Saturday, December 09, 2006

Devlerin havuzu


Avrupa futbolunun büyük kulüplerinin 14'ünün 6 yıl önce bir araya gelerek kurduğu G-14'e 2002'de dört kulüp daha katılmış, adı aynı kalan birlik 18 büyük kulübün üyeliğinde bugüne gelmişti.
Şampiyonlar Ligi'nde grup maçları tamamlandı. Eleme turlarına geçen 16 takım belli oldu. 12'si G-14 üyesi: Milan, Barcelona, Bayern, Inter, Porto, Liverpool, Manchester United, PSV, Real Madrid, Arsenal, Lyon ve Valencia. Bunlar dışındaki üyelerden Dortmund, Marsilya, Juventus, PSG ve Leverkusen zaten bu sezon Şampiyonlar Ligi'ne yaklaşamamışlar, Ajax da 3. ön elemede bileti kaçırmıştı. Bu takımların arasına girmeye başaran dörtlüden Chelsea, sahibi Abramovich sayesinde ekonomik olarak hepsiyle baş edebilecek güçte. Diğer üçlü ise Roma, Lille ve Celtic.
UEFA, Şampiyonlar Ligi gelirlerinin % 75'ini kulüplere dağıtıyor. Bu sezonki rakam 530 milyon euro olarak hesaplanıyor. UEFA'nın amacı aslında G-14 dışındaki kulüplere ciddi gelirler yaratmak. Ama uğraştıkça bir kısır döngüye giriliyor. Çünkü son 10 yılda Şampiyonlar Ligi'nden en çok para kazanan takımlar sıralamasında ilk 10'dakilerin tamamı G-14 üyesi.

EN ÇOK BAYERN MÜNİH KAZANDI
Bunun ardında yatan en önemli neden de televizyon kontratları. Bir ülkenin yayıncı kuruluşunun Şampiyonlar Ligi naklen yayın havuzuna katkısı (yani yayın hakkı için ödediği para) o ülkenin temsilcilerinin havuz gelirlerini doğrudan etkiliyor. Zaten bu yüzden bugüne kadar Şampiyonlar Ligi'nden en çok para kazanan takım unvanı Bayern Münih'e ait.
G-14 üyeleri performans olarak da başarılı oldukça gelir uçurumu derinleşiyor. Çünkü Avrupa'nın 1 numaralı kupasında daha G-14'ün kuruluşundan çok öncesinden beri bu kulüplerin hegemonyası var. 14 yıldır finalistler arasında G-14 üyesi olmayan tek takım 2004'te Monaco. G-14 üyesi olmayan son şampiyon ise 1991'de Kızılyıldız, ki o sezon grup sistemi yoktu.
Geçtiğimiz sezon başında Türkiye'de havuz sistemindeki değişiklik sırasında bu gelir dağılımı konusu çok tartışılmıştı. Şampiyonlar Ligi gelirlerinin dağılımı bu konuda ışık tutuyor aslında. Sonuçta havuza daha çok katkısı olanlar (Almanya, İtalya, İspanya, İngiltere) havuzdan daha çok pay alıyor.
Tıpkı bizde daha çok izlenen, havuzun değerini oluşturan büyük kulüpler gibi. Bunlar, performansta da önde oldukları sürece aslan payını ellerinde tutuyorlar.

Tuesday, December 05, 2006

iddaayı ilk oynadığı gün tutturan yazarımız Gökmen AKYILDIZ bu hafta 40 katı veren kuponunu tutturdu ve milyonların gönlünde yine taht kurdu

Gökmen AKYILDIZ milyonları sevindirmeye devam ediyor. yaklaşık 40 katı kuponu bu hafta tuttu. sizinle paylaşmaya devam edicez...



435 altay-mardinspor TAHMİN:1 oran: 1.50
452 Nazilli beld. spor - Fethiyespor TAHMİN:1 oran : 1.80
464 Antalyaspor - Erciyesspor TAHMİN: 1 oran: 1.70
563 Nürnberg - Schalke TAHMİN: 0 oran: 3.0
656 Kocaelispor - G.birliği Oftaş TAHMİN: 1 oran: 2.90

TOPLAM ORAN =39,9

Saturday, December 02, 2006

iddanın tescilli kralı AHMET UĞUR DOĞRU'NUN kuponu

522-Ajax-Willem TAHMİN( üst) oran 1,40
523-Alkmaar-Excelsior TAHMİN (üst) oran 1,40
532-Fiorentina-Lazio TAHMİN (1) oran 1,75
561-Everton-West Ham TAHMİN (02Ç) oran 1,84
611-D.La.Coruna-Santander TAHMİN (02Ç) oran 1,76
625-Corinthians-Juventude TAHMİN (1) oran 1,50

TOPLAM ORAN:16,6

ilk oynadığı gün tutturan adam Gökmen AKYILDIZ tahminleri







435 altay-mardinspor TAHMİN:1 oran: 1.50
452 Nazilli beld. spor - Fethiyespor TAHMİN:1 oran : 1.80
464 Antalyaspor - Erciyesspor TAHMİN: 1 oran: 1.70
563 Nürnberg - Schalke TAHMİN: 0 oran: 3.0
656 Kocaelispor - G.birliği Oftaş TAHMİN: 1 oran: 2.90

TOPLAM ORAN =39,9

Friday, December 01, 2006

iddaa rektörü Mustafa KARAMAN banko diyor...

356 roeselera-mons 1 oran :1,65
261 mantova-bari 1 oran: 1.70 error
151 lizbon-benfica 1 oran: 1.80 fatal error
423 flamengo-sao caetano 1 oran: 1.45
156 kayseri-denizli 1 oran: 1.60 kaleci gol attı tuttu 1-0
464 antalya-erciyes 1 oran: 1.70
653 a.junior-estudiantes 2 oran: 1,70



iddaa rektörü mustafa karaman gene yatırdı...bazı maçlar oynanmadığı halde şimdiden sevenlerini hayal kırıklığına uğrattı...artık önümüzdeki maçlara bakacaz...mustafa karaman iddaayı tutturaman ehahehaeehaea...

Sunday, November 26, 2006

Herkes hesap peşinde

Ohhh rahatladım! Artık seyretmiyorum. Bıraktım televizyondaki futbol programlarını. Hepsini.. Aynı anda

Adına “futbol gündemi” dedikleri bir şey varsa eğer, ondan da habersiz yaşıyorum. Gazetelerin haber başlıkları ve ekrandaki maç naklen yayınları yetiyor bana... Hakemin son düdüğü duyulduğu anda zappp.. Hemen başka bir kanala geçiyorum. Futbol üzerine çevrilen geyiğe tahammülümün kalmadığını fark ettim geçenlerde.. Çünkü konuşulan, futbol değil, onu bir kez daha bütün netliğiyle anladım.
Kimi tuttuğu takımın avukatlığına soyunmuş, onun hakkını çiğnetmeme savaşında..
Kimi bu işten “nasıl şan - şöhret - para kazanırım” derdinde..
Kimi bilgi yarışmasına çıkmış liseli gibi, rakamları sıralayıp aferin kapma yarışında..
Kimi içinde kalmış hevesleri, yıllardır biriktirdiği kini bir an evvel rakiplerin üzerine kusma telaşında..
Sözün özü: Keşanlı Ali’nin o unutulmaz şarkısında olduğu gibi “Herkes hesap peşinde.” Benim aklım da onların hesabına ermiyor.
Tüm bu “Cebir Hocası Sıfırcı Cevdet” karakterlerinin arasına karışmış bazı dostlarım, arkadaşlarım, hatta mesleğe başlamalarında pay sahibi olduğum bazı kardeşlerim var. Kah ortama uyarak, kah ayrıksı durarak seslerini duyurmak, akıl terazisinde tartılabilecek bir çift laf etmek için çırpınıyorlar.
Kusura bakmasınlar. Onları da bıraktım artık..
Çıktıkları son seyahatte görüp öğrendiklerini, izledikleri son filmi, okudukları son kitabı, mahalledeki komşunun topa çok yatkın oğlunu anlatsalar, oturup sabaha kadar dinlerim, inanın.. Ama futbol geyiğine karnım tok.
Sözgelimi Bilgin Gökberk (Şimdi bunca adam dururken, onu örnek verdim diye kızacak).. Bayılırım ben, Bilgin’in muhabbetine.. Kendiyle dalga geçmeyi de bilen o benzersiz mizahi üslubuyla İtalya anılarını anlatsa.. Beni sözcüklerin uçan halısına bindirip Firenze’nin, Amalfi’nin, Venedik’in sivri kuleleri, kiremit damları üzerinden aşırsa.. Bir trattoria’ya oturtup, ev yapımı makarnayla karnımı doyursa.. Şöyle iki yudum da şarap içsek karşılıklı.. O zaman sabaha kadar dinlerim ben Bilgin’i, gözümü bile kırpmam.
Ama 3.5 takım, 30-35 de takım elbiseli adamın itişip kakışmasından ibaret olan memleket futbolunda her hafta anlatılacak bir şeyler aramak? Futbolu oynayanları, yani sahnedeki aktörleri bir kenara bırakıp, sahne gerisindeki suflörlerin fısıltılarından 3-5 hece kapmaya çalışmak?
İşte o zaman ekrana çıkana da yazık oluyor, bize de!

Kavganın galibi olur mu?
Perşembe sabahı güne iyi başladım. Çayıma eşlik eden güzel bir yazı vardı çünkü önümde. Hamit Turhan imzalı. Çoklarının gözden kaçırdığı, belki de bilerek görmezden geldiği, daracık sütunlara sıkışmış bir haberin altını çiziyordu Hamit, “Arka Bahçe”sinde.
Hakeme itirazlarını centilmenlik dışı hareketlerle noktalayan ve kırmızı kart gören Vestel Manisasporlu Petr Johana’ya, kulübü 21.300 Euro ceza vermiş. Bununla da yetinmeyip, kadrodışı bırakmış. Hamit, “kazanmanın her şey olmadığını” anlatan bu örneği ve Vestel yönetimini alkışlıyordu heyecanlı satırlarıyla..
Gerçekten de hasretiz böylesi tavırlara.. Sporun yalnızca bir yarışmalar dizisi olmadığını, aynı zamanda genç nüfusu bu kadar kalabalık bir toplumda son derece etkin bir eğitim aracı olarak kullanılabileceğini düşünen ne kadar az yöneticimiz var!
Hamit’in yazısı yayınlandığında Mirsad - Haislip yumruklaşmasının üzerinden yaklaşık dört gün geçmiş, cezalar belli olmuştu. 9’ar maç ve 10’ar bin YTL ceza alan “kavgacılar” için yalnızca Fenerbahçe cephesinden “İtiraz edeceğiz” sesini duyduk, Efes’ten tepki gelmedi.
Sarı - Lacivertli taraftar forumlarında, “Hiç kimse bizim bir sporcumuza yumruk atamaz” diyenleri okudum. Ama yetkili - yetkisiz herhangi birinden, “Benim formamı taşıyan adam, milyonlarca gözün önünde sokak serserisi gibi yumruklaşamaz. Kavga çıkaramaz. Kendisine sataşanın cezasını kendi elleriyle vermeye kalkamaz. Bu formayı giyen, bunun ağırlığını taşımalıdır. Taşımayı bilmiyorsa cezalandırılır” şeklinde bir açıklama duymadım, okumadım.
Gönül isterdi ki, biri 100., diğeri 30. yılını kutlayan iki kulübün yönetimleri daha federasyonun disiplin kurulu toplanmadan harekete geçip, kendilerini temsil etmeyi bilmeyen iki kavgacıya verdikleri özel cezaları açıklasınlar. Kavgada galip olmayacağını topluma anlatsınlar. Vestel Manisa’nın yolundan gitsinler.
Olmadı, yazık..

