Friday, September 04, 2015

Parmak ısırtan kariyer: Mehmet Emre Atasoy

Parmak ısırtan kariyer: Mehmet Emre Atasoy
Geri
İleri

Babası Ankaragücü'nün eski kaptanı İskender Atasoy. Amcası eski Süper Lig hakemi Ethem Atasoy. Hacettepe Bilgisayar Mühendisliği mezunu. ODTÜ'de yüksek lisans ve doktora yaptı. Lisanslı yüzücü. ASELSAN'da uzman mühendis. Ve son olarak Süper Lig'in yeni hakemi. 30 yaşında olmasına rağmen birbiri ardına yakaladığı başarıları Süper Lig'de de devam ettirmek istiyor.


Röportaj: Rasim Artagan / TamSaha
Bu sezon Süper Lig kadrosuna alınan dört hakemden birisiniz. Sizi biraz tanıyabilir miyiz?
1985 Ankara doğumluyum. 2004 Aralık ayında İstanbul'da hakemliğine başladım. 2008 yılında Ankara'da ulusal hakem oldum. 7 senedir ulusal klasmandaydım. Hacettepe Bilgisayar Mühendisliği mezunuyum. ODTÜ'de yüksek lisans yaptım. Şu an halen bilişim sistemlerinde doktora yapıyorum. Aynı zamanda ASELSAN'da uzman mühendis olarak çalışıyorum. Mesleğim bilgisayar mühendisliği.
Peki, hakemlik aklınıza nereden geldi?
Babam Ankaragücü'nün eski kaptanı İskender Atasoy. Onunla beraber minik takımlarda futbola başladım. Yaz okullarında oynadım. Sonra babam, "Sen okumaya yönel… Futbol yeteneği sende çok gelişmiş değil" dedi. Futbolda benim adıma bir gelecek görmedi. Ben de futbolu çok sevmeme rağmen okula yöneldim. Yüzüyordum o zamanlar. 5 sene lisanslı yüzdüm. Sonra üniversite çağına geldiğimde hakemlik fikri düştü aklıma. Amcam eski hakemdir; Ethem Atasoy. Uzun yıllar Süper Lig'de düdük de çaldı. Ondan özenerek hakemliği çok sevdim, severek de yapıyorum. Üst klasmanda ilk sezonum.
Kariyerinizde bir gün bir ayrım yapacaksınız… Çünkü bir gün bütün hakemlerimiz profesyonel olacak. Siz hangi yolu seçeceksiniz?
Şu an benim için çok erken. Süper Lig kadrosunda henüz ilk sezonum. Hayatın ne getireceği hiç belli olmaz. Üç sene önce yüksek lisans ve doktora yapmayı da düşünmüyordum. Hayat beni bu noktaya getirdi. Üst klasmana çıkamayabilirdim. Gelecekte kendi işimi de kurabilirim. Bunu yaşayıp göreceğim. İş yerimde başarılı olduğumu düşünüyorum. Buna devam da edebilirim. Profesyonel hakemlik şu anda önümde olan bir konu değil. Kendimi burada kanıtlamak istiyorum.
30 yaşındasınız. Hakemlikte emeklilik yaşı 47'ye yükseltildi. Önünüzde 17 yıl var. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Uzun vadeli hedefler hep olur ama ben uzun vadeli hedeflerle başarılı olamazsınız diye düşünüyorum. Şu an ben kısa vadede iyi maç yöneterek, işimi de iyi yaparak, hayatın bana getirdiklerini önüme alıp bir tercih yapacağım. Şu anda tek hedefim bu. İlerisini çok düşünmüyorum.
Süper Lig'in yeni hakemisiniz. Tecrübenizi nasıl görüyorsunuz?
Alt liglerde uzun yıllar kaldım. 23 yaşında ulusal hakemliğe adım attım. 70 tane profesyonel maç yönettim. 40 kez dördüncü hakemlik yaptım. Alt taraflarda futbolcularla iletişimimi çok iyi kurdum ve son zamanlarda çok iyi maç yönetir hale geldim. Tecrübemi yukarıya yansıtabileceğimi düşünüyorum. Birkaç ay adaptasyon sürecinden sonra daha rahat maç yöneteceğime inanıyorum. Tecrübe eksikliğim olmadığı kanaatindeyim.
Peki, sizi Süper Lig'e taşıyan doneler nelerdir?
Sahada kendine güvenen, fiziki anlamda kondisyonu yeterli bir hakemim. Futbolculara güven veren bir diyaloğum olduğunu düşünüyorum. Hatta son iki sezonda yönettiğim her maçta yenilen takım beni gelip tebrik etti. İki tarafa da verdiğim kararlarla güven aşıladığımı düşünüyorum. Bu en önemli şey… Akşam yattığımda maçta yanlış karar verdiysem vicdan azabı çeken bir insanım. Bu da bence futbolculara yansıyor.
