Friday, April 24, 2015

Nokta - Bilgin Gökberk


ECZACIBAŞI'na ve başkanı sınıf arkadaşım, kardeşim Faruk'a bi teşekkür borcum var.
***
İyi voleybol oynadıkları, şampiyon oldukları için değil.
Yıllardır cumhuriyet kadınına yatırım yaptıkları için.
Yıllardır spor yapan çağdaş Türk kadınları yetiştirdikleri için.
***
Ve tabii bu ülkede kadının şort-mayo da giydiğini, spor da yaptığını, bu ülkede bu model kadınlar da olduğunu dünyanın gözüne bu seviyedeki bi organizasyonda bi kere daha soktukları için.
***
1 yıl önce GS-FB kadınları bi ilki başardı.
Avrupa'da final oynadı.
Son 10 yılda öyle bi hale gelmişiz, psikolojimiz öyle bozulmuş ki maçı bırakıp Türk kadını'nı yazdık.
Özet'leyip bi kısmını bu köşe'ye de alalım.
***
Bu ülkede kadınsan.
Yanmışsın.
Cumhuriyet kadınıysan...
Zaten yanmışsın.
***
Bu ülke...
'Kadınlar iş aradığı için işsizlik yüksek' diyen bakan'ı da gördü.
Kendisinden iş isteyen kadına 'evdeki işler yetmiyor mu' diyen bakan'ı da...
***
Bu ülke...
'Tecavüze uğrayan doğursun gerekirse devlet bakar diyen bakan'ı da gördü.
'Kızlar okuyunca erkekler evlenecek kız bulamıyor' diyen milletvekilini de...
***
Bu ülke...
'Tecavüzcü, kürtaj yaptıran tecavüz kurbanından daha masumdur' diyen TBMM İnsan H.Komisyonu Başkanı'nı da gördü.
'Anası tecavüze uğruyorsa neden çocuk ölsün, anası ölsün' diyen Büyükşehir Belediye Başkanı'nı da...
***
Bu ülke...
'Bi tane kız mıdır kadın mıdır bilmem' diyen bakan'ı da gördü...
'Ben kadın erkek eşitliğine inanmıyorum' diyen Başbakan'ı da...
***
Bu ülke...
Sansürlenen olimpiyat şampiyonu'nu bile gördü.
Aslı olimpiyatlarda altın aldı, 100'lerce foto'su çekildi, paltoyla pardesüyle koşacak hali yok üstünde mayo, mayonun üstünde ay yıldız vardı.
Omuzlar kollar bacaklar açık'tı, görünüyordu.
Ertesi gün bi baktık.
Bi kısım medya şampiyonu 2'ye bölmüştü.
Foto'larda Aslı'nın sadece yüz'ü vardı, yüz'ünün alt tarafı omuzları, göğsü, vücudu, bacakları yoktu.
***
Minicik(?) bi detay ama...
Şampiyonun alt'ı yok olunca mayo da yok olmuştu.
Mayo yok olunca...
Tabii ay ve yıldız da yok olmuştu.
***
Bi kısım medya da 'o kısım'a Aslı'yı zararlı madde gibi sundu.
Foto'larında Aslı'nın alt tarafını, vücudunu, bacaklarını da gösterdi ama net göstermedi, sis'li, pus'lu, buğu'lu gösterdi.
Türkçesi...
Cin'lik yaptı.
Sansür'ledi.
***
Buna da şükür dedik.
Şampiyonun başı açık'tı.
Foto'su hiç yayınlanmayabilirdi de...
***
Basketbolun 'first lady'leri o gece bi kere daha gösterdi ki;
Son yıllarda vitrine hep 'o model' çıkartılsa da bu ülkede bu model kadın da var.
Bu ülkede dünya standardlarını yakalayan, zeki, çevik, ahlaklı, spor yapan, kafası, zihni açık, başarılı, çağdaş kadınlar da var.
Tamamında olmasa da yarısından fazlasında var.
***
GS ve FB'li kadınlar o gece fanatik'ler yüzünden kolkola o sahadan geçemediler belki ama...
2'si birden kolkola tarihe geçtiler.
***
Son 5 yılda 22 uluslararası final'imiz var, 16'sınde kadınlar var.
Bu, cumhuriyet kadınının, 'adam yerine' konulmayışına baş kaldırışı...
İsyanı...
***
O, bu, şu sebepten kapan'anın kapan'manın prim yaptığı hele bu günlerde bi kere daha alın terleriyle aslanlar gibi dünyaya aç'ılan bu kadınlar 'bu model kadın'ı yok sayanlara da kapak olsun.
***
Kızını evde tutup okula göndermeyenlere de...
15'inde 16'sında kocaya verenlere de...
Kadına şiddet uyguluyanlara da
2'inci sınıf görenlere de...
1 adım arkasında yürütenlere de...
Kadının erkekle karışık oturmasına, yan yana gelmesine, beraber gülüp eğlenmesine, yemesine, içmesine bile tahammül edemeyenlere de...
Bu çağda hala kuma'ya muma'ya takılanlara da...
Kapak olsun.
***
Ve şu da iyi biline;
Her evde dinine bağlı bi 'annane- babanne' ile beraber büyüyen bi nesiliz.
Her evde bi başörtülü'yle türbanlı'yla karışık, barışık büyüyen bi nesiliz.
Tavır tabi ki baş örtüsüne, türbana filan değil.
Böyle bi tavrımız olmaz, olamaz.
Tavır sadece bunu kaşıyanlara...