Elalem ne yapıyor?
2004 yılında Detroit - Indiana maçında önce sahadaki oyuncuların birbirine girmesiyle başlayan, sonra tribünlere sıçrayan ve NBA’i sarsan olayın ardından, NBA yöneticisi David Stern’ün yaptığı açıklamadan birkaç cümle:
“Sahadaki bazı oyuncuların davranışları, NBA oyuncularından beklediğimiz profesyonellik ve özdenetim çizgilerini vahşi bir biçimde aşmıştır. NBA’in, tüm profesyonel sporlara örnek oluşturacak bir karar alacağını ve bazı sporcularla taraftarların, ligimizdeki standartları aşağı çekerek bu sporun temellerini sarsmalarına izin vermeyeceğini özellikle vurgulamak isterim.”
Sonuç: Tribüne çıkıp bir taraftarı yumruklayan Ron Artest, sezonu kapattı ve o yılki kontratından tek kuruş bile alamadı. Olaya karışan diğer oyuncular, 4 maçtan 15 maça kadar değişen cezalar aldılar

Kafa atan atana!


Kafayı Arda attı.
"O kafayı biz attırdık ona" bile dediler.
Hoppalaaa...
Bana ne Arda'nın attığı kafadan?
Niye ben o "biz"in içinde olayım?
Ve...
Bunu diyenler de, "bu çocuğa amma çok şey yükledik" diyenler.
Hayret bişey yaaa...
Hâlâ yüklüyorlar...
Ve...
O, o kafayı, onu her hafta durup dururken dillerine dolayanlardan birine de atabilirdi.
Onu arka arkaya üst seviyede maçlar oynamak zorunda bırakanlardan birine de.
Mesela reklam filminin fikir babalarından birine de.
Veya zırt pırt "Arda da da Arda, marda da marda" diyenlerden birine de...
Yine efendi çocukmuş...
Gitti, elin Bordeauxlusu'na attı.
Ve...
İyi ki bunu 19'unda yaptı.
19'unda yapmayacak da 39'unda mı yapacak?
Ve ödülünün geri alınması.
Ne alakası varsa.
Onun Bordeauxlu'ya attığından daha ağırdı.
Ve Gökdeniz...
O da bizlerden bir aralar çok kafa yedi.
Onun halinden en iyi o anlar.
Ve...
O hepimize çok fena bir kafa attı bu defa Arda'nın ödülünü kabul etmeyerek.
Ve...
Tabi bence.

Friday, November 24, 2006

Gökmen AKYILDIZ parayı CUMA götür kuponu..

parayı götür diye yazdığımıza bakmayın yine patlak yine patlak.. parayı götür elinle iddaa bayine teslim et demek istemiştik aslında :)


111 DUISBURG – JENA
1.ligden geçen sezon düşen duisburg tekrar bundes ligaya yükselmek için uğraşıyor. Jena ise kendi sahasında topladığı puanlarla ligde kalma peşinde. Duisburg seyircisinin önünde bu maçı kaybetmez. 1 oran : 1.35

124 BEŞİKTAŞ – BURSASPOR
Beşiktaş seyircisi önünde zorlanan bi ekip görünümünde. Nedense oyuncular kendilerini baskı altında hissediyorlar. Bursaspor taraftarlarının çok istediği bir maç bursa maçı vermez.
0-2 Oran: 2.48

131 SCHALKE – BOCHUM
Günün sürpriz bitmesini beklediğim karşılaşması. Schalke liderliğe yükseldi kendi sahalarında hiç mağlup olmadılar bütün ibreler schalke diyor. Ancak bochum deplasmanda korkusuz oynayan bi ekip. Bizdeki Anadolu takımı triplerine girmeden korkusuzca mücadele ediyorlar bence alt sıraladan kurtulmak için bu maça asılırla ve puan alıp dönerler.
0 Oran: 4.0

134 BOLOGNA – GENOA
Bologna kendi sahasında etkili bir ekip 6 maçta 4 galibiyetleri var ancak az gol atıp az gol yiyorlar. Genoa ise deplasmanda riski sevmiyor ve garantici oynuyor. Bologna maçı daha çok isteyecektir ama genoa puansız dönmez.
0 oran: 2.60

TOPLAM: 34.8

iddaa insanın kendine yakışanı giymesidir...

24 KASIM ÖĞRETMENLER GÜNÜ



Dünyanın her tarafında öğretmenler, insan topluluğunun en fedakar ve muhterem unsurlarıdır. (M.K. Atatürk)


Dünyanın her tarafında demiş Atatürk doğru söylemiş de peki bizim ülkemiz dünya değil mi? neden bunlar uygulanmaz?!! En azından bugün birşey yapın öğretmeninizin elini öpüp öğretmenler gününü kutlayın...


taraftarca..




Tuesday, November 21, 2006

'Ferguson haklıymış'


Uluslar arası haber ajansı AFP, Tugay'ın Tottenham önündeki harika performansını okuyucularına bu kelimelerle duyurdu: "Geçtiğimiz hafta Tugay'ı öven Alex Ferguson haklıymış. Türk yıldız futbolunun altın çağını yaşıyor"

UEFA Kupası'nda Basel'e attığı harika gol hâlâ video paylaşım sitelerinde dolaşan Tugay, o zaferin üstünden 2 hafta geçmeden Manchester önündeki güzel oyunuyla Ferguson'ı da büyülemişti. Geçtiğimiz hafta Ferguson, Tugay için, "10 yaş daha genç olsa idi, Old Trafford'a çok yakışırdı. Oyun zekası muazzam" demişti. Aradan 7 gün daha geçti, 36'lık delikanlı Tottenham maçının da "her anlamda" kahramanı oldu. 25 metreden vole ile süper bir gol attı, bir penaltı yapıp, kırmızı kart gördü. İngiltere'de pazartesi günü konuşulan en önemli konu o...
İngiltere'de Chelsea ve Manchester United kazanmaya devam ederek, önümüzdeki Pazar günü oynayacakları kader maçının önemini artırdılar. Arsenal ve Liverpool'sa son 3 haftada 4 puanda kalıp zirveden uzaklaştılar. Premier Lig'in sürpriz çıkışını yakalayan Portsmouth, üçüncü sırada.
İtalya'da Palermo kaybedip, Inter kazanınca liderlik el değiştirdi. Catania'yı 7 golle yenen Roma galibiyet serisini 4 maça çıkardı ve şampiyonluk umudunu sürdürdü. Son 9 maçta sadece 1 kez kazanabilen Milan'ın çöküşü sürüyor, 4 maçta 8 puan yapan Lazio ise çıkışta.

HAFTANIN KARMASI
Shay Given (Newcastle)
E. Boyce (Wigan)
M.Gray (Blackburn)
S.Ramos (R.Madrid)
Misimovic (Bochum)
Mauri (Lazio)
Iniesta (Barcelona)
Maniche (A.Madrid)
Rooney (M.United)
Totti (Roma)
Pandev (Lazio)

HAFTANIN TAKIMI
Lazio
Geçtiğimiz hafta Udinese'yi 5-0'la geçtikten sonra bu hafta da Messina deplasmanında 4-1 kazanarak çok iyi bir çıkış yakaladılar. İtalya'da -Roma da dahil- başkent ekipleri çıkışta.

HAFTANIN YILDIZI

Rooney (M.United)
Hafta içinde Hollanda karşısında kaçırdığı çok önemli pozisyonları unuttu, ligde Sheffield deplasmanına konsantre oldu. Takımının en ihtiyacı olduğu anlarda, mağlubiyetten galibiyete dönüşün mimarı oldu.

HAFTANIN LEJYONERİ
Tugay Kerimoğlu
Basel'den sonra Tottenham'a da harika bir gol attı, İngiltere'de gündemde kalmaya devam etti. Schalke'de Halil'in sustuğu haftayı da ikizi Hamit boş geçirmedi.

HAFTANIN ŞİFRESİ
6
Palermo, üst üste altıncı galibiyetini alıp kulüp rekorunu kırmayı umut ettiği Cagliari deplasmanında şok yaşadı, liderliği devretti.

İNGİLTERE LİGİ
Takımlar O G B M A Y P
Manchester U. 13 11 1 1 29 6 34
Chelsea 13 10 1 2 23 7 31
Portsmouth 13 7 2 4 19 11 23
Arsenal 12 6 4 2 20 7 22
Aston Villa 13 5 7 1 15 9 22
Bolton 13 6 3 4 12 12 21
Everton 13 5 5 3 17 11 20
Reading 13 6 1 6 15 18 19
Wigan 12 5 3 4 16 13 18
Liverpool 13 5 3 5 14 15 18
Fulham 13 4 5 4 14 19 17
Manchester City 13 4 4 5 10 15 16
Tottenham Hotspur 13 4 4 5 10 15 16
Middlesboro 13 4 3 6 10 16 15
Blackburn Rovers 13 3 4 6 11 17 13
West Ham United 13 3 2 8 9 16 11
Newcastle United 13 2 4 7 8 15 10
Sheffield United 13 2 4 7 8 18 10
Watford 13 1 6 6 10 19 9
Charlton Athletic 13 2 2 9 9 20 8


SONUÇLAR: Blackburn 1 - 1 Tottenham, Wigan 0 - 0 Aston Villa, Middlesbrough 0 - 0 Liverpool, Everton 1 - 0 Bolton, Sheffield U 1 - 2 Manchester U, Portsmouth 2 - 1 Watford, Chelsea 1 - 0 West Ham, Reading 2 - 0 Charlton, Arsenal 1 - 1 Newcastle, Manchester C 3 - 1 Fulham

İSPANYA LİGİ
Takımlar O G B M A Y P
Barcelona 11 8 2 1 27 10 26
Sevilla 11 8 1 2 22 10 25
Real Madrid 11 7 2 2 21 8 23
Real Zaragoza 11 7 1 3 24 14 22
Atletico Madrid 11 6 2 3 16 8 20
Recreativo Huelva 11 6 1 4 15 13 19
Getafe 11 6 1 4 10 8 19
Valencia 11 5 3 3 15 11 18
Villarreal 11 5 3 3 12 12 18
Deportivo 11 4 4 3 10 9 16
Celta Vigo 11 5 1 5 15 16 16
Mallorca 11 3 4 4 6 10 13
Espanyol 11 2 6 3 9 12 12
Levante 11 3 3 5 10 17 12
Racing Santander 11 2 5 4 8 13 11
Real Betis 11 2 2 7 12 16 8
Athletic Bilbao 11 1 5 5 10 19 8
Osasuna 11 2 2 7 6 16 8
Gimnastic 11 1 2 8 9 23 5
Real Sociedad 11 0 4 7 6 18 4


SONUÇLAR: Deportivo 0 - 1 Celta, Mallorca 1 - 4 Barcelona, Espanyol 3 - 2 Athletic, Villarreal 1 - 0 Getafe, Real Sociedad 0 - 0 Betis, Levante 0 - 3 Atletico, Recreativo 2 - 0 Osasuna, Zaragoza 3 - 0 Gimnastic, Sevilla 3 - 0 Valencia, Real Madrid 3 - 1 Racing

İTALYA LİGİ
Takımlar O G B M A Y P
Inter 12 9 3 0 25 13 30
Palermo 12 9 0 3 26 16 27
Roma 12 8 2 2 26 8 26
Livorno 12 5 4 3 13 11 19
Atalanta 12 4 5 3 19 18 17
Empoli 12 3 7 2 11 9 16
Udinese 12 4 4 4 13 12 16
Siena* 12 4 5 3 12 13 16
Catania 12 4 4 4 16 24 16
Lazio* 12 5 3 4 19 11 15
Cagliari 12 2 8 2 11 11 14
Messina 12 3 5 4 16 19 14
Sampdoria 12 3 4 5 17 17 13
Torino 12 2 5 5 7 16 11
Milan* 12 4 4 4 11 12 8
Parma 12 2 2 8 12 25 8
Ascoli 12 0 5 7 6 16 5
Fiorentina* 12 6 1 5 19 14 4
Chievo 12 0 4 8 9 19 4
Reggina* 12 4 3 5 12 16 0


SONUÇLAR: Torino 1 - 0 Sampdoria, Inter Milan 1 - 0 Reggina, Udinese 3 - 0 Siena, Chievo 2 - 2 Atalanta, Roma 7 - 0 Catania, Ascoli 1 - 1 Fiorentina, Livorno 3 - 0 Parma, Messina 1 - 4 Lazio, Cagliari 1 - 0 Palermo, Empoli 0 - 0 Milan