"Yanlış karar verdiğinizde ne hissediyorsunuz?" sorularımızdan bir tanesiydi…
Futbolun içinden geldiğim gibi babam da yıllarca futbolculuk ve antrenörlük yaptı. Sistemi biliyorum. Ben de antrenörlerin, futbolcuların içinden geldim, biliyorum. İnsanların buradan evine ekmek götürdüğünün, ailesini geçindirdiğinin farkındayım. Bizim verdiğimiz bir yanlış karardan dolayı insanların hayatının kararabileceğini dahi gördüm. Bu bende büyük bir sorumluluk hissi yaratıyor. Türkiye'de ilk sırada futbol var. Sosyal hayat deyince futbol geliyor akla. Bunun sorumluluğunun farkındayım. O yüzden de özenle ve içimden gelerek bütün kararları doğru vermeye çalışıyorum. Vicdanım temiz olmalı. Yanlış karar tabiî ki olur. Olmaz diyemem. Önemli olan hatalardan ders çıkarmak... İnsan yaptığı hatayı bir daha yapıyorsa orada bir sıkıntı var demektir.
Örnek aldığınız hakemler kimler?
Aslında bu herkese çok sorulan bir soru… Örnek aldığım birçok hakem var; hepsinin iyi yönlerini almaya çalışıyorum. Türkiye'de Cüneyt Çakır gibi bir örnek var. Onu örnek almamak olmaz. Onun dışında Fırat Aydınus'tur, Bülent Yıldırım'dır… Bu tarz çok büyük hakemlerimiz var. Yurtdışından hakemler var. Hepsinin iyi yönlerini alıyorum. Mesela Massimo Busacca'yı çok beğenirim. Onları örnek alıp, kendimi geliştirmeye çalışıyorum.
Diğer ligleri takip ediyor musunuz?
Bizim yaptığımız işte maç izlemek çok önemli. Ben de Süper Lig'in tüm maçlarını izliyorum. PTT 1. Lig'i de takip ediyorum. Avrupa'dan başta Premier Lig, La Liga, Bundesliga'yı takip etmeye çalışıyorum. Çok faydalı… Şampiyonlar Ligi'ni izliyorum. Takip etmezseniz bu işi yapamazsınız.
Her hakemin tarzı farklı malum… Saha içerisinde siz nasıl bir iletişim içerisindesiniz oyuncularla? Bu sezon Süper Lig'desiniz. Süper Lig bu sezon yıldızlar ordusu gibi… Yıldız oyuncuyla iletişiminiz nasıl olacak?
Futbolun ana karakterleri futbolcular. Biz hakemler ikinci plandayız. Bunu bilerek hareket etmek lâzım. Ama sahanın da bir yöneticisi var. Bizim mühendislik alanında da aslında böyledir. Ekip lideri vardır. Yanında da çok üst seviyede mühendisler vardır. Aslında ben yaptığım işle hakemliği çok benzeştiriyorum. Mesela ekip lideri çok iyi olmayabilir. Ama siz ona itaat etmek zorundasınız. Onun kararlarına saygı duymak zorundasınız. Ama işi götüren sizsinizdir. Ben de aynı şekilde sahadaki bir yöneticiyim. Ama ifademizi düzgün kullanmak durumundayız. Yöneticim de bana saygısızlık edemez; ben de ona edemem. Ama onun dediklerini en iyi şekilde yaparak projeyi en yukarı taşırız. Aslında maçlar da bir proje. Ben de oradaki yöneticiyim. Futbolcular da aslında orada çok üst düzeyde teknik insanlar. Onlar benim çalışanım değil ama onlara verdiğim direktiflerle, saygı çerçevesini koruyarak idare edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Futbolun ana karakterinin futbolcular olduğunu unutmamak gerekir.
Yabancı diliniz hangi seviyede?
İngilizcem iyi seviyede. İş gezilerinden dolayı sürekli yurtdışına gidiyoruz. Oralarda da kullanıyoruz. Yüksek lisans ve doktorayı İngilizce yaptım. Yeterli seviyede olduğunu düşünüyorum. Almancam başlangıç seviyesindeydi. Ancak biraz üzerine düşmem gerekiyor. Yabancı dil konusunda tamamdır diyemezsiniz. Sürekli pratik yapmanız gerekiyor. Doktoram aslında bir anlamda ona fayda sağlıyor. Dersleri sürekli İngilizce dinliyoruz. ODTÜ'de biliyorsunuz dersler İngilizce. Onun dışında kullanmadıkça körelen bir yetenek yabancı dil. Kullanmaya çaba gösteriyorum. Hiçbir zaman gelişime kapalı bir insan olmadım. Her zaman daha iyiye gitmeyi hedefliyorum. Meslek hayatımda da ASELSAN gibi bir yerde çalışıyorum. Burada İngilizceniz olmadan iş yapamıyorsunuz.
