş - G. Oftaş (Lig Tv)
21.30 Nürnberg - Wolfsburg (Ntv Spor)

12 Nisan Cumartesi
14.00 Malatyaspor - Kocaelispor (D Spor)
16.30 W. Bremen - Schalke 04 (Ntv)
17.00 Tothenham - Middlesbrough (Fox)
18.10 O. Lyon - Rennes (Kanal A)
19.00 Galatasaray - Trabzonspor (Lig Tv)
21.00 Valencia - R. Santander (Ntv Spor)
21.30 Juventus - Milan (24)
23.00 R. Huelva - Barcelona (Ntv)

13 Nisan Pazar
14.00 Eskişehirspor - Erciyesspor (D Spor)
15.00 Kayserispor - Sivasspor (Lig Tv)
16.00 Reggina - Sampdoria (Ntv Spor)
18.00 B. Münih - B. Dortmund (Ntv)
19.00 Ankaraspor - Fenerbahçe (Lig Tv)
19.00 Bordeaux - Caen (Kanal A)
20.00 R. Madrid - Murcia (Ntv Spor)
21.30 İnter - Fiorentina (24)
22.00 Almeria - Villarreal (Ntv)
22.00 PSG - Nice (Kanal A)

Credit:Tribündergi

Zola'nın Cebi Kapalı


Bir Chelsea-Fenerbahçe hikayesi anlatayım ama 8 yıl öncesinden. Tarih 6 Haziran Salı. Galatasaray Parken’da UEFA Kupası’nı kaldırmış 20 gün önce. 4 sezon üstüste şampiyonluğunu kutluyor. Fenerbahçe cephesinde ise yeni sezon için transfer harekatı başlamış. Sarı-kırmızı gündemi değiştirmek lazım, yıldızların bini bir para spor sayfalarında. Manşetlerin efendisi ise Gianfranco Zola o günlerde. Chelsea’nin Abramovich dönemi öncesindeki en büyük yıldızı, taraftarın sevgilisi. "Zola Fenerbahçe’de" manşeti atmayan gazete yok gibi. Herkes Zola’nın peşinde. Çalıştığım medya grubunun spor servisinden bir arkadaş ricada bulunuyor: "Bize Zola’nın cep telefonu lazım". İtalyan futbolunu yakından takip ederim, Zola kimdir bilirim ama beraber yiyip içmişliğimiz yok ki adamla! "Zola ile konuşmamız lazım" diyor spor servisinden arkadaş. "Aradım, cebi kapalı" demekle başımdan savuşturamayağım, onu da spor müdürü sıkıştırıyor. La Gazzetta dello Sport’ta yazılarını takip ettiğim bir İtalyan gazeteciyle 1-2 kez e-posta trafiği yaşamışım; ona "beni acil ara" deyip telefon numaramı yolluyorum e-posta ile. Güzel insanlar İtalyanlar, haberin kokusunu mu alıyor nedir; 2 saat sonra çalıyor telefon. Fazla yazmasın diye direkt konuya giriyorum: "Zola’nın cebi lazım bize". İtalyan kurt tabii. “Hangi takım istiyor?” diye soruyor “Fenerbahçe” diyorum. "Menajerini arayacağım, birazdan ararım seni" diyor. Spor servisinden arkadaşla sanki Zola bizi arayacakmış gibi soruları hazırlamışız, bekliyoruz tetikte. Arıyor İtalyan: "Konuştum menajeriyle, Zola tatildeymiş Sardunya’da, cebini de açmıyormuş". Buyrun işte başa döndük, ben demiştim Zola’nın cebi kapalı diye. İtalyan gazeteci sinekten yağ çıkarma derdinde: "Fenerbahçe’nin Zola’yı alacak kadar parası var mı ki? diyor. “Olmaz mı” diyorum, işte orada film kopuyor. O sezon Zola ile birlikte İtalyan Di Matteo ve Uruguaylı Poyet, Chelsea’yi sırtlamış. "Fenerbahçe, Zola ile birlikte Di Matteo ve Poyet’i de istiyor “aslında” diye patlatıyorum "bombayı". Chelsea’nin kasası bugünkü gibi Oligark sermayesiyle dolu değil elbette. İyi teklif gelse kulübü bile satarlar. Zaten satıyorlar 3 yıl sonra! İtalyan’a “Van Basten-Gullit-Rijkaard örneğini” veriyorum nedense. "Uyum sorunu olmasın diye aynı takımdan 3 yabancının peşindeler" ile süslüyoruz haberi. Muhabir arkadaş "Zola’ya ulaşamadım" cümlesini nasıl kuracak müdürüne onun derdinde. Bense örneğini çok gördüğümüz takla transfer haberine imza atmışım şakayla karışık. Ertesi gün( 7 Haziran) La Gazzetta’da tek sütunda çok da büyük görmedikleri bir haber olarak çıkıyor: Zola- Di Matteo ve Poyet’e Türkiye’den teklif var. 8 Haziran sabahı memleketin çok satan spor gazetesini eline alanlar şu manşetle karşılaşıyorlar:" Zola ve Di Matteo Fener’de; Poyet de sırada!" Memleketi Sardunya'da şezlongunda tek derdi o tarihte bronzlaşmak olan Zola'nın bu manşetten haberi yok elbette. Di Matteo ve Poyet de kim bilir nerede tatilde? Siz Türkiye’de transfer haberleri nasıl yapılıyor sanıyorsunuz ki? Ronaldo, Henry, Trezeguet,Crespo, Adriano, Ronaldinho, Eto’o nasıl gelir ki hergün başka türlü Türkiye’ye!..


(10 Nisan 2008-Taraf Gazetesi'ndeki yazı)

Tsubasa Atletico Madrid'de


Atletico Madrid altyapısının başında Milinko Pantic var. O altyapıda da bir Japon çocuk. 11 yaşında. Rui Miyagawa. "Futbolcu olmak istiyorum ve bunun yeri de İspanya" diye ailesini ikna etmiş. Atletico Madrid altyapısında 1000 çocuktan biri sadece. Çok yetenekli olduğunu söylüyor Pantic. Yetenek dedin mi icabında Kutup'lara gitmek gerekiyor. Merhum başkanları Jesus Gil uğraşamam bunlarla dediğinde Raul arka kapıdan Real Madrid'e kaçmıştı bu altyapıdan...
 
eXTReMe Tracker