FRANSA LİGİ
Takımlar O G B M A Y P
Olympique Lyon 14 12 1 1 30 10 37
Lille 14 7 4 3 20 12 25
RC Lens 14 7 4 3 21 14 25
AS Nancy 14 7 4 3 13 9 25
St Etienne 14 7 3 4 23 18 24
Olympique Marsilya 14 7 2 5 20 13 23
Sochaux 14 6 5 3 17 15 23
Bordeaux 14 7 1 6 18 17 22
Toulouse 14 6 3 5 19 18 21
Lorient 14 5 5 4 15 15 20
Le Mans 14 4 7 3 18 19 19
Stade Rennes 14 4 5 5 11 13 17
AJ Auxerre 14 4 5 5 14 18 17
Paris S.G. 14 4 4 6 15 19 16
Valenciennes 14 4 2 8 13 21 14
AS Monaco 14 3 3 8 15 18 12
Nice 14 3 3 8 12 17 12
FC Nantes 14 2 5 7 11 20 11
As Troyes 14 2 4 8 12 21 10
CS Sedan 14 1 6 7 16 26 9


SONUÇLAR: Marsilya 1 - 0 Valenciennes, Auxerre 1 - 0 Toulouse, Monaco 2 - 2 Lorient, Sedan 0 - 1 Lyon, Lens 2 - 0 Nantes, Rennes 1 - 1 Le Mans, Nancy 1 - 0 Troyes, Saint Etienne 2 - 1 Nice, Paris SG 0 - 2 Bordeaux, Sochaux 0 - 0 Lille

ALMANYA LİGİ
Takımlar O G B M A Y P
Schalke 04 13 8 2 3 23 15 26
Werder Bremen 13 7 3 3 33 18 24
Stuttgart 13 7 3 3 26 19 24
Bayern Munih 13 7 2 4 21 16 23
Hertha B. 13 5 6 2 23 18 21
Arm. Bielefeld 13 5 5 3 22 14 20
Bor. Dortmund 13 4 6 3 17 15 18
VfL Wolfsburg 13 4 6 3 9 10 18
Nurnberg 13 3 8 2 17 14 17
Eintracht Frankfurt 13 3 7 3 16 18 16
FC Energie Cottbus 13 4 4 5 16 18 16
Bayer Leverkusen 13 4 3 6 21 21 15
Alemannia Aachen 13 4 3 6 20 24 15
M'gladbach 13 4 1 8 11 18 13
Hannover 96 13 3 4 6 12 22 13
VfL Bochum 13 3 3 7 17 26 12
Hamburg 13 1 8 4 11 15 11
Mainz 13 1 6 6 10 24 9


SONUÇLAR: Arminia Bielefeld 0 - 0 Wolfsburg, Monchengladbach 0 - 1 Hannover 96, Dortmund 1 - 2 Hertha B, Mainz 05 0 - 0 Hamburg, Nurnberg 3 - 2 Leverkusen, Aachen 2 - 2 Werder Bremen, Bayern Munih 2 - 1 Stuttgart, Cottbus 2 - 4 Schalke 04, Bochum 4 - 3 Frankfurt, Aachen 1 - 1 Nurnberg

Eleni

Türkiye, 12 Eylül öncesinde tahrik sonucu tanıklık etmek zorunda kaldığımız Çorum ve Kahramanmaraş'ı hariç tutarsak, kardeşin kardeşi boğazlamasına tanık olmadı. PKK'nın her türlü tahriki bile bu toprakların insanını birbirine düşüremedi.
Bu açıdan şanslıyız. Irak'ta olup bitenlere bakınca kardeş kavgasının ne kadar vahşi, ne kadar kanlı ve korkunç olabileceğini görüyoruz çünkü.
Komşumuz Irak kadar Yunanistan da bu açıdan hatıraları acılarla dolu bir ülke.
Yunanistan 1944-1950 arasında iki aşamalı kanlı bir iç savaş yaşadı.
Churchill'in Sovyet destekli zannettiği savaş aslında iktidarı devirmeye yönelik bir eylemdi.
İkinci aşamada ise gerçekten Bulgaristan, Arnavutluk, Yugoslavya gibi ülkelerden komünist çetecilere destek geldi.
Ancak, Tito'nun yardımı kesmesiyle komünistler nihai bir yenilgiye uğradı.
Bu kuru ve içinde insan olmayan bir anlatım.
Oysa parantez arasına koyduğumuz tarihler arasında Yunanistan'da tam 600 bin kişi hayatını kaybetti.
Bunlardan biri de Eleni idi...
Kocası Amerika'ya çalışmaya gittiği için 4 kızı ve oğlu Nikolas ile köyünde kalan Yunanlı bir kadındı Eleni...
1948'de komünist çeteciler çocuklara el koyup komünist ülkelerde ki eğitim kamplarına göndermeye başladı.
Eleni, çocuklarını bu akıbetten kurtarmak için kaçırmaya karar verirken yakalandı ve dağ başında kurulan bir mahkemede yargılanıp idam edildi.
Nasıl öldüğünü biliyoruz:
"Sıcak, tek bir dalın bile kıpırdamadığı 28 Ağustos 1948 gününün öğle saatlerinde, Arnavutluk sınırının hemen aşağısındaki yamaçta kümelenmiş gri taş evlerden oluşan bir Yunan köyü olan Lia'ya giden dik patikadan, sırtlarında yakacak odun taşıyan birkaç köylü kadın iniyordu. Kadınlar aşağıdaki köye yaklaştığında dehşet verici bir kafileyle karşılaştılar.
Kafilenin başında ve sonunda Yunan İç Savaşı'nın son dokuz ayında köylerini işgal etmiş tüfekli birkaç komünist gerilla, ayakları falakadan morarmış ve şişmiş halde yalınayak ilerleyen on üç tutukluyu idam edecekleri yere doğru götürüyordu. Tutuklular arasındaki, dövülmekten ne yürüyecek ne oturacak hali kalmış bir adam katıra bağlanmıştı.
Tutukluların beşi Lia köyündendi: Üç erkek ve iki kadın. Diğer kadından daha yaşlı ve aklını yitirmiş gibi ifadesiz bakan kadın tökezledi. Bu kadın elli altı yaşındaki yengem Alekso Gacoyanis'ti. Ondan daha genç, saçları açık kestane renginde, mavi gözlü, yırtık mavi elbiseli kadın, köylülerin ona baktığını fark ederek başını salladı. O, kırk bir yaşındaki annem Eleni Gacoyanis'ti.
...çok geçmeden ufukta kayboldular. Birkaç dakika sonra yoğun tüfek sesleriyle, her kurbanın kafasına öldürücü vuruşun yapıldığı birkaç silah sesi aralıklarla duyuldu." Eleni'nin kanlı bir kardeş kavgasında acımasız işkenceler arasında nasıl öldürüldüğünü biliyoruz.
Çünkü o hayatı pahasına çocuklarını kurtarmayı başardı.
O çocuklar Amerika'ya, babalarının yanına gitti.
Oğul Nikolas büyüdü ve Yunanistan'a gazeteci olarak döndü.
Sonra, annesinin izini aramaya koyuldu ve ortaya Eleni isimli bir kitap çıktı.
Bu kitap şimdi Albatros Kitapları tarafından Türkçe'ye kazandırıldı.
İç savaşın ne olduğunu, vahşetini anlamak için bu kitabı okuyun.
Okuyun ve sorunları ve görüş farklılıklarını, şiddetle değil de, demokratik yollarla çözümlemenin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha görün.

her gün 1 oy iyi gelir :)

en bi ey all star oylamaları başladı buyrun burdan yakın. memo hido oylarımızı bekler.. geciktirmeyelim


http://www.nba.com/allstar2007/asb/tur/ballot.html

Friday, November 17, 2006

nice kuponlar tutturmuş mustafa karaman'ın kuponu..

öss ye girmek için yatırılması gereken parayı iddaadan kazanan tek yazarın tahminleri:


433 NEWELLS OLD BOY- ESTUDİANTES : estudiantes daha önce yaptığım tahminlerde olduğu gibi river plate ide yendi ve 8 de 8 yaptı. şimdi rakipleri newells . g.la plata 7 tane atan 9 kişiyle godoy u yenen, 10 kişiyle velez i yenen takım. bu maçı kesin kazanır.cezalı olan veron un da cezası bitti ve bu maç yeniden kadroda. estudiantes e oynayın ve kazanın.hatta ilk yarı estudiantes, ikinci yarı estudiantes de oynana bilir bu maç. çünkü son 8 maçındada böyle kazandılar. oran : 2.00 ilk yarı/maç sonucu:2/2 oran:3.15

412 NANCY-TROYES : nancy maçının oranını görünce gerçekten çok şaşırdım.fransa liginde evinde en fazla puan toplayan takım nancy.troyes un deplasman karnesi ise 7 maçta 2 beraberlik 5 mağlubiyet ve son maçta dibe vurdular.gol özürlü 10 kişilik monaco dan 4 yediler.hemde kendi evinde.bu maçı her şekilde kazanır. oran:1.50 ilkyarı/maç sonucu:0/1 oran:3.80

134 REİMS-ISTRES: reims evinde 8 maçta 7 galibiyet ve bir beraberlik aldı.ıstres deplasmanda 7 maçta 1 galibiyet 6 mağlubiyet aldı. daha fazla açıklama yapmama gerek yok sanırım.oran:1.45

136 CAEN-CHATEAUROUX :caen çok formda inanılmaz oynuyorlar.rakipleri ise sürpriz bir çıkıştan sonra son 4 maçını kaybetti. bu bilgiler ışığında caen in galibiyetine oynuyoruz hepimiz.BANKO 1 oran:1.50

533 ASCOLİ-FİORENTİNA: ascoli çok kötü oynuyor.bu lige yakışmadığını gösterdi.11 maçta 4beraberlik 7 mağlubiyet aldılar. fiorentina ise bir çıkış içinde.zaten kadrolarının kalitesi tartışılmaz.luca toni li, mutu lu kadrosuyla dökülen ascoli yi devirir. oran: 1.50

525 NORDSJAELLAND-HORSENS: kısaca nords kendi evinde çok ii sonuçlar alan bir ekip.evinde sadece midtjylland a kaybettiler onlarda seriye takmış gidiyo zaten.kopenhag a rakip olabilecek tek rakip.horsens ise vasat bir takım.nords kazanır oran 1.50

TOPLAM : 58.8

Thursday, November 16, 2006

1e 3.1 oranlı kuponu tutturamayan adam Gökmen AKYILDIZ ın kuponu değerlendirme

bugün 1e 3 veren kuponu bile tutturamayan şanssız gökmen akyıldız ne yapmış:

212 erzurumspor - kırşehirspor 0 maç skoru 0-0 TUTTU

213 kırıkkalespor - tokatspor 1 maç skoru 2-1 TUTTU

214 pazarspor - y. yozgatspor 1 maç skoru 2-1 TUTTU

215 ünyespor - erzincanspor 1 maç skoru 2-0 TUTTU

224 ş.urfaspor - adana demirspor 02 maç skoru 1-0 ERROR!!!


yine yaptık yine tutturamadık!!!
biliyorum yok artık diyeceksiniz ama yine kuponu tutmadı gökmen'in ve yine takımların kaderiyle oynamaya devam ediyoruz. nasıl mı? 224 kodlu maçta ş.urfa - adana demir. maç güzel güzel 0-0 giderken adana demirden bi sürü kişi atılır. niye mi ? ee Gökmenin yatması için adana demirin kaybetmesi gerekiyordu ve sakın "çüşşş" , "ohaaa" filan demeyin tam 4(dört) oyuncu kırmızı kart gördü adana demirde. sonuçta 1-0 oldu ve yine bi kupon daha yatmış oldu. geçmiş olsun..

Ahmet Uğur DOĞRU'nun tahminleri.

211 arsinspor - giresunspor 1 mac skoru 2-0 TUTTU

214 pazarspor - y. yozgatspor 0 mac skoru 2-1 ERROR!!

216 gaskispor - cizrespor 0 mac skoru 4-1 FATAL ERROR!!!