3-5 oy uğruna dini, imanı siyasete sokanlara, seçim malzemesi yapanlara...
***
Eczacıbaşı bu yüzden büyük iş başardı.
Vakıfbank ve Fenerbahçe'den sonra o da Avrupa'nın 1 no'lu en cazip kupasını kazanarak unutulmaya başlanan TC kadını'nı bi kere daha dünyaya hatırlattı.
Bu 10 Avrupa Şampiyonluğu'na bedel.
***
Şakir Eczacıbaşı...
Cengiz Göllü...
Daha mutlu daha huzurlu uyuyorlar şimdi.
***

Nokta.

Monday, April 20, 2015

Cedric Bakambu: "1998 Dünya Kupası hayatımı değiştirdi"

Kongo asıllı bir ailenin oğlu olarak Fransa'da dünyaya geldi. Sochaux'daki kariyerinin son iki sezonunda dikkat çeken bir performans gösterdi. Fransa'nın U19 ve U20 takımlarında millî olduktan sonra ana vatanı Kongo'yu tercih etti. Bu sezon geldiği Bursaspor'da kariyerinin en golcü sezonunu yaşıyor ve gollerinin yanı sıra süratiyle de etkileyici bir performans sergiliyor. 24 yaşındaki oyuncu, futbol hayatını, Bursaspor'daki kariyerini ve geleceğe dair umutlarını TamSaha'ya anlattı.
Afrika kökenli bir oyuncusun. Bize ailenden ve Fransa'ya geliş sürecinden biraz bahseder misin?
Annem de babam da Kongo asıllı. Kongo'nun başkenti Brazzaville'de doğmuş ve orada büyümüşler. Daha sonra Paris'e taşınmışlar ve orada yaşamaya başlamışız. Ağabeylerim var, kardeşlerim var. Ağabeylerimin hepsi Kongo'da doğmuş. Göç sırasında ailemle birliktelermiş. Ben ailemin Paris'te doğan ilk çocuğuyum. Hem Afrika hem Avrupa kültürünü aldım. Bu iki kültürün karışımıyla yetiştirildim. Ama kendimi de Fransız hissediyorum tabiî ki…
Futbola nasıl başladın?
Ben her zaman futbolu severek yetiştim. Kendimi bildim bileli futbolu seviyorum. Ama daha çok mahallede, arkadaşlarımla futbol oynuyordum. Ancak doğduğumdan beri futbola yeteneğim vardı, bunu hissediyordum. Özellikle 1998 yılında Fransa'da yapılan Dünya Kupası beni çok etkiledi. Futbolu iliklerimize kadar hissettik Paris'te… O coşku mükemmeldi. Ondan sonra Paris'in tamamında ve bütün ülkede futbola olan ilgi, sevgi çok büyüdü. Ben de bundan çok etkilendim. O Dünya Kupası'na kadar sadece sokakta futbol oynuyordum. Ancak Dünya Kupası ufkumu açtı ve bu işin kulüplerde profesyonelce yapıldığını idrak ettim. Bu sayede de profesyonel bir kulüpte eğitim almaya başladım.
Bize futboldaki ilk yıllarını anlatır mısın? İlk hangi kulüpte başladın futbola?
İlk önce Vitre'de oynadım. Daha sonra Ivry'ye geçtim. Vitre kendi mahallemizin takımıydı. Bu iki takımda da oynarken açıkçası futbolcu olmak niyetinde değildim. Sadece arkadaşlarımla güzel vakit geçiriyordum. Ancak burada yaşadığım tecrübelerden sonra arkadaşlarımın arasından sıyrılmaya başladım. Ve bunun eğitimini alacak kadar da cesaret buldum kendimde. Daha sonra ilerlemeye ve insanların dikkatini çekmeye başladım. İş daha sonra kendiliğinden gelişti. Ama futbola kesinlikle eğlence olsun diye başladım.
Bursaspor'a geldiğin kulüp olan Sochaux'da dört yıl geçirdin. Bize oradaki süreci anlatır mısın?
Açıkçası ilk başta çok zordu. Şimdi geriye dönüp baktığım zaman kendi kendime söylüyorum. Açıkçası ilk geldiğimde profesyonel hayata hazır değilmişim. Bazı şeyleri sonradan fark ediyorum. İlk iki yılım çok zordu. Bir gün A takıma çıkıyordum, öbür gün rezerv takıma iniyordum. Bu sürekli böyle oluyordu. Bu durum adaptasyonumu gerçekten çok zorluyordu. Profesyonellik nedir, bilmiyordum. Yani nasıl uyumam, nasıl beslenmem gerektiğinden bîhaberdim. Hayatımın geri kalanında nasıl davranmam gerektiğini öğrenmem için iyi bir deneyimdi. İlk iki yıl bu şekilde zorluklarla geçti. Ama her saniyeyi öğrenerek geçirdim. Sonraki iki yıl daha fazla forma şansı buldum. Daha çok süre almaya başladım ve goller de attım. Bu da beni çok geliştirdi.
Peki, profesyonel futbol yaşantında unutamadığın bir an var mı?
Paris Saint Germain'e iki yıl önce attığım golü herhalde hiç unutamayacağım. Çok güzel bir goldü. İçi de çok dolu bir goldü. Annemin doğum günüydü o gün. Ve beni izlemek için stada gelmişti. Büyük bir takıma karşı oynuyorduk. 88. dakikada takımıma galibiyeti getiren golü atmıştım. Annemi gururlandırdığımı hissetmiştim. Maçtan sonra da TV'de, "Golü anneme hediye ediyorum" demiştim. Sanırım kariyerim boyunca bu golü hiç unutmayacağım.