Hakemlikte kariyer hedefiniz nedir?
Bunu ben kendi içimde de sorguladım. "Şu maçı yöneteceğim" diye bir hedefim yok. Benim amacım sahada en iyisini yapmak. Hangi maç olursa olsun en iyisini yaptığım zaman, sizin hedef dediğiniz maçların zamanla önüme geleceğini düşünüyorum. Onları yaptıkça daha iyisi gelecek. O yüzden şu maç, bu maç hedeftir diyemem. Bence hedef sahada iyi maç yönetmektir.
Cüneyt Çakır'ın gösterdiği başarı Türk hakemini nasıl etkiliyor?
Cüneyt Hoca bence Türk hakemliğinin önünü açtı. Bize bir yol açtı. Bize gösterdi; "Bunlar alınır" dedi. "Ben Dünya Kupası finali yöneteceğim" demek bana mantıksız geliyor. Gerçekçi hedeflerle konuşmak lâzım. Şu an ben daha yolun başındayım. Bu sezon Süper Lig'e çıktım. "Ben Cüneyt Çakır olacağım" demek çok saçma, ukalaca… Tabiî ki istiyorsunuz. Her hakemin hedefi FIFA olmaktır. Her hakem bunu ister. Cüneyt Hoca da bu işin olabileceğini gösterdi bize… "Sizler de çok çalışırsanız, bu yolları geçersiniz, bu başarıya ulaşırsınız"ı gösterdi. Ben Cüneyt Hoca gibi çalışmayı istiyorum şu anda. Eleştiriye kapalı olmamak lâzım. Herkesten bir şey almak lâzım. "Sen eleştiriye açıksın, gelişime açıksın" dedikleri zaman bu beni daha çok mutlu ediyor. Mühendisliğin de getirmiş olduğu bir gerçekçilik var. Sonuçta sayılarla, gerçeklikle uğraşıyoruz. Benim nabzım 175-180'se bir maçta; "Kondisyonum iyi" diyemem. Sübjektif değil, objektif verilerle hareket etmeliyiz. Ben de yüksek lisans, doktora yapmış bir insan olarak bilime inanıyorum. Bunu sürdürmek istiyorum.
Maçlara çıkmadan önce bir uğurunuz var mı?
Var tabiî ki… Duamı ederim. Arkadaşlarımla sarılırım. Motivasyon konuşması yaparız. Konsantrasyonum tamamen maçtadır. Tebligatı aldığımda başlar ama akşam otelde kafamı yastığa koyduğum zaman zaten bitmiştir. Tebligatı aldığımda sürekli düşünürüm. Takım analizleri yaparız arkadaşlarla. Yardımcılarıma takım analizleri yaptırırım ki bu sayede onlar da maça konsantre olur. Maçtan önce uğur olarak sadece dua ederim. Hatta düdük çalmadan önce de dua ederim.
Hakem olduğunuza pişman olduğunuz anlar oldu mu?
Hiç pişman olduğum bir an olmadı ama kötü zamanlarım oldu. Beni şu ana kadar saha içi hiç zorlamadı. Saha içinde hiçbir zaman, "Keşke hakem olmasaydım" demedim. Ama saha dışı yaşadığım olaylar bazen beni üzdü.
Futbol dışındaki hayatınız nasıl?
Uzaklaşmak istediğim zaman spor yapıyorum. Sinema keyfim çoktur. Yüzerim. Arkadaşlarımla doğa yürüyüşlerine çıkarım. Bisiklete binerim. Ankara'da denizimiz yok ama bisiklet sürmekten çok keyif alırım. Arkadaşlarımla sohbet etmekten çok keyif alırım. Bekârım. Şu anda evliliği düşünmüyorum açıkçası…
Hakemlikle ilgili ilginç bir hatıranız var mı?
İki hatıram var. Ulusal hakem olmadan bir sene önce yardımcı hakemliğe teklif edilmiştim. O zaman yapı farklıydı. O sene kimse alınmadı Ankara'dan… Ertesi sene ulusal hakemliğe teklif edildim. Ulusal hakemliğe çıktım. Bir sene önce çok üzülmüştüm yardımcı hakem olamadığım için. Ama "Her şerde bir hayır vardır" sözü gerçek oldu. Bir yıl sonra ulusal hakem oldum. Hakemlikte bir şeye üzülmemek gerektiğini gördüm. İkinci olayı da bu sene yaşadım. Diyarbakır'a maça gidiyorduk. Kobani olayları vardı. Ülkemiz zor zamanlardan geçiyordu. Havaalanından çıkamadan geri dönmek zorunda kaldık. Herhangi bir araç yoktu, maça çıkamadık. Havaalanında 3 saat kalıp, geri döndük. Bu da benim için kriz yönetimi açısından önemli bir tecrübeydi. Enteresan bir olaydı benim için. 
 
eXTReMe Tracker