223 k. maraşspor - siirtspor 1 mac skoru 1-0 TUTTU

225 diyarbakır diskispor - antakyaspor 1 mac skoru 4-1 TUTTU

226 gaziosmanpaşa - orhangazi g.birliği 1 mac skoru 2-0 TUTTU


yok artık buda tutmadı!!!

işte kariyerinde nice kuponlar tutturan doğru kardeşimiz yine milyonları yakıyor yine "milyonlar kazanıyor oynamayan kaybediyor" sloganına inat yaptığı kuponunda milyonları kaybediyor kaybettiriyor ama olsun o gönüllerin kralı. önümüzdeki maçlara bakmak dileğiyle..

1e 3.1 oranlı kuponu tutturamayan adam Gökmen AKYILDIZ ın kuponu.

212 erzurumspor - kırşehirspor 0

213 kırıkkalespor - tokatspor 1

214 pazarspor - y. yozgatspor 1

215 ünyespor - erzincanspor 1

224 ş.urfaspor - adana demirspor 02

Saturday, November 11, 2006

Gökmen AKYILDIZ: Spor haberleri mi?


Sporun ve sporcunun dostu sunar diye bize yutturulan spor haberi var. Her gün her kanalda izliyoruz bolca. Niye “spor haberleri” diyorlar ki? Futbol haberleri olması gerekmez mi? Biri dava açsa kazanır belki, “bizleri kandırıyorlar spor haberleri diyerek” diye. Şimdi diyeceksiniz “sen niye dava açmıyorsun madem çok biliyorsun?”. haklısınız ama benim ömrüm yetmez bu mahkemenin sonucunu göremeyebilirim. Canım ülkemde bir davanın ne kadar sürede sonuçlandığını hepimiz biliyoruz zira.
Futbol en çok sevilen, izlenen spor. Tamam belki bizde seviyoruz ama diğer sporların ne günahı var. Türkiye ye gelmesi için bi futbolcuya milyonlarca avro veriyoruz. Sonra da spor haberi diye bunların otunu b.kunu gösteriyoruz. Son yıllarda biraz basketbol haberleri yer alsa da yinede yetersiz. Mesela ata sporumuz güreş hani nerde ? niye bi güreş ligi yoık ülkemizde? Olsa güzel olmaz mı? Kırkpınar bile artık ilgimizi çekmez oldu. Yazık! Spor haberlerinde 1 dakika süre ancak bulabilir oldu, sadece başpehlivanın kim olduğunu biliyoruz mesela, hatta onu da bilmiyoruz son yıllarda.
Kötü yoldayız. Bir gün bir bakmışız futboldan başka bir şey kalmamış hayatımızda spor adına. Amacımız futbolu kötülemek değil zira çok severiz kendisini (popüler kültür  )
Ancak çocuklarımıza “topçu yada popçu ol” sözünü kullanmayalım. Kabul ediyorum parayı götüren bunlar. Ama spor haberleri diyerek bize sadece futbol varmış gibi gösterilmesinden bıktım.

Thursday, November 09, 2006

Ön liberoyu çözdüm


HİÇ anlamadığım bir deyim icad etti bizim medya..
Ön libero!..
Futbolu icad eden İngiliz basınını yakından izliyorum.. Böyle bir laf yok.. Yurtdışına yığınla gittim, yığınla yabancı spor yazarı ile konuştum, böyle bir laf duymadım..
Bizim basında kıyamet kopuyor.. Tek ön libero mu, çift ön libero mu?..
Yahu bunlar orta saha oyuncuları, futbol tarihi boyu.. Ön libero nerden çıktı?..
Sonunda keşfettim..
Örnek..
Galatasaray'da İliç orta sahada oynarsa, takım tek ön liberolu oluyor, İnamoto oynarsa çift ön liberolu..
İkisinin farkı ne?.. İliç çok daha yetenekli.. Hücuma dönük, oyun kuruyor, gol atıyor. Japon sadece top kesiyor.. Hepsi o.. Hücuma katkısı yok..
Yani..
Orta saha oyuncusunun yetenekleri kısıtlı, giderek "Kazma" olanının adı ön libero.. Futbolcu olanın, oyun kuran, oyun geliştiren klasa sahip olanın adı da eskisi gibi, orta saha..
Şimdi benim medyam, teknik direktörleri, 1 yeteneksizle oynadıkları için eleştirip "İlle 2 kazma ile sahaya çık" diye teşvik ediyor..
İki kazma ile sahaya çıkmanın bedeli, forveti teke indirmek..
"Tek santrforla oyna, ama sahaya iki ön libero sür.."
Mantığa bakar mısınız?..
Yahu takımların nerdeyse tamamı zaten tek forvetle oynarken, onu dört savunma adamı bekliyor, yetmiyor, iki de ön libero?.. Kimi tutacak bunlar?.. Birbirlerini mi?..
Hücum futbolu öldürülüp korkak savunma taktikleri teşvik edilirken, yani futbol giderek iyice seyredilmez hale gelirken, bari sonuç alınıyor mu?..
Çift ön liberolu takımların yedikleri birbirinden kepaze gollere bakar mısınız?.
Eskiler "Nerde çokluk" demişler?..
Mustafa Denizli'yi Mustafa Denizli yapan felsefesini yıllardır yazarım..
"Bir savunma görevini, belli bir kişi veya alanı savunmayı birden fazla insana bölerseniz, aslında onların üzerinden sorumluluğu alır 'Nasıl olsa öteki var' psikolojisini yerleştirir ve yıkılırsınız" der hep..
Herkes işini ve sorumluluğunu bilmeli..
"Altı kişiyiz, nasıl olsa bir kişiyi durduran biri çıkar içimizden" dedin mi, dökülme başlar!..

FATİH URAZ : Böyle sporcu alnından öpülür


15 yaşındayken geçirdiği tren kazasından sonra sağ kolunu tamamen, iki bacağını diz altından kaybeden, melek yüzlü bir gencin hayata küsmeyerek tüm özürlülerin örnek aldığı bir efsaneye dönüşmesinden, Cameron Clapp'tan bahsetmek istiyoruz.
Eğer geçen hafta içinde Münir Arıkan hocanın verdiği o enfes konferansı dinlememiş olsaydık, muhtemelen uzunca bir süre daha o muhteşem insan, inanılmaz sporcu Cameron Clapp'tan haberimiz olmayacaktı.

3 organını kaybettikten sonra bile, 'Çok mutluyum çünkü vücudum ve kafam hasar almadan kazadan kurtulabildim.' diyebilen engin görüşlü bir insanı itiraf edelim ki gereğince takdir etmekten aciziz.

Geçirdiği elim kazanın yalnızca iki sene sonrasında yürümeyi öğrenmekle kalmayıp, koşan, yüzen, golf oynayan Cameron Clapp, şüphesiz yüzyılın en önemli sporcularının başında yer alması gereken sıra dışı bir isim.

'Sağlıklı bir insanın başına felaketler gelinceye kadar etrafında olup bitenleri göremeyebileceğini' söyleyen Clapp, üç organı kaybetmenin çok zor olduğunu; ancak her geçen gün hayatın onun için kolaylaşmaya devam ettiğinden dem vuruyor.

Yüzyıllar önce söylenmiş bir Arap atasözünü ne zaman hatırımıza getirsek içimiz bir tuhaf olur. 'Ayakkabılarım yok diye üzülüyordum, ayaksız insan gördüm' özdeyişi sınırsız imkânlara rağmen bir türlü mutlu olmayı başaramayan günümüz insanının trajedisini, iç huzuruna niçin bir türlü uzanamadığını ne de güzel anlatır değil mi..? Cameron Clapp'ın destansı yaşamında şüphesiz beyni, gönlü ve çelik iradesi en önemli destekleri. Ondaki azme çağımızın sınır tanımayan gelişmiş teknolojisi de eşlik edince, ortaya koşmakla, yüzmekle kalmayıp sprint yarışlarına dahi katılabilen yaşayan efsane Cameron Clapp çıkmış.

Aslında onun daha önceden benzerine bile rastlamadığımız ilginç protezleri hakkında size bilgi vermeyi düşünmüştük. Sonradan bunun Cameron Clapp'a saygısızlık olacağına hükmederek vazgeçtik. O neredeyse yarısı eksik vücuduyla ortaya olağanüstü işler koysun, hakkında en ufak bir bilgiye sahip olanlar onun web sitesine bir kez bakmasın; hiç olacak iş mi? İngilizce bilmenize gerek yok; hiç değilse bir kerecik olsun o muhteşem sporcunun web sitesine girin ve ziyaretçi sayısını yükseltin. O konumdaki insanlara sarf edilmek amacıyla kurulmuş sitesine bağış yapmanızın ise ülke gerçekleriyle pek bağdaşmayacağını düşünüyoruz. Çünkü o kadar vicdanlı ve duyarlıysanız önceliği Cameron Clapp kadar gayretli, ünlü olmayan yurdum insanının özürlülerine vermeniz daha şık ve yerinde bir hareket olacaktır.

Büyük sporcunun önünde saygıyla eğilirken sizlerden de özürlü insanlara hak ettikleri sevgiyi ve ilgiyi esirgememenizi diliyoruz.

Teknik Menajer - (ERDOĞAN ÇALIN)



Futbolda heyecan yaşamak isteyene Lig A'yı öneriyorum.
Yıllarca üç-dört şampiyon adayından fazlasını çıkaramayan,
altyapısından yıldız futbolcu yetiştiremeyip,
kısır bir döngü içinde cebelleşen Süper Lig'in,
Türk futboluna sunamadığı bir çok zenginliği bu kategoride fazlasıyla görmek mümkün.
Oniki takımın zirveye oynadığı, her haftanın liderinin el değiştirdiği,
Brezilya'yı yol yapan
iş bilmez İstanbul'lu yöneticilere,
genç yıldız adaylarının"Bizlerde varız" diye haykırdığı,
dün yolcu gözüyle baktığımız Samsunspor'un, yarının en büyük şampiyonluk adayı
olduğunu tekrar ortaya koyduğu,
Avrupa Lig'lerinde dahi göremediğimiz çok takımlı rekabeti, hazzı
futbolseverlere sunan böylesine bir lig, elbette izlenmeye değer.
Kocaelispor'lulardan,
Süper lig'in hayalini kurarken,
bugünlerin de keyfini çıkarmalarını ısrarla istiyorum.
Çünkü futbol milyonları peşinden sürükleyen, dünyanın gerçek "büyü"südür.
o " büyü"lü rolün oynandığı sahnelerden birisi de kuşkusuz Lig A' dır.
* * *
Mardinspor maçının yorumunu yaparken atılan golü şansa bağlamak,
futbolun kurallarını inkar etmektir.
Emeğin değerini küçültmektir.
Eğer Haydar o golü, kaleyi düşünerek attıysa ki kesinlikle öyle,
maç ta devam ediyorsa,
yapılacak tek şey Haydar'ı sevgiyle, saygıyla kucaklayıp.
hakettiği onuru ona teslim etmektir.
Bizleri yaşanması muhtemel bir kaostan kurtaran,
yönetimi ve oyuncuları ipten alan,
o muhteşem gol,
inanıyorum yıllarca hafızalarımızda kalacaktır.
Ayaklarına, o kocaman yüreğine sağlık sevgili Haydar !
* * *
Maç sonu basın açıklamasın da, karşımızda adam gibi bir adamı,
tam bir İstanbul beyefendisini görmenin mutluluğunu yaşadık.
Ne yapmak istediğini bilen,
oyuncusuna, gazetecisine, taraftarına saygılı,
oynattığı sistemi değiştirmesi gerektiğini kabullenebilecek kadar mütevazi,
rakip takımın direkten dönen toplarını kendisi dile getirecek kadar gerçekci bir
teknik direktöre sahip olmak, bizlere de huzur verdi.
Sahte yüzleri medyada pazarlanan,
başarısızlığında kap-kaç taktiği uygulayan hocaların renkli vitrinlerine aldanmadan,
çalışma ortamı yaratılan Sn.Fatih Uraz'la
mutlu sonu yakalamak, hem kendisine hem de Kocaelispor'a çok yakışacaktır.
* * *
Gereksiz puanlar kaybettiğimiz, toparlanma zamanının sonuna geldiğimiz,
son şanslarımızı zorladığımız düşünüldüğünde,
Sayın Uraz'ın takımı tanıması için,
zaman toleransının olmadığını görüyoruz.
Yönetimin bu yönde yaptığı en büyük yanlış,
kendilerinin de dile getirmesine rağmen,
tam tersi hareket edip, hocamıza yardımcı olarak bu sezon tüm maçlarımızı izlemiş,
oyuncularımızı her yönüyle tanıyan,
rakip takımları takip etmiş bir ekip sunamamasıdır.
Bülent Bilgen'in, Ersin'in, Serhat'ın'ın yanlış yerlerde oynatılmasının
sorumluluğunu Fatih Hoca'ya yıkmak insafsızlık olur.
Bir haftada videodan oyuncuları çözmesini kimse bekleyemez.
Olay, idari menajerimizin de kapsama alanı dışında kalan bir konu.
Dolayısıyla görülüyorki taşlar yerine oturtulmamış.
Genel müdür üzerine Genel Müdür, basınla ilgil yeni bir müdür atamakta pek bir
gayretli olan yönetimin,
acilen, Lig A'yı bilen eski Kocaelispor'lu futbolculardan herhangi birini teknik menajar olarak ataması
şarttır.
Yapılacak böyle bir atama büyük bir eksikliğin giderilmesi, yanlışlığın düzeltilmesidir.
Arzu edilen koordinasyon böylece Sefa Sirmen Tesisleri'nin makam odalarında değil,
İsmet Paşa Stad'ının yeşil zemininde sağlanmış olur.