Serdar Gürler'le Sochaux'da birlikte futbol oynadınız mı?
Serdar takım arkadaşım. Ben A takıma çıktıktan sonra o bir süre daha altyapıda kaldı. O daha sonradan geldi. Ama inip çıktığım dönemde beraber oynuyorduk. İyi bir arkadaşımdır, çok severim kendisini. Elinden geleni yapmaya çalışır. Türkiye'de farklı kulüplerde olmamıza rağmen birbirimizle kontak halindeyiz. Sürekli görüşüyoruz. Kendisini çok beğeniyorum.
Bursaspor'dan teklif geldiğinde Serdar Gürler'e danıştın mı?
Bursaspor konusunda bilgi almaktan çok Türkiye konusunda bilgi almak için aradım Serdar'ı… O dönemde Elazığspor'da forma giyiyordu. Bana güzel şeyler anlattı. Çok güzel zamanlar geçirebileceğimi söyledi. Daha sonra Bursaspor'a da değindi. Ama Bursaspor zaten Avrupa'da bilinen ve saygı gösterilen bir kulüp. Benim Serdar'ı aramamın sebebi Türkiye ile ilgili bilgi almaktı. Ama tabiî daha sonra bana sorunca söyledim. Ve Serdar bana, "Mutlaka gitmelisin. Bursaspor çok iyi bir takım" deyince karar vermem daha da kolaylaştı.
İlk kez Fransa dışına çıkıyorsun. Alışma sürecini nasıl geçiriyorsun?
Açıkçası kolay değil. Kültürünü ve dilini hiç bilmediğiniz bir yere geliyorsunuz. Gerçi tabiî ki ben burada takım arkadaşlarımla olsun, malzemecilerle olsun, sağlık ekibiyle olsun her zaman bağlantı kurabiliyorum. Hiç sıkıntı çekmedim. İletişime geçmek istediğiniz zaman bir yolunu buluyorsunuz. Hiçbir sorunum yok. Ama yine de biraz zor. Yeni bir yere geliyorsunuz, yeni alışkanlıklar edinmeye çalışıyorsunuz. Ben geride kalan 7-8 ayın çok iyi geçtiğini düşünüyorum. Takımda şans buldukça adaptasyonum daha da artıyor. Açıkçası bugüne kadar olan dönem belki biraz zor olmuş olabilir. Ama bugüne kadar cefası çekildi bundan sonra sefası sürülecek. Çünkü alıştım. Neyi nasıl yapmam gerektiğini çözdüm. Bundan sonra her şey daha güzel olacak.
Takım içindeki rolünü ve hocanın senden beklediklerini bizimle paylaşır mısın?
Bu sorunun adaptasyonla ilgili kısmı da var. Çünkü hocanızın sizden istediklerini bir anda anlayamayabiliyorsunuz. Onun sizden istediklerini ya da size biçtiği rolü anlamak biraz zaman alıyor. Bazen maçlardan sonra kendimi iyi hissetmediğim de oluyor. Kendi kendime düşünüyorum ve diyorum ki, "Bugün benden istenenin tamamını veremedim." Ama tabiî ki zaman geçtikçe daha iyi oluyor her şey. Hocamızın istediklerini ve beklentilerini daha iyi anlıyorum ve cevap veriyorum.
Şu ana kadar en golcü sezonunu geçiriyorsun. Bunun nedenleri nelerdir?
İyi bir sezon geçiriyorum. İyi goller attım. İyi bir sezon geçirmemin sebeplerini sadece bende aramamak gerekir. Biz takımca çok iyi bir sezon geçiriyoruz. İyi hücum ediyoruz. Çok iyi silahlarımız var. Spor Toto Süper Lig'in en fazla gol atan takımı olmamız da bunu gösteriyor. Gol atma becerisiyle birlikte yanımızda ve arkamızda oynayan oyuncuların verdikleri paslar ve geliştirdikleri ataklar da bize çok büyük güç sağlıyor. Tüm bunlar bir araya geldiğinde siz de yetenekliyseniz gol olarak karşılığını buluyor. Olan biten bence budur. Elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorum. Maç maç üzerine koymaya çalışıyorum. Bazı maçlardan sonra kendimi iyi hissetmiyorum evet ama daha iyiyi hedefliyorum. Performansımı hep arttırmak istiyorum. Gol olarak bunun karşılığını bulabilmek de benim için büyük bir motivasyon kaynağı.
Fransa ve Türkiye Ligi arasındaki farklar nedir? Hangi ligde oynamak daha zor?
Ben açıkçası bunu daha önce hiç düşünmedim. İki ligi hiç karşılaştırmadım. Hangisi daha zor bilemiyorum. Çünkü karakteristik olarak birbirinden çok farklı iki lig… Türkiye'de çok daha fazla açık alan buluyorsunuz. Kaliteye yönelik oyun ön planda. Boş alanlar bulsanız da boş alan da verebiliyorsunuz. Geçişler çok fazla. Çok fazla golün atıldığı bir lig. Fransa'ya baktığınız zaman daha kapalı bir lig. Taktiksel olarak takımlar savunmada daha iyi gruplanıyor ve daha az riske giriyor. Ama tabiî ki ben bir atak oyuncusu olarak bu iki lig arasında bir tercih yapmam gerekirse daha fazla gol şansı bulacağımdan Türkiye Ligi'ni seçerim. Türkiye bana daha cazip geliyor.
İdolün olan bir futbolcu var mı?
Brezilya'nın eski golcüsü Ronaldo… Çünkü ben küçükken hem Dünya Kupası'nda yaptıklarıyla, hem Brezilya Millî Takımı'ndaki kariyeriyle ve müthiş golcülüğüyle üstün bir futbolcuydu. Bütün herkesi çalımlayarak geçebilirdi. Çocukken bu tarz oyuncular, güzel hareketler daha çok ilginizi çekiyor. Dolayısıyla Ronaldo benim için büyük bir fenomen. Zaten video oyunlarında da devamlı Brezilya'yı alır ve Ronaldo ile goller atmaya çalışırdım. Ben de bir atak oyuncu olarak her zaman onu örnek aldım. Çocukluğumdan bu yana en büyük idolüm Ronaldo'dur…
Türkiye'de beğendiğin futbolcular kimler?
Türkiye'den Gökhan Töre'yi çok beğeniyorum. Gökhan gerçekten iyi bir oyuncu, çok kaliteli. Burak Yılmaz'ı da ekleyebilirim. O da iyi bir oyuncu. Demba Ba da çok iyi bir futbolcu. Onu Fransa'dan da tanıyordum, iyi biliyordum. Ancak Gökhan Töre beni gerçekten çok şaşırttı. Türkiye'ye gelene kadar Gökhan'ı tanımıyordum. Bu ligde bu kadar kaliteli bir oyuncunun bulunması benim için büyük bir sürpriz oldu.
Dünyada beğendiğin yıldızlar kimler?
Messi… Buna bir açıklama yapmama gerek yok sanırım (gülüyor).
Türkiye'de seni en çok zorlayan defans oyuncuları kimler?
Öncelikle Serdar Aziz demeliyim. Çünkü idmanlarda ona karşı oynamak zorunda kalıyorum ve beni gerçekten çok zorluyor. Karşısında oynamak çok zor. Bunu rahat bir şekilde söyleyebilirim. Başka bir futbolcudan söz etmeme gerek yok. Serdar Aziz gerçekten çok güçlü bir oyuncu. Bunu takım arkadaşım olduğu için söylemiyorum. Çok kaliteli bir futbolcu.
Millî takım kariyerine baktığımız zaman U19 Millî Takımı ile Avrupa Şampiyonu oldun. U20 Millî Takımı'yla dünya dördüncülüğü yaşadın. Edindiğin tecrübeleri bize aktarır mısın?
Evet, Fransa Millî Takım'da yaşadığım deneyimler benim için çok değerli. Bizim jenerasyonumuzdan çok kaliteli oyuncular çıktı. Neredeyse tamamına yakını profesyonel olarak Avrupa liglerinde forma giyiyor. Öne çıkan futbolcular da oldu. Antoine Griezmann gibi. Alexandre Lacazette gibi… Performanslarıyla takımlarında çok uzun sürelerdir oynuyor bu oyuncular. Açıkçası U20'de çok fazla süre alamadım. Aldığım sürelerde de iyi oynayamadım. U19'da çok daha fazla süre aldım. İyi bir şampiyona geçirmiştik. Çok güzel deneyimlerdi ve bana çok şey kattı.
Bu turnuvalarda şimdiki dünya yıldızlarından hangisine karşı oynadın?
Açıkçası çok hatırlamıyorum. Ama hatırladığım, James Rodriguez'li Kolombiya'ya karşı oynadığımız ve kaybettiğimiz müsabakaydı. Zor bir maçtı. Yendiler bizi. Onun dışında İspanya'da Thiago Alcantara vardı. O turnuvalarda çok iyi futbolcular sahne almıştı.
Kongo Millî Takımı'na gideceğini söylemiştin. Fransa yerine neden bu tercihi yaptın?
Açıkçası zor bir karardı. Fransa Millî Takımı ve Kongo Millî Takımı ile derin bağlarım var. Ancak özellikle U20 Dünya Şampiyonası döneminde Sochaux'da yeni profesyonel olmuştum. Beni millî takıma almak istediklerini söylemişlerdi ancak ben düşünmek için süre istemiştim. Üstümde hangi formayı görmek istediğimi düşünmek istedim. Genç kadrolarda evet Fransa'da oynadım ancak bu konuyu düşünmem gerekiyordu. Bu olayın üzerinden 2.5 yıl geçti. Hem federasyon hem de millî takım antrenörü değişti. Zaten bundan sonra da tekrar kapım çalınmadı. Ben de Kongo Millî Takımı'nın beni daha iyi yansıtacağını düşündüm ve kararımı bu yönde verdim. Hemen verilmiş bir karar değil. Üzerine çok düşünülmüş bir karardı.
Gelecekteki hedeflerin neler?
Hedefimi çok basit anlatabilirim. Çok fazla gol atmak ve takımıma katkı yapmak. Kariyerimin hangi yılında ve nerede olursam olayım hedefim değişmeyecek. Golcü kimliğimle ön plana çıkmak istiyorum. Gol krallıklarım olsun istiyorum. Bitireceğim zaman golcü olarak hatırlanmak istiyorum. Bunun dışında da millî takımım olan Kongo ile de Dünya Kupası'nda boy göstermek istiyorum.
Boş zamanlarında neler yapıyorsun?
Açıkçası çok bir şey yapmıyorum. Kız arkadaşımla vakit geçiriyorum. Benimle yaşıyor. Dışarı yemeğe gidiyoruz. Evde film izliyoruz. Tabiî video oyunlarını da çok seviyorum. 

Berna Yeniçeri - Bahar Güvenç İtinayla futbol dersi verilir!