Wednesday, November 08, 2006

Yolunacak kaz


Sen tonla parayı sokağa at, ondan sonra da Başbakan’a, Maliye Bakanı’na git, yıllarca ödemediğin vergilerin affedilmesini iste. Onlar da affetsinler. Türkiye’de yıllardır sistem bu.

TÜRKİYE’de futbol neden ileri gitmiyor? diye herkes birbirine soruyor. Hani, "Ne olacak Türk futbolunun hali?" klasiği... Fenerbahçe Kulübü’nün bütçesi 132 milyon YTL civarında. Diğer kulüplerimizin de bütçeleri yüksek. Geçen hafta PSV Eindhoven Kulübü’nün bazı yöneticileri bir sohbet toplantısında ilginç şeyler söylediler. Size aktarayım...

PSV Eindhoven Kulübü’nün yıllık bütçesi 28 milyon Euro imiş. Bunun 4 milyon Euro’sunu kulübün sponsoru olan Philips firması karşılıyor. Bakın PSV takımına, her sene Hollanda Ligi’nde ilk 3’te, Avrupa kupalarında da sonuna kadar varlar. Yani, kasım ayında elenip vitrinden kopmuyorlar.

PSV’li idareciler Türkiye’de yabancı transferlerinin hem yanlış hem de çok büyük paralar ödenerek yapıldığı fikrindeler. Bu paraları veren kulüplere ve yöneticilere hayret ediyorlar.

Başarılı olamazsınız

Ve diyorlar ki; "Bu kadar har vurup harman savurursanız başarılı olma şansınız yok."

Devam ediyorlar: "Biz mesela Peru’da, Perulu 3-4 tane inandığımız adama görev veriyoruz, futbolcu tarattırıyoruz. Onlar bu oyuncular hakkında bize kademeli olarak bilgi veriyorlar. En sonunda bizden birileri gidip, onları seyrediyorlar. Beğendiklerimizi buraya getiriyoruz, vatandaşlık hakkı veriyoruz. Ondan sonra da yavaş yavaş oynayarak yüksek verim alıyoruz. Bu sistem yalnız Peru’da değil, bazı ülkelerde de var."

Türkiye’de bu sistem zor yürür. Nedenine gelince... Gelen yabancı teknik adam futbolcudan komisyon alacak. Arada bazı kulüp başkanları veya yöneticiler de yemlenecekler. Tefeci, yani komisyoncu, yani menajerler de bu arada yollarını bulacaklar. Böyle bir sistemde her şey kitabına uygun olacak. Yani, yasal. Kulübün başarılı olması pek önemli değil. Bazı kulüp başkanları, teknik direktörler veya yöneticiler kendilerini kurtaracaklar. Türk futbolu onlar için hikaye.

PSV’liler çok mu aptal?

Bizim kulüplerdeki yöneticiler bilmiyorlar mı, PSV’liler çok mu aptallar... Sen tonla parayı sokağa at, ondan sonra da Başbakan’a, Maliye Bakanı’na git, yıllarca ödemediğin vergilerin affedilmesini iste. Onlar da affetsinler. Maliye’ye kayıtlı olan kazlar nasıl olsa yolunmaya hazır bekliyorlar. Türkiye’de yıllardır sistem bu.

Spora paydos


Bazı kötü haberler alırsanız, insanın kanını dondurur. Üzülme mi dersiniz, utanma mı dersiniz. Karmakarışık duygular yaşatır size. Kurtulmaya çalışırsınız, bırakmaz. Bir kabus gibi sıkar da sıkar sizi. Felsefeyi bırakıp sadede gelmeyi istiyorum ama ne mümkün. Olay o denli vahim ki, nereden başlasam!
En iyisi başlıktan başlamak; "İstanbul'da spora paydos."
Konunun vahametini açıklayabilecek tek ve en önemli cümle bu olmalı. Evet, memleketi yönetenler, spor adamları, siyasi parti liderleri, gazeteciler. Size önemli bir haber duyuruyorum. İstanbul'un spor teşkilatı ile ilgili bir olumsuzluğu da ilk defa üzüntüyle yazıyorum.
11 milyon nüfuslu İstanbul'da yıldız ve genç sporcuların sportif faaliyetleri durdurulmuş. Niçin yapılıyordu bu faaliyetler? Sağlık, kötü alışkanlıklardan korunma ya da yarışmak için. Bildiğimiz gibi mega kent İstanbul'da bu faaliyetler 751 kulüp, 2 bin 268 hakemle, 42 branşta sürdürülür. Bu yarışmalara da 124 bin 123 sporcu katılırdı. Ödeneği ve organizasyonu spor müdürlüklerine ait olmayan 12 bin 543 futbol müsabakasını bir kenara bırakalım.
Atletizmde yılda 39, basketbolda 2 bin 187, hentbolda 992, voleybolda 2 bin 436 müsabaka yapılırdı. Yüzmede dahi 80 kulüp yılda 22 turnuvaya girerdi. Diğer branşlar mı, onlar da aynıydı.
Şimdi ne oldu? Ekim ayında start alan başta hentbol olmak üzere voleybol ve diğer faaliyetlerin durdurulduğu haberleri geliyor. Şu an için sadece basketbol faaliyetlerinin devam edebildiği, onun da 7 Kasım 2006 tarihinde yazılan yazıyla kasım ayının ikinci haftasındaki müsabakalarının ertelendiği konuşuluyor. Bu da söylentileri çoğaltmaktadır. Gerekçesini sorduk, 'Ödenek yok' dediler. Gerekçesi ne olursa olsun, sporcuların istikbali açısından mahzurlu bir durum.
2002-03'lü yıllarda '3 trilyon nakitle bıraktığımız' spor müdürlüğünün haline bir bakınız. Demek ki, bu işler maçlarda en ön sırada yer işgal etmekle, ya da dümenden fair-play ödülleri düzenlemekle hiç olmuyor.
Neymiş? Spor teşkilatını yönetmeye çalışanlar federasyonları özerk yaparak yetkilerini devrediyormuş! Bunun için de fairplay ödülü düzenlenmiş, ilgililer ödül almışlar.
Vah vah vah. Sayın Cumhurbaşkanlığı katına bir soralım. Makam böyle bir şahsa yetki mi vermiş ki, GSGM yetkisini devrediliyor! Bırakılım bu düzmece ödülleri, İstanbul'daki vahim durumu kim çözecek? Duran faaliyetleri kim başlatacak? Bu faaliyetlerin tamamının tutacağı 400-500 bin YTL civarında bir paradır. Ve bunu İstanbul teşkilatı kendi imkanlarıyla kazanıp, harcayabilecek yapıdadır. Bu işlem yapılamayıp, müsabakalar ödeneksizlikten iptal ediliyorsa, bu işte iki problem vardır.
1- Ya herkes sakız çiğneyip, Ayşe hanım gibi çatlatamıyor!
2- Ya da spor teşkilatı 'hantallaştı' bahanesiyle belediyelere devredilmeye çalışılıyor.
Bizden söylemesi. Ama çok yazık oluyor.

Monday, November 06, 2006

Kournikova ile nihayet


Kournikova ile nihayet

Bu ülkenin spor kamuoyunda tenis gündemi yaratmak kolay bir iş değil. Anna Kournikova'yı getirmeyi düşünenlere ve getirenlere "Bravo" demek gerek. Bu konuda değerlendirme yapabilecek kadar bir tecrübeyi yaşadığımı söylersem, ukalalık etmiş olmam diye düşünüyorum. Aslında uzunca bir dönem, Türkiye'ye gelmesini istediğimiz dünyaca ünlü isimlerin en başında yer aldı Anna. Bundan 78 yıl önce, Türk insanının dünya tenisi ile ilgili ezbere bildiği belki de tek isimdi.
Ne zaman ki Maria Sharapova kortlara çıktı, Anna'nın pabucu dama atıldı. Ama Anna, şu an bile bir model olarak dünyanın en gözde ismi. Ve o isim de gündemi tenis adına değiştirmeye yetti.
Çelik Moto r'un, tenisçi bir mankenle ürününü tanıtması ve buraya yoğunlaşan ilgi ile Bayan Milli Takımı'na destek verecek olması, Türk tenisi adına çok önemli bir gelişme. Çünkü Avustralya Açık gibi dünyanın en önemli spor olayına sponsorluk yapan bu grup, bir şekilde Türk tenisinin hedefini yukarıya doğru çekecektir.
İşte bu nedenle başkan Kumova ve ekibine çok iş düşüyor. Öncelikle Federasyon'un, Bayan Milli Takımımız'ın Fed Cup turnuvalarına çok iyi hazırlanması için seferber olması gerek . Çünkü sponsoru almak kadar önemlidir, onun desteğine karşılık verilmesi. Bu nasıl olacak? Çok zor bir iş değil. Ama şu andan itibaren iyi bir yapılanma içine girilmeli.

GELECEĞİN TAKIMI HAZIRLANMALI
İlk iş, Milli Takım'ın başına dünyaca ünlü, kariyeri yüksek bir hoca getirilmeli. Gelişim için yanına mutlaka bir Türk hocayı alması da şart koşulmalı. Kızlarımızı, bugünkü başıboş ve kimliksiz ortamdan çıkararak, dünya standartlarında çalışma sistemine sokmalı.
İkinci iş; İpek, Pemra ve Çağla'nın arkasından gelen en az on genç ve yetenekli tenisçiyi aynı sistemin içine yerleştirerek, geleceğin Fed Cup takımını şimdiden oluşturmak.
Üçüncü iş, Türkiye'deki turnuvaların, tatmin edici bir nakit para ödülü ile cazip hale getirilmesi. Yapılması gereken iş çok ama bana göre son ve önemli iş ise şu; Türkiye'de tenis yükselen bir değer artık. Alınan sponsorluklar ve basının ilgisi de bunun kanıtı. İvme yukarı doğru çıkarken, Türkiye genelinde yüzlerce tenis okulu açmanın ve bu okullarla, genç tenisçilerin sayısını on binlere, yüz binlere taşımanın tam zamanı.