Kadın Millî Takımlarımızın başarılı iki savunma oyuncusu, futbolla tanışmalarını, yükselme ve ay-yıldızlı formaya ulaşma süreçlerini, kadın futbolcu olmanın sıkıntılarını TamSaha'ya anlattı. Girdikleri ortamlarda erkeklerin kendilerine hep meydan okuduğunu söyleyen ikili, "Ancak sahaya çıkınca işler değişiyor ve oynadığımız futbolla ağızlarının payını veriyoruz. Maç sonunda herkes gelip elimizi sıkıyor" diyor.
Röportaj: Rasim Artagan
Futbolla ne zaman ve nasıl tanıştınız?
Berna Yeniçeri: Lisanslı olarak 9 yıldır futbol oynuyorum. Futbola Kdz. Ereğlispor'da başladım. Onun öncesinde de tabiî ki mahalle arasında top oynadım.
Futbola başlamanda idol bir oyuncu mu etkili oldu?
Berna Yeniçeri: Aslında kimse bana idol olmadı. Daha küçük şeyleri kendime örnek aldım. Mesela mahallede iyi futbol oynayan abiler vardı, hep onları izledim. O zaman futbolu bu kadar ileri seviyeye götüreceğimin farkında değildim. Mahallemizde futbolla çok ilgili olan bir abimiz bizi teşvik etti. Futbola, şimdi de takım arkadaşım olan Ebru Topçu ile birlikte başladım. Daha sonra tabiî ki anne ve babamız bizi destekleyince Ereğli'de bir kulübe başvurduk.
Burada ince bir detay var. Normal şartlarda anne-babalar kız çocukları varsa voleybol, hentbol, basketbol oynasın isterler. Ancak sizin anne ve babanız, size çok büyük destek olmuş. Bu konuda çok şanslısınız.
Berna Yeniçeri: Babam bendeki yeteneği görünce zaten başka bir branşla ilgilenmemi istemedi. Evet, okullarda farklı branşlarda da spor yaptım ancak futbolda çok iyiydim.
Peki, annen-baban ne işle meşgul?
Berna Yeniçeri: Babam itfaiyeci, annem ev hanımı. 9 yıl Kdz. Ereğlispor'da forma giydikten sonra bu sezon İzmir'de bulunan Konak Belediyespor'a transfer oldum.
Bahar sana dönelim… 1997 doğumlusun. Antalya Muratpaşa Belediyespor'da oynuyorsun. Bahar Güvenç kimdir, neler yapmıştır?
Bahar Güvenç: Ben futbola Berna abla gibi erkenden başlamadım. 7. sınıftayken kız takımına girdim. Ama daha öncesinde zaten sporcuydum. Atletizmle başladım. Sonrasında basketbol da oynadım. İkisinin birleşimiyle sanırım böyle bir şey oldu. Ayağım da yetenekli olunca futbola döndüm. Atletizmin bana çok katkısı oldu. Basketbolda oyun kurucu görevini üstlenmiştim. O benim için çok önemli bir tecrübe oldu. Çünkü futbol zekâm bu yönde gelişti. Abim basketbolcu. Futbolla hiç alâkası yok. Ama ben dışarıdan abimin yerine koyduğum futbol oynayan insanları izledim. Onlardan uzak kalmak istemediğim için futbola yöneldim.
Peki, futbola hangi kulüpte başladın?
Bahar Güvenç: Medical Park Antalyaspor'da başladım. Daha sonra 1207 Muratpaşa'da devam ettim. Bu sene de Antalya Muratpaşa Belediyespor'da forma giyiyorum. 5 yıldır profesyonelim.
Bir kadın neden futbol oynar?
Berna Yeniçeri: Bunu hayatım boyunca hiç düşünmemiştim. Mesela ben bir atlet olamam, basketbolcu olamam. Bende futbol yeteneği var. Ve bu da bence çok ayrıcalıklı bir şey.
Bahar Güvenç: İnsanlar ayrıcalıklı olmayı çok sever. Allah bir yetenek vermiş bize. Bu yeteneği kullanmamak biraz ayıp olurdu.

Kadın futbolcular olarak karşılaştığınız önyargılar nedir?
Berna Yeniçeri: Bir ortama girdiğimizde sporcu olduğumuz her hâlimizden belli oluyor ve ister istemez bakışlar bize doğru dönüyor. Sonra branşımızı soruyorlar. Futbolcu olduğumuzu söyleyince, "Nasıl yani?" sorusu geliyor. Bizim bir erkek gibi futbol oynayamayacağımızı düşünüyorlar. Hiç izlememişler kadın futbolunu. Beni en çok rahatsız eden konulardan biri de bu diyebilirim. Kadın futbolunun yaygınlaşmasını istiyorum.
İlginç anılarınız var mı?
Berna Yeniçeri: Üniversitede okuyorum. Okulda futbolcu olduğumu söylemekten çekiniyorum. Sonuçta "Sizin oynadığınız futboldan ne olur?" yorumlarına maruz kalıyoruz. Sonrasında çok iddialı olanlarla sahaya çıkıyoruz ve orada oynadığımız futbolla herkesin ağzının payını bir güzel veriyoruz. Maç yapınca her şey bitiyor. Maçtan sonra yorumlar bir anda değişiyor. Herkes yanımıza gelip, "Siz gerçekten çok iyi futbolcusunuz" diyor. "Millî futbolcuyuz" diyoruz. "Sizden nasıl millî olur?" cevabı geliyor. İlla sahaya mı çıkalım? (Gülüyor) Kadın futbolunun yaygınlaşmasını çok istiyorum. Çünkü kadınlar ne kadar çok futbol oynar ve bu spor ne kadar yaygınlaşırsa bize küçümser gözle bakamayacaklar. "Kadından futbolcu mu olur?" yorumları artık son bulacak.
Önyargılar konusunda sen ne düşünüyorsun Bahar?
Bahar Güvenç: Maalesef bu tip önyargılara maruz kalıyoruz. Yurtdışında birçok turnuvaya gidiyoruz. Orada gerçekten seviye çok üst düzeyde. İnsanlar çok bilinçli. Kimseye kadın futbolu garip gelmiyor. Türkiye'de maalesef kadın futbolunu bilmeyen çok büyük bir çoğunluk var. "Futbolcuyuz" diyoruz. "Kendi aranızda mı oynuyorsunuz?" diyorlar. "Hayır, ligimiz var" cevabını verince herkes şaşırıyor. Erkekler, "Bunların en iyisi bile topa vuramaz" yorumunu yapıyor.
Berna Yeniçeri: Ben burada bir anımı anlatmak istiyorum. Önceki gün Riva'ya taksiyle geliyoruz. Taksici sporcu olduğumuzu anladı. "Branşınız ne?" diye sordu. Futbol oynadığımızı söyledik. Adam bize, "Nasıl yani? Siz 22 kişi bir topun peşinden mi koşuyorsunuz? Çığlık mı atıyorsunuz?" dedi. "Hayır, bildiğiniz erkekler gibi oynuyoruz" dediğimizde "Aaaaa öyle mi. Ben bir tane takım biliyorum, o da Şalvarspor" deyip şaşırdı. Yani herkeste çok büyük bir önyargı var. Herkes bu kadar geri zihniyette.
Bahar Güvenç: Ayrıca şöyle bir durum daha var. Futbol oynayan kızların hepsinin erkeksi olduğu sanılıyor. İlla saçlarımız kısa, jöleli olacak, kaslı olacağız gibi düşünülüyor. Ağzımızın bozuk olduğunu sanıyorlar. Ancak tabiî ki böyle bir şey yok.
Berna Yeniçeri: Kesinlikle böyle bir şey yok. Ben sivil hayatımda eteğimi, topuklu ayakkabımı giyiyorum, makyajımı yapıyorum.
Bahar Güvenç: Biz dışarıda bildiğiniz bir kadınız. Herkes nasılsa, biz de öyleyiz. Ama sahaya çıktığımızda işler değişir. Bir erkek gibi de bu oyunu oynuyoruz.
Peki, sahaya çıkarken makyaj yapıyor musunuz?
Bahar Güvenç: Evet, ben yapıyorum.
Berna Yeniçeri: Ben de yapıyorum.
Millî Takım'a dönelim. Kadın U19 Millî Takımımız, 2014-15 UEFA U19 Kadınlar Avrupa Şampiyonası Elit Tur'da 1. Grup'ta İspanya, Finlandiya ve Portekiz'le mücadele edecek. Turnuva, Portekiz'de 4-9 Nisan tarihleri arasında oynanacak. Berna daha tecrübeli bir oyuncu olarak bu rakipler karşısındaki durumumuzu nasıl değerlendiriyorsun?
Berna Yeniçeri: Birçok kez Avrupa Şampiyonaları'nda forma giydim. Geçen hafta A takım kampındaydım. Geçen sene Hollanda'da Elit Turumuz vardı. Herkes o kadar iyiydi ki… Hollanda'ya karşı oynadık. Avustralya ile mücadele ettik. Rakipler çok çok iyiydi. Sahaya çıkarken inanılmaz derecede korkuyorduk. Ancak sahaya çıktığınızda hepsi geçiyor. Kendinizin farkına varıyorsunuz. Ve diyorsunuz ki; "Evet biz Hollanda'yı yenebiliriz." Hepimiz de inanmıştık buna. Onlar bizi çok zor yendi. Ama aslında bizden gerçekten çok üstünler. Çünkü temel eğitimleri çok sağlam. Kadın futboluna büyük bir iş gözüyle bakıyorlar ve büyük yatırım yapıyorlar. Türk futbolcusu çok yetenekli. Ancak temelden eğitim eksikliği var. Bu eğitimi almış olsak, Türkiye'nin başaramayacağı şey yok.
Bahar Güvenç: Berna abla kesinlikle haklı. Yetenek bizde gerçekten daha fazla var. Ama imkânlarımız çok kısıtlı. Onlar kadar profesyonel çalışamıyoruz.
Berna Yeniçeri: Şöyle bir şey de var. Ne kadar yetenekli olursanız olun, bunu eğitimle geliştiremedikten sonra bir anlamı kalmıyor. Rakiplerimiz eğitimli olmaktan gelen büyük bir üstünlüğe sahip. Sahadaki duruşları bile bir başka. Ama bizdeki yürek de onlarda yok. Biz gerçekten de her maçta yüreğimizi sahaya koyuyoruz.
Bahar Güvenç: Gerçekten de bizdeki millî duygunun rakiplerimizde aynı derecede yüksek olduğunu düşünmüyorum. Biz ay-yıldıza ve Türk bayrağına aşığız. Türklük duygumuz çok yoğun. Gücümüzü bayraktan alıyoruz. Çanakkale'de her santimetrekarede destan yazmışız. Sahaya da bu bilinçle çıkıyoruz.
Böyle motivasyon konuşmaları oluyor mu aranızda?