Saturday, November 04, 2006

Erdoğan ÇALIN : önce ahlak

İnsanoğlunun kişiliği gelişmişse, her zaman onun ağırlığını hisseder, hissettirir.
Hayatın her döneminde bu yönü, onu yanlışlardan uzak tutar,
doğruları yaşamada rehberi olur.
Kendisinden kurtulmanın mutluluğunu yaşarken,
ulusal basının kokuşmuş sayfalarında Ümit Kayıhan'ın,
camiamıza yaptığı çirkinlikleri, saldırıları okuduğumda
doğrusu hiç şaşırmadım.
Burdaki basın toplantısında yüzü ne ise,
etiler medyasında da değişen bir yönü yoktu.
Aynı Ümit, aynı Kayıhan.
İzmit'te başaramadığı, iftiralarıyla başkanlarımızı yanına çekme rolünü,
İstanbulda spor kamuoyu karşısında oynuyordu.
Mağdur kılığına giriyor, kasım ayında alacağı 75 milyardan bile, bu uğurda
vaz geçtiğinden dem vuruyordu.
Bizim yönetim de tüm bu suçlamaların karşısında çıkıp fazladan aldığı 100 milyarın
hesabını nedense soramıyor.
Sırtındaki hocalık eşofmanını çıkarmış, kendisine 3 numara bol gelen
ahlak hocalığı formasıyla bir şeyler yapmaya çalışıyordu.Buna rağmen ses getirememesini içine sindiremiyor,
gazete gazete dolaşıyor,
kendisine, sevgili kayınbiraderi ve diğer iki yardımcısına üç ayda
beş yüz milyar ödeyen Kocaelispor'umuzu kamuoyunda küçük düşürmenin
yollarını zorluyordu.
Bu yönde Sayın Kayıhan'a nacizane bir tavsiyem olacak ;
Sezon açılışında karşımıza çıkarken, üstünde bulunan o rengarek giysisiyle
tv.lerin sabah programlarına çıksın..
İnanıyorum çok ses getirir.
Kendisi de biliyordur ki hanımlar daha dikkatli dinleyicilerdir.
Uyum sorunu yaşamayacak, kaynaşmaları çok kolay olacaktır.
* * *
Kocaeli taraftarı - Ü.Kayıhan tartışmasın da, tavrını hocadan yana kullanan,
aynı küfür iddialarında bulunan,
sayın İlker Kasap'la da yollarımızın ayrılacağı,
çok güvendiği hocasıyla gideceği yönündeki görüşlerimiz malesef havada kaldı.
Etik olan öylesi idi.
Yoldaşını yalnız bırakması hiç hoş olmadı.
Sn.menejar hakkındaki düşüncelerimizi şimdilik rafa kaldırıyoruz.
Dileriz kendisine güvenip getirenleri çalışmalarıyla mahcup etmez.
* * *
Yaşadığımız Ümit Kayıhan kabusundan sonra,
yönetimin takıma,
hem ahlakıyla örnek olacağı, hem de ağabeylik yapacağı düşüncesiyle
sayın Fatih Uraz'a yönelmesi tamamen kendi sorumlulukları içerisindedir.
Uzun süredir hocalık yapmayıp, görev verilmesi risk olarak görülse de,
hakkındaki referanslar demek ki olumlu diye değerlendiriyoruz.
Sevgili Uraz'ın da " Başaramadığım zaman elimdeki çekleri yırtar giderim " demesi,
alışık olmadığımız,
karşılaşmadığımız erdemli bir davranış biçimi olsa da,
gidip gelmelerden bıktığımızı,
yeter artık diye haykırdığımızı,
41.yılımızda özlemle " Süper ligin " yolunu beklediğimizi hatırlatmak isterim
Dileğimiz hocamızı giderken değil, kupayı kaldırırken görmek.
* * *
Bir takımın ayakta kalabilmesinin ilk şartı kalecisinin başarılı olmasına bağlıdır.
Kaya ve Taylan sönmek üzere olan umutlarımızın baş sorumlularıdır.
Kendisi de zamanında iyi bir kaleci olan Sayın Fatih Uraz,
bu yönde ki sıkıntımızı çözecektir kanısındayım.
Sayın hocamızın,
her denenişlerinde onlarca puan kaybına sebep olan
Kaya-Taylan ikilisinden vaz geçip,
genç kalecimiz Metin'e yönelmesi,
beklentilerimizin başında gelmektedir.
Metin'e şans verilmediği sürece kaybeden Kocaelispor ve teknik heyet olacaktır.
* * *
Adeta sırat köprüsü gibi gördüğümüz kritik İstanbul B.Ş.Belediye maçının
orta hakemi Bursa, yan hakemi Sakarya bölgesindendi.
Ofsayttan gol yiyoruz, attığımız nizami gol sayılmıyor.
Maç öncesi bu durum hakkında her kesimin yaptığı ön değerlendirmeler
böylece yerini buluyor, korkulan başa geliyor.
Kim kimin " Kıskaca alınmışız,bermuda şeytan üçgenindeyiz " gibi
düşüncelerini haksız, isnatsız diye yorumlayabilir.
Hakem hatalarıyla kaybedilen önceki maçlar bugün kü görüşü
doğrulamıyor mu ?
Sayın Çulcu'nun işi gerçekten çok zor.
MHK kalitesiz, ard niyetli hakemlerle dolu.

Wednesday, November 01, 2006

Tavuğun adı: İddaa

Kulüpler Birliği, yıllardır sürdürdüğü yayın hakları havuz kavgalarından sonra şimdi de "İddaa" havuzunda yeni bir fırtına estirmeye hazırlanıyor. Amaç belli: İddaa oyunlarından daha fazla pay almak!
Spor Toto, 1959'dan beri spor hayatımızdaki yerini koruyor... Uzun yıllar boyunca "Toto" milyonerleri yaratan, devletin spor yatırımlarında en zengin kaynak özelliği kazanan Spor Toto zamanla eski cazibesini yitirdi... Teşkilat, bırakın göz kamaştırıcı ikramiyeler dağıtmayı, kendi personelinin maaşını dahi ödeyemez hale geldi.

Sihirli çubuk
2002 - 2003 sezonunda Spor Toto'nun cirosu 17 milyon dolar, borçlarının toplamı ise 18 trilyon TL (18 milyon YTL) idi...
2003'te bir sihirli çubuk dokundu Spor Toto'ya...
Futbolda müşterek bahis oyunları 10 yıl süreyle ihaleye çıkarıldı. En düşük komisyonu öneren şirket, ihaleyi kazandı... İddaa böyle doğdu. 50-60 milyon dolarlık CBS (Merkezi Bahis Sistemi) kurararak 4 bin bayinin işlemlerini, iştirakçi kuponlarını kayıt ve güvence altına aldılar. Sistemin mülkiyetini olduğu gibi devlete (Spor Toto teşkilatı) devrettiler.
İddaa oyunları, 2003 Nisan ayında başladı.
İlk yıl 17 - 18 milyon dolar ciro yaptı...
2004'te 178 milyon dolara...
2005'te 985 milyon dolara ulaştılar...

İlk sıraya çıkacak
Şirket, tüm maliyetleri ve riski üstlenirken, kulüplere 100 milyon dolar katılım payı dağıttı... 2006 sonunda bu rakamın 125-130 milyon dolar olması bekleniyor.
İddaa gelirlerinin, yakın bir dönemde yayın haklarını geride bırakarak kulüpler için birinci sıraya yükselmesi bekleniyor...
Kulüpler Birliği'nin öne sürdüğüne göre, bu yıl aldıkları katılım payı, geçen yılın gerisinde... Bu savla yola çıkarak paylarının arttırılmasını istiyorlar.
İlk bakışta haklı görünebilecek bu isteğin gerçeklere ne kadar dayandığı tartışmalı... 2006'nın rakamlarında görülen azalma, (113-110 milyon YTL) sezon başında Avrupa Ligleri henüz başlamadığı için 2A, 2B ve 3. Lig maçlarının programlara yoğun biçimde alınmasından kaynaklanıyor. Yıl sonuna kadar katılım paylarının artarak gerçek değerine ulaşacağı belirtiliyor.
İddaa organizasyonu, devlete vergi ödüyor... Kulüplere katılım payı, isim hakkı, sosyal kurum ve vakıflara sürekli katkı sağlıyor.
Buna karşılık Türkiye'de yasa dışı bahis oynatan internet şirketleri, hiçbir engellemeyle karşılaşmadan tek kuruş ödeme yapmadan yılda 1 milyar doları Türkiye'den topluyorlar.
Kulüpler Birliği'nin bu yasa dışı organizasyonlara karşı bir refleksi ve tepkisi yok... Ağır vergiler nedeniyle düşen hasılata sahip çıkarak devlet nezdinde hiçbir girişimi yok... (Çünkü her kulübün Maliye Bakanlığı ile farklı ilişkileri, beklentileri var)...

kayatay : Endüstriyel Futbolun Yerli Hırsızları

Photobucket - Video and Image Hosting


Günümüzde Futbolun tarifi yapılırken SIKÇA SÖYLENEN bir söylem.
Nedir futbolun ENDÜSTRİLEŞMESİ sorusuna DÜNYA normlarında verilen yanıt SPONSORLUK ,REKLAM,ÜRÜN SATIŞI VS.unsurların topyekününü oluşturan MADDİ KAYNAKLARIN KULÜPLER tarafından hayata geçirilip bütçelerini yapması, elde ettiği bu kaynakların YÖNETİM ve TEKNİK DİREKTÖRLERCE EN EKONOMİK ve FAYDALI OLARAK KULLANILMASI.
ÜLKEMİZDEKİ duruma bakarsak eksiklikler gün gibi ortada.
SINIRLI ve HAYALİ BÜTÇELERLE OLUŞTURULAN TAKIMLAR .
Bu çok sınırlı kaynakları kullanan YÖNETİM ve HOCALAR.
Klasik iş bilmez cahil YÖNETİM KURULLARI nın sıkça kamuoyunda tartışılan yönü bir tarafa ben kendilerine BÜTÇE SUNULAN TEKNİK DİREKTÖRLERİN bunu kullanma becerisine istinaden bu başlığı kullandım.
EY ÜMİT KAYIHAN ve senin gibi piyasada olan; FUTBOL MAFYASININ MEDYATİK , ÇIKARCI,ULUSAL GÖRSEL VE YAZILI BASININ PAZARLAMACILIĞINI YAPTIĞI ;
FUTBOLDAN Bİ HABER BİLGİSİZ,BECERİKSİZ ,YETENEKSİZ,
ALDIKLARI PARALARI KURUŞUNA kadar HAK ETMEYEN;
YAPTIĞINIZ FUTBOLCU SİMSARCILIĞI ve TİCARETİ İLE zaten zor durumdaki kulüpleri hepten batağa sürükleyen ;(bakınız KOCAELİSPOR)
ÜSTÜNE ÜSTLÜK utanmadan sıkılmadan başarısızlıklarına binbir kılıf bulan;
TÜRK FUTBOLUNUN GELİŞİM ve SEKTÖREL büyümesini engelleyip;kulüpleri İFLASA sürükleyen SİZLERE SESLENİYORUM!
Sizler ;TÜRK FUTBOLUNUN,'HIRSIZLARISINIZ''HIRSIZLARISINIZ''HORTUMCULARISINIZ''KAN EMİCİLERİSİNİZ''
Hiçte kibar olmayacağım
DÜŞÜN TÜRK FUTBOLUNUN YAKASINDAN !
DÜŞÜN KULÜPLERİN YAKASINDAN!
ALLAH BELANIZI VERSİN!

Tuesday, October 31, 2006

Marcelinho'ya sarılın

Photobucket - Video and Image HostingNe atsaydı? Marcelinho hırsla, daha çok şey yapabileceğine inandığı sahadan alınıyor. Tepkisinden belli ki "Bu maçın seyrini değiştireceğim" dediği anda "çık" denmiş. Hırslı sinirli? Hiç öyle olmadınız mı? O durumdayken ne atsaydı? Kulübeye kafa mı?
Sokak arasında top teptiysen bile anlarsın ruh halini. Bunu kim yapıyor peki? Almanya'dan disiplinsizliği yüzünden ayrılmak zorunda kalmış, Bundesliga'nın her sene en iyileri arasında sayılan Brezilyalısı. Yaşı genç olsa Bundesliga'da kalsa, son Dunga dalgasında Seleçao'ya çağrılacağı kesin olan adam. Sezon başından bu yana performansı istenen seviyeye çıkmamış olsa da isteğiyle ve en azından bu olayla belli ki kendini Trabzon'a vermiş bir adam. Bu adam çıktığı için bu kadar sinirleniyorsa ona sarılmak gerekir. O bu formayı yere atarak size bu mesajı vermek istiyor. Ona sarılın.

Tunç Kayacı : Ulusoy yanıyor!