Bahar Güvenç: Hocalarımız zaten verilebilecek en büyük desteği veriyor. Bu tarz motivasyon konuşmaları yapıyorlar. Biz de kendi aramızda konuşuyoruz ve birbirimizi motive ediyoruz.
İspanya, Finlandiya, Portekiz… Grubu değerlendirelim…
Bahar Güvenç: Rakiplerin hepsi ekol ülkeler. Çok üst seviyedeler.
Berna Yeniçeri: Bence rakiplerimizin gerisinde olmamızın en büyük nedenlerinden biri, oynadığımız ligdeki rekabet ortamının eksikliği. Konak Belediyespor'da oynuyorum ve lideriz. Tek rakibimiz de Ataşehir Belediyespor. Diğer takımları asla küçümsemiyorum ancak bizim rakibimiz gerçekten sadece Ataşehir. Düşünebiliyor musunuz, 17 haftada sadece Ataşehir Belediyespor'la oynadığımız iki maçta berabere kalarak puan kaybettik ve 100 gol atarken sadece 3 gol yedik. Bu aslında çok acı bir şey. Olaya böyle bakıyoruz. Çünkü sadece bir-iki kulüp parayı veriyor ve bütün iyi oyuncuları topluyor. Ama diğer kulüpler kendi kendilerine geçiniyor ve bu hâllerinden memnun. Ben böyle nasıl gelişebilirim ki? Benim için sadece Ataşehir Belediyespor maçı önemli. Geri kalan takımları zaten kolaylıkla yeniyoruz.
Bu büyük sıkıntı için ne yapmak lâzım? Ligimizi kaliteli bir hâle getirmek için sizce neler yapılmalı?
Bahar Güvenç: Federasyon burada bütün kulüplere şart koşmalı. Dört büyüklerden sadece Beşiktaş ve Galatasaray'ın kadın takımı var. Galatasaray'ın da sadece küçük takımı var, büyük takımı yok. Bütün takımlara, "Kadın takımı kuracaksınız" şartı koşulsa işler değişir. Küçük bir meblağ da olsa kadın futbolcular da para kazanır.
Berna Yeniçeri: Bazı kulüpler sadece Federasyondan gelecek parayı alabilmek için kadın takımı kuruyor. Kadınlara yatırım yapmak istemiyorlar. Ben şu anda para kazanmaya başladım ve ayaklarımın üzerinde durabiliyorum. Ama diğer kulüplerde böyle bir durum yok. Arkadaşlarım para kazanamıyor. Oysa biz kazanırken onlar da kazanmalı ki bu sayede yarın benim de gidebileceğim bir takım olsun.
Bahar Güvenç: Hepimiz kız olduğumuz için bir yere kadar futbol oynayabiliyoruz. Daha sonra çalışmak zorundayız. Sonuçta geçim sıkıntısı var. Maddi açıdan bir gelir olmayınca aileler ister istemez çocuklarına çalışması konusunda baskı kurmaya başlıyor.
Evlenme konusunda baskı oluyor mu?
Berna Yeniçeri: Yok, hayır hiçbir şekilde olmaz. Bizim ailelerimiz bu konuda çok güzel düşünüyor ve kararı bize bırakıyor.
Bahar Güvenç: Evet benim ailem de o yapıda değil.
Berna Yeniçeri: Benim doğuda da oynayan arkadaşlarım var. Merak ediyorum ve "Aileniz baskı kuruyor mu?" diye soruyorum. Bazılarının aileleri futbol oynamalarına karşı, bazıları ise destekliyor. Destek olmayan aileleri duyduğum zaman çok üzülüyorum. Çünkü benim ailem bana tam destek sağlıyor. Onların da cebine maddi bir kazanç girse eminim aileler destek olur. Ben bu konuda gerçekten çok üzülüyorum. Çünkü para kazanınca kız diyecek ki, "Ben kendi ayaklarımın üzerinde durabiliyorum."
Bahar Güvenç: Bir de şöyle bir durum var. Bizim küçük meblağ olarak bahsettiğimiz şeyler başka aileler için gerçekten çok büyük kazanç. Biliyoruz ki, asgari ücretle geçinmeye çalışan birçok aile var. Futboldan para kazansalar bu onlar için inanılmaz iyi olacaktır.
Kadın futbolu gelişmiş ülkelerde belli bir seviyeye ulaşmış durumda. Bizim de o seviyeye ulaşabilmemiz için en önemli etken medya. Sonuçta medyayı iyi kullanmak gerekir. Sizce nasıl projeler üretilmeli ki, kadın futbolu medyada kendisine daha çok yer bulsun ve bilinirliği artsın?
Bahar Güvenç: Dediğiniz gibi medya çok güzel bir silah. Survivor'a katılan Serenay Aktaş'ı biliyorsunuz. Onunla aynı kulüpteydik. Serenay'ın o programa katılması sayesinde gözler bir anda kulübümüzün üzerine döndü. Daha popüler bir insan olduğu için kadın futbolunun da bilinirliğine ve yaygınlaşmasına katkı sağladı. Mesela Konak Belediyespor Şampiyonlar Ligi'ne gitti ancak bunu kimse bilmiyor. Oysa daha popüler oldukları için bir voleybol takımının ne yaptığını herkes biliyor.
Siz artık birçok seviyeyi atlamış, Millî Takım'a kadar yükselmiş oyuncularsınız. Tecrübeniz her geçen gün daha da artıyor. Yeni futbol oynamaya başlayan kız çocuklarına önerileriniz neler?
Berna Yeniçeri: Bence daha iyi yerlere gelebilmek için profesyonel birileriyle iletişime geçsinler. Bana bile sosyal medyadan çok mesaj atan oluyor. Elimden geldiğince cevap vermeye çalışıyorum. Bir kulübe yazılsınlar. Çünkü yetenek varsa hocalar zaten görüyor bunu. Devamı da gelir.
Erkek futboluyla kadın futbolu arasındaki fark nedir?
Berna Yeniçeri: Sadece güç konusunda fark olabilir.
Bahar Güvenç: Erkekler daha seri bir şekilde futbol oynuyor. Kadınlarla erkekler arasında bence çok bir fark yok. Ama erkek futbolu tamamen profesyonelleşmiş.

Berna Yeniçeri: Kadınlar futbolu meslek olarak seçmiyor, seçemiyor. Ama erkekler bunu meslek olarak seçebiliyor ve kendilerini bu yönde eğitiyor. Kadınlar hobi olarak yapabiliyor. Ben kendi adıma konuşayım, hobi olarak yapıyorum. Bu işi meslek olarak seçemem. Bu nedenle de üniversitedeki eğitimime ağırlık verdim.
Bahar Güvenç: Hayatımızı düzene sokabilmek ve devam ettirebilmek için çalışmak zorundayız. Mesela Berna abla beden eğitimi öğretmeni olacak. Bir yandan da futbol oynamaya çalışacak. Ama bir erkek öyle değil. Sadece futbolla hayatını kazanabilir.
Eğitimle birlikte futbolu götürüyorsunuz ama kariyer planınız nedir?
Berna Yeniçeri: Dumlupınar Üniversitesi'nde okuyorum. Beden eğitimi öğretmeni olmak istiyorum. İnşallah dördüncü sınıf bitince atamam olacak. Sonra tabiî ki öğretmenlikle birlikte futbolu da devam ettirmek istiyorum. 10 kez Avrupa Şampiyonası maçı oynayan, istediği yere atanabiliyor ama tabiî şans da lâzım.
Bahar Güvenç: Ben daha lise öğrencisiyim. Ben de beden eğitimi öğretmenliği okumayı planlıyorum vebu yolda yürümek istiyorum.
Şimdi can sıkıcı konuya gelelim… 21. yüzyılda yaşıyor olmamıza rağmen hâlâ kadın cinayetlerini konuşuyoruz…
Berna Yeniçeri: Yarama bastınız şimdi. Ben gerçekten çok hassasım ve bu konu açıldığında çok kötü oluyorum. Mesela taksiye binerken bile korkuyorum. Özgecan cinayetinin ardından ailem de çok kötü etkilendi. Ailemden uzak yaşıyorum, her hafta Kütahya'dan İzmir'e gidip geliyorum. Hayatım yolculuk yapmakla geçiyor. Bu olaydan çok etkilendim. Annem-babam sürekli arıyor. Hepsi telkinde bulunuyor. Onu mu düşüneceğim, futbolumu mu düşüneceğim, derslerimi mi düşüneceğim? Psikolojik olarak çöktüm. Kınıyorum böyle insanları. Böyle bir şey olamaz. Taksiyle Riva'ya gelirken bile korkuyorum. Tabiî ki iki kişiyiz ama bıçak çekse, silah çekse kız başıma ne yapacağım? Biz şort giyiyoruz. Erkekler izlemeye geliyor. Acaba diyorum ki, şortumu biraz daha mı indirsem? Acaba dar mı giyindim? Bunları düşünüyorum. Benim işim, sahada işimi yapmak. Ama ben futbolumun dışında bir şeyi daha düşünmek zorundayım.
Bahar sen ne diyorsun?
Bahar Güvenç: Bence her şey eğitimsizlik yüzünden oluyor. Antalya'da yaşadığım için çok iyi biliyorum. Yabancılar erkekle kızla iç içe oluyor. Onlar sadece işini yapıyor ve dönüp gidiyor. Sahanın ortasında üstlerini değiştiriyorlar. Bizim toplumdan birisi olsa kesinlikle olaya böyle bakmaz. Her şekilde lâf atılır. Berna ablanın dediği gibi, ben bile Antalya'da yaşamama rağmen kısa giymemeye çalışıyorum.
Peki, rol model olarak aldığınız oyuncular var mı?
Berna Yeniçeri: Gökhan Gönül… Bence muhteşem bir oyuncu ve kendime onu örnek alıyorum.
Bahar Güvenç: Gökhan Gönül gerçekten de çok iyi. Bence Türkiye'nin 1 numaralı beki. Dünya futbolunda ise Sergio Ramos'u çok beğeniyorum. İzlemekten keyif aldığım iki oyuncuysa Messi ve İbrahimoviç…
Hasan Doğan Milli Takımlar Kamp ve Eğitim Tesisleri hakkındaki görüşleriniz neler?
Berna Yeniçeri: Uzun zamandır Millî Takım'dayım. Önceden ufak bir tesis vardı burada. O zamanlar bu kadar güzel olacağını hayal dahi edemiyorduk. Mesela İstanbul'a hazırlık kampına geliyorduk. Bir otelde kalıyorduk ama çok uzak yerlere idman yapmaya gidiyorduk. Burası tek kelimeyle mükemmel olmuş.
Bahar Güvenç: Ben de uzun zamandır Millî Takım'dayım. Yeni tesisler mükemmel. Saha yanımızda. Aile ortamı harika. Büyük futbolcuların ayak bastığı yerde antrenman yapmak bile tek başına çok güzel bir şey.
 
eXTReMe Tracker