Photobucket - Video and Image Hosting
Türk futbolunun aşağı yukarı son 20 yılına damgasını vurmuş bir isim olan Haluk Ulusoy’u devirme harekatı için yine düğmeye basılmış gözüküyor. Her ne kadar federasyonumuz özerkse de, yapılan davranışlar, verilen söylemler ve açılan davalar hiç de öyle iddia edildiği gibi özerklik kokmuyor. İşin içinde buram buram hesaplaşma ve siyaset olduğu kesin. Çünkü gündemdeki kişilere baktığınızda yeni bir isim yok. Dalkavuklar bile aynı! Onun yanıdan çıkıp, diğerinin yanına gidip haber taşıyanlar bile değişmiyor. Nasıl bir dünyadır ki, bütün bunları buralardan bizler bildiğimiz halde, bu insanları yanlarında barındırıyor bu kişiler. Bence onların da kendi hesapları vardır mutlaka. Bazen düşünüyorum da, ne mutlu bize hiç kimsenin adamı olmadan ayakta kalmayı başarabilmişiz. Kendi adıma söylüyorum, ne şimdiye kadar delikanlı taklidi yaptım, ne de tribüne oynadım. Ancak oynayanları ve taklitçileri gördükçe de meslekten soğuduğumu belirtmeden geçemeyeceğim.
Konu Ulusoy’ken, ‘Niye başka mecralara sürüklüyorsun ve kendinden bahsediyorsun?’ diyebilirsiniz.
İşte gelmek istediğim nokta bu. Haluk Ulusoy bugünleri nasıl göremiyor. Hadi ilk başkanlıklarında tecrübe noksanlığı olabilirdi. Ama şimdi bir bilek güreşini kazanarak geldi bu makama, hem de seçimle. Daha sağlıklı teşkilatlanabilirdi, daha sağlam kanallarla çalışmalıydı bence.
Peki, hakkında dava açılan Haluk Ulusoy başarısız mı?
Şöyle geriye doğru dönüp baktığımızda gördüklerimiz; dünya üçüncüsü olduk, Avrupa şampiyonalarına gittik, gençler kategorilerinde milli takımlarımız hızlı bir yükseliş içine girdi, federasyon maddi imkanlar açısından tavan yaptı. Hatası yok muydu? Bence dolu... İyi niyetli de olsa, hakem atamalarından tutun da, teknik direktör tayinlerine kadar bir sürü konuya gereksiz bir şekilde burnunu soktu Ulusoy. Yani küçük işlerle uğraşıp, büyük darbeler yedi ve kendini yıprattı. Kısaca, fazla avam davrandı, yani makam ile tevazuuyu karıştırdı istemeyerek.
Aslında Haluk Ulusoy’un en anlamlı dönemi, Levent Bıçakcı başkanken Kemer Çamyuva’daki otelinde geçirdiği günlerdi. Ben, bu gelişinde o zamanki günlerinden çok ders çıkartmış olabileceğini düşünmüştüm. Çünkü Çamyuva’da etrafına baktığında yanında olanlar kimlerdi, şimdi kimler var? Bir zamanlar Hasan Doğancı, Ayhan Bermekçi olanlar, Ulusoy seçilir seçilmez nasıl da pervane oldular yanı başında.
Şimdi Ulusoy yanıyor!... Hem de har bir ateşe atılarak, ama aynı basit, daha önce ibra edildiği konulardan... Ateşin etrafındaki pervaneler kafalarındaki soru işarteleriyle yön tayin etme peşinde, her zamanki gibi çıkarlarını düşünerek. Ama biraz da sen düşün artık Ulusoy! Şimdi tam zamanıdır.

Ercan Güven : Hikmet Karamanla ilgili ilginç bi yazı

Photobucket - Video and Image HostingTürkiye'nin "Süper" Ligi'nde... Türkiye'nin Başkent'inde. Türkiye'ye mal olmuş emekli futbol yıldızı, menajeri olduğu takımın taraftarlarından dayak yiyor...
Türk futbol kamuoyu, federasyon, Türk medyası, kulağının üstüne yatıyor.
Bugün, 12 gün olmuş Galatasaraylı Ayhan'ın (Akbin) Türkiye'nin başkentinde, Ankaragücü tesislerinde linç girişimine uğrayalı.
Siz bir haber, bir yorum dinlediniz mi, okudunuz mu?
Bir dava, bir kınama, bir geçmiş olsun duydunuz mu?
Binde biri üç büyüklerde olsa.
"Hurraaaa".... Reyting yağması.
O Ayhan ki, günümüzün görsel futbolunda "reyting makinesi" sayılan bir çok futbol adamının ya takım arkadaşı, ya dostu, ya tanıdığı.
Demek ki, dayak yiyeceğiniz yeri bile doğru seçeceksiniz.
Dostluk, vefa, adalet, dayanışma gibi "demode" kavramları aklınızdan sileceksiniz.
Bitmişiz biz...
***
Tam 12 gün önce Ankaragücü tesislerinde Ayhan Akbin linç girişime uğrarken, Ankaragücü takımı antrenmanı bile kesmiyor; ne diyorsunuz siz...
Bitmişiz...
Olaylar sezon başında Ayhan Akbin'e, başkan Cemal Aydın'ın menajerlik teklifi ile başlıyor. Ankaragücü sezona iyi girmiyor ve Hikmet Karaman göreve geliyor. Tribünlerde altı-yedi gurup var. O guruplar ve liderleri, yönetmeye talip Ankaragücü'nü. Cemal Aydın bile genel kurula kadar gün sayıyor.
Hikmet Karaman "güç"ün kimde olduğunu kavrıyor ve her şeye rağmen anlaşmaya çalışıyor tribündeki başkanlarla...
Tunalı Hilmi'deki bir pastanede gurup liderleriyle buluşup "anlayış" talep ediyor. Onları antrenmana davet ediyor.
Ertesi gün geliyorlar.
Ve nefretlerini Ayhan Akbin'den çıkarıyorlar.
Antrenman sahasını çevreleyen tel örgünün kapısında, Ankaragücü futbolcularının ve Karaman'ın gözleri önünde Ayhan'a saldırıyorlar.
Otuz - kırk kişi, vuruyor.
Ne yapmış Ayhan?..
Önemli değil. Zaten Galatasaraylı. Yer altı dünyasının kuralı. Rütbeli bir adamı döveceksin ki, rütben artsın.
Kulüp korumaları zor güç tel örgülerin içine alıyor Ayhan'ı. Saldırganlar tellerin üzerinde... O sırada Hikmet Karaman antrenmanı devam ettiriyor. Yalnız adam Ayhan, telefonla emniyetten yardım istiyor da kurtuluyor.
Kulüpten tek bir kişi bile Ayhan'ın yanında yer almıyor. Çünkü eşkiyanın gazabından korkuluyor.
Bir gram huzur için Ayhan'ın kellesi seve seve veriliyor.
Mecaz değil... Ayhan kelleyi zor kurtarıyor.
O Ayhan ki, Ankaragücü'nde oynarken "yılın futbolcusu" seçilmiş bir adam.
***
Aynı gece "can güvenliği" nedeniyle eşyalarını toplayıp İstanbul'a dönüyor Ayhan.
Ne medyadan, ne Ankaragücü'nden, ne Hikmet hocadan, ne futbolculardan, ne de medyadan bir tavır var tribün baronlarına karşı.
Dikkat edin... Mekan başkent... Olay Süper Lig takımında yaşanıyor. Olayın mağduru Türkiye'nin ünlü bir futbol adamı.
Eşkiya çoktan "düz ovada"... Hatta Ankara'da...
"Korku" ise dağları bekliyor.
Bitmişiz biz.

Monday, October 30, 2006

Akçaabat, Abramovich'ten yardım istedi


Türk Telekom Lig A'da zor günler geçiren Akçaabat Sebatspor'da, Chelsea FC Kulübü'nün Sahibi Roman Abramovich'den yardım istenildi.

Maddi sıkıntı yaşayan ve gelecek ay olağanüstü genel kurul gerçekleştirecek kırmızı-beyazlı kulüpte başkan yardımcısı Hacı Osman Arslan, Chelsea Kulübü'nün sahibi Roman Abramovich'e bir elektronik posta mesajı göndererek Rus işadamından yardım istediklerini söyledi.

Arslan, Abramovich'in Chelsea'ya maddi anlamda büyük katkı sağladığını ve bu kulübü dünyanın önde gelen kulüpleri arasına soktuğunu belirterek, ''Ben de E-maili bize de bir ışık tutar, yardım eder diye gönderdim'' dedi.

Gönderdiği mesajda Akçaabat Sebatspor'un zor durumda olduğunu ve ekonomik sıkıntı yaşadıklarından bahsettiğini dile getiren Arslan, ''Trabzon'da futbolun ne kadar sevildiğini ve Trabzon halkının futbol sevgisini anlattım. Trabzon'un Rusya'ya coğrafi konum olarak da yakınlığından bahsettim. Şu ana kadar bir yanıt gelmedi. İnşallah bize de destek olur'' diye konuştu.

Hayrettin ALBAYRAK :Neden Olmasın?

Photobucket - Video and Image Hosting

Yeni teknik kadro, yeni bir heyecanla bu akşam ligin güçlü ekibi Büyükşehir önüne çıkıyoruz. Kayıhan dönemini enine boyuna tartıştık, uzatmanın bir faydası yok. Büyük umutlarla getirilmişti Kayıhan, her istediği yapıldı ama bekleneni veremedi. Kan değişimi en doğrusuydu. Bu akşamki maça Ramis Soydaş ile Fatih Uraz birlikte çıkartacaklar takımı. Gelen haberler Uraz'ın sistemde değişiklik yapacağı yönünde. Kayıhan döneminde 4-4-2 oynuyorduk, Uraz sistemi 3-4-2-1 gibi düşünüyormuş. Üçlü savunma, dörtlü orta saha, tek forvet, forvetin arkasında ikili. İleri uçta Mehmet Akdemir, arkasında Burhan ve Özgür Karakaya düşünülüyor. Orta sahanın sağında Haydar, solunda Ersin, göbekte Serhat ve Deniz. Savunmada Mehmet Kahriman ile Muhammed'in yeri garanti. Üçüncü isim büyük olasılıkla Özgür Vurur olacak. Kalede herhalde Taylan görev yapacak. Eski sistemde işler pek iyi gitmiyordu. Futbolcuların özelliklerini düşünerek en faydalı sistemi hayata geçirmek gerekirdi. Bu yeni sistem tutar mı, onu zamanla göreceğiz. Ama bir değişim şarttı.
Rakip zorlu. İstanbul Belediye genç yeteneklerden kurulu bir ekip. Bana göre bu ligden direkt çıkmaya en yakın takım. Yeni hocayla bu ilk maçın zorlu bir rakiple olması iyi değil kuşkusuz ama bakarsınız bunda da bir hayır vardır. Kuşkusuz galibiyet için oynayacağız ama 1 puanın da kötü bir sonuç olmadığını düşünüyorum. Cihan, Dobra ve Koray yok. Dobra olsa, hücum gücümüz fazla olurdu. Bu akşam puan için mücadele etmemiz, koşmamız, savaşmamız gerekiyor. Çünkü rakibin en büyük silahı bu. Onlar koşarken, biz seyredersek hava alırız. Aynı şekilde karşılık vereceğiz ki, istediğimizi alalım. İki hafta aradan sonra Özgür Karakaya takıma dönüyor. Önemli bir avantaj bu. Özgür, Özgür gibi oynarsa Büyükşehir savunmasına zor anlar yaşatır. Zaten Özgür gününde olduğunda onu tutabilecek kimse yok. Büyük umut beklediğimiz Deniz'den 10 hafta geçti, ses çıkmadı. Artık patlama yapsın, ağırlığını koysun diye bekliyoruz. Bu akşam iyi bir fırsat Deniz için. Rakip dişli, TV yayını var, Türkiye'nin gözü Olimpiyat Stadı'nda olacak. Deniz, havayı sever, şöyle bir döktürsün de Deniz bitmiş diyenlere en güzel yanıtı versin, utandırsın herkesi. Orta sahada bir savaş olacak bu akşam. Deniz yine eli belinde oynarsa hem kendisini rezil eder, hem takımı.
Mehmet Kahriman'a, kaptana güvenimiz sonsuz. Savunmaya çok işi düşecektir. Kaptan yönetimindeki defansımız inşallah gününde olur. Son maçlarda kanatlarımız iyi çalışıyor, Haydar bir hayli formda. İnşallah aynen devam eder. Ersin'den biraz daha fazla gayret bekliyoruz.
Daha önce yazmıştım, bu akşamki maç bizim ligde hangi hedef için oynayacağımızı göstermesi açısından önemli. Kazanırsak, ilk 2 için umutlanabiliriz, aksi durumda Play-Off'a razı oluruz. Ben umutluyum. Puan alırız diye düşünüyorum. Son anda bir aksilik olmaz, Allah izin verirse bu sezon ilk defa Kocaelispor'u deplasman maçında izleyeceğim. Şu Olimpiyat Stadı'nı bir göreyim. Biliyorsunuz Olimpiyat Stadı'nın rüzgarı meşhurdur. Dileğimiz, beklentimiz bu akşam Olimpiyat Stadı'nda Körfez rüzgarının esmesi. Kocaelispor'umuza bu akşam gönülden başarı diliyorum.
Son bir not: korfez.org sitesinde, "Kan değişimi faydalı olur mu?� sorusunun yer aldığı ankete katılanların yüzde 74'ü evet, yüzde 26'sı ise hayır demiş. Resmi sitede "Büyükşehir maçının skoru ne olur?� sorusunun yer aldığı ankette yüzde 53'lük oran kazanırız, yüzde 26'lık oran kaybederiz, yüzde 21'lik oran ise berabere biter yanıtını vermiş. Taraftar, kan değişiminin takıma olumlu yansıyacağı görüşünde. Haydi hayırlısı bakalım.

Saturday, October 28, 2006

Gökmen AKYILDIZ : kocaelisporlu olmak

Photobucket - Video and Image Hosting

Bir klubün parçası olmanın verdiği hisleri ifade edecek tek şey: müzesinde sıkışan kupaları ödülleri , madalyaları sanılsaydı bu yazıya hiç başlamazdım. Ama canım memleketimde “üç büyükler” diye anılan takımlardan birine mutlaka sempati duymanız gerekir. Haa.. Bu takımlar dışında bir takım mı tuttunuz ? mesela doğup büyüdüğünüz ilin, yada yaşadığınız ilin , semtin takımını da tutsanız. Bu “üç büyükler” den birine kesin ilginiz vardır. Siz ısrar ettikçe alay etmeye başlarlar. Onlara büyük takımı sorduğunuzda o kupalardan bahsederler. Halbuki o kupalar kazanıldığı sırada, portakalda vitamin olanlar yada yeni koşmaya, yürümeye başlamış olanlar, o kupaları kendileri kazanmış gibi övünmelerine de anlam veremezsiniz Bir oyuncuyla, bir maçla sonradan fark edeceğiniz bir olayla başlayan ait olma hissidir sizi Kocaeli sporlu yapan. Ve bu duyguyu açıklamak yada anlaşılmasını sağlamak her zaman kolay değildir. Kocaeli sporlu olmanın getirileri ve götürüleri vardır.

Şehrin ortasına Godzila gibi dikilen statta oynamayız maçlarımızı. Tribüne girebilmemiz için , duvarlardan atlayıp zıplayıp antin kuntin yerlerden geçeniz ve kapının açılmasını beklemeniz gerekir. Peki bu çok kötü bir durum mudur ? anlatılışa göre pek iç açıcı değil gibi duruyor. Ancak tribünlerin kendine has bir havası vardır. Sıkça maçlara gelen biriyseniz ve kendinizi toplumdan soyutlamamışsanız, sizin gibilerle tanışır ve bir süre sonra birçok arkadaş edinirsiniz. Başta bahsettiğim ait olma hisside mümkün olabilir. Her insanın kendini ait hissetmek istediği yerler vardır. Bazen bir bar, bir kafe, bir sınıf bizimde kendimizi o stada ait hissetmemiz mümkündür.

Oyuncular değişir, başarılar elde edilir yada her şey kötü gidebilir. Ufak bir ihtimal takımın amatöre düşmesi hatta çökmesi bile söz konusu olabilir, ancak Kocaeli spor taraftarı, stadın ismi cismi hatta kendisi bile değişse dahi orada olur. Her maçta kendi sahamızda değildir elbet. Deplasmanlara gideriz. Onun havası bambaşkadır. Gidiş – dönüş yoludur aslında deplasmanın zevkli kısmı. Deplasman otobüsünün tadı ayrıdır; şarkıyla , türküyle , sloganla , tezahüratla geçtiğin yolları inletirsin adeta. Takımını deplasmanda da yalnız bırakmazsın.

Deplasmanda kaç gol yesek bile, dönüşte başımız ve omuzlarımız dik şekilde geri dönmenin olgunluğunu yaşarız (o an fark etmesek bile). Zaten deplasmanda atılan gol veya goller hatırlanır hep. Mesela ; üzerinden epey sene geçmesine rağmen o meşhur İngiltere – Türkiye maçında yediğimiz fark değil Ünal Karaman’ın uzaktan çektiği ve direkte patlayan şut anlatılır.

Kocaeli Sporluysanız maçın başlamasına saatler kala hazırlıklarınızı yaparsınız ve ilk günkü gibi midenize giren heyecanla karışık karın ağrısı , kramplar maç sonuna dek sürer. ( hani öss gibi sınavlardan öncede olur) Beklide çok fazla para saçarak toplayabileceğimiz kaliteli oyuncularımız olmadığı için böyle strese gireriz. Birer platonik aşığızdır aslında tribünde hepimiz. Beklide mazoşistlik bu ama, sonucunu beş yaşında veletin bile bildiği takımı tutmaktansa kabir azabını tribünde yaşamak başkadır.

Kocaeli Spor..

Doğru düzgün kadrosu , teknik ekibi , stadı , yönetimi , forması-ürünleri , taraftar grubu , gazetede dergide televizyonda yer almayan haberleri dahi olsa bilmelisiniz ki bu takım sadece sizin gözünüzün içine bakar. Önemli olan şiddetin, pisliğin, fanatizmin, şikenin, holiganlığın, paranın ve gücün karşısına dikilip taraftar duruşuna sahip olmaktır.

Kocaeli Sporlu olmak : mağlubiyette dahi umutla bakabilmektir ileriye!!

Saygı , sevgi…

Uğur Koştur: Destek olalım

Photobucket - Video and Image HostingKocaelispor teknik direktörlüğüne sürpriz bir isim olarak Fatih Uraz getirildi. Tiyatrocu Ümit Kayıhanın gitmesinden sonra herkes değişik isimleri takımın başında görmeyi hayal ederken yönetim elini çabuk tutarak bombayı patlattı.
Fatih hoca hakkında taraftarımızın çoğu detaylı bilgiye sahip değil diye düşünüyorum.Bu durumda taraftarda bir karamsarlık durumu hakim.
Bildiğim kadarıyla yeni hocamız son dönemlerde takım çalıştırmadı. Yeni hocamız spor üzerine kitaplar yazıyor ve aynı zamanda Zaman gazetesinde spor yazarlığı yapıyordu. Akla gelen ilk soru acaba takımımız hedef mi küçültüyor oluyor. Çünkü hep isim yapmış kariyerli hocalarla çalışıp bunlara hak etmedikleri milyarları dökmeye alışmıştık.
Keşke sezon başında bu hocayla yola çıksaydık. İnanın takımın durumu bundan farklı olmazdı. Tiyatrocu hocaya ve menejerlerine bu kadar para kaptırmazdık. Fatih hocanın başarılı olup olmaması bizim için bir sınavın başlangıcı gibi. İnşallah takıma faydalı işler yapar ve hepimizin yüzünü güldürür. Benim inancım bu takım her şartta zaten play off u kovalar o yüzden daha fazla para harcayarak boşuna kendimizi kandırmadan az maliyetle olayı kapatmak en doğru olan iştir. Bu yüzden yeni hoca kariyersizmiş, takım çalıştırmamış karizması yokmuş gibi nedenler öne sürerek peşin hükümlü olmamalı yeni hocaya destek olmalıyız.
Tiyatrocu hoca ve ekibine gösterilen ilgiyi ve sabrı Fatih hocayada verirsek inanın bu durumdan kötü olmayacağımız kesin. Kendisinin futbolculuk dönemindeki efendi kişiliğini biliyoruz. Bu bile bizim için sevindirici bir şey. En azından şovmen değil. Takımın başında adam gibi birisinin olması ilerleyen haftalarda faydalarını göreceğiz.
Yönetim bu transferle belkide çok önemli risk aldı. Olası başarısızlıkta fatura hocaya değil direk yönetime olacaktır. Şimdi devre arasına kadar toplayabildiğimiz kadar puan toplayıp 2. yarı yeniden hedef belirlemeliyiz. Şimdi sadece yönetim şu konuda tenkit edilecektir. Neden yerli hoca ile yola devam etmedik. Bunun cevabınıda başkan net şekilde açıkladı.
Zaten yönetim bu konuda çok kararlı davrandı.
Fatih hocaya ve ekibine yeni görevinde başarılar. Yolun açık olsun Fatih hoca, yolun açık olsun Kocaelispor. İstanbul Büyükşehir Belediyespor maçında görüşmek üzere.

Hayrettin ALBAYRAK : Fatura Yine Yerel Basına

Nedense her teknik adam değişikliğinde yerel basın öne çıkartılır, fatura yerel basına kesilir. Sanki transferi, oyuncu değişikliklerini yapan, takımı maçlara hazırlayan yerel basınmış gibi. Kuşkusuz kötü örnekler var, ilgisiz, alakasız yorumlar yapanlar mevcut ama genel olarak baktığımızda Kocaeli'deki yerel medyanın Kocaelispor'un menfaatlerini koruyan bir anlayışta olduğunu düşünüyorum.
Şimdi şu Ümit Kayıhan konusuna gelelim.
Örnekler vererek ve işin bu noktaya nasıl geldiğine bir bakalım.
Sezon başında 300 bin YTL peşinatı cebine indiren ben değilim.
Kocaelispor'a tarihinin en çok bonservis ücretini ödeten ben değilim.
Sadece menajerlere 150 bin YTL komisyon parası ödeten ben değilim.
İnegöl'e 4-1 yenilen takımın başında teknik adam olarak ben yoktum.
Kasımpaşa gibi bir takımdan göstere göstere goller yiyen takımın başında ben yoktum.
Diyarbakır maçında 3-1 öne geçmişken 3-3'lük skora razı olan takımın başında ben yoktum.
Amatör kümede bile zor oynayacak iki kaleciyi, dünyanın parasıyla aldıran ben değilim.
Özgür Vurur gibi yetersiz bir adamı ısrarla oynatıp takımın başına çorap ören ben değilim.
Özgür Vurur gibi bir adama sadece 200 bin YTL bonservis ücreti ödeten ben değilim.
Kötü sonuçlardan sonra futbolcuları suçlayan ben değilim.
Eli belinde dolaşan Deniz'e haftalarca tahammül eden ben değilim.
A.Sebat maçında skor 3-1 olduktan sonra tribüne dönüp hareket yapan ben değilim.
A.Sebat maçında arkadaki tribünden sürekli küfür edildi diye yalan söyleyen ben değilim.
A.Sebat maçında Büyükşehir ve Kocaelispor başkanına da küfür edildiği yalanlarını ben söylemedim.
3 milyon YTL'nin üzerinde maliyetle kurduğu takımın liderin 9 puan gerisinde bırakan ben değilim.
Bunlar aklıma gelenler, örnekleri çoğaltmak mümkün. Tüm bu gerçekler ortada dururken, birileri çıkıyor yerel basını suçluyor, Ümit Kayıhan çıkıyor yerel basına faturayı kesiyor. Sorarım böyle düşünenlere, bu zihniyette olanlara, bu takım iki kez 1.Lige çıkarken, 1.Ligde fırtınalar estirirken, iki kez Türkiye kupasını alırken, Avrupa kupalarında mücadele ederken bu yerel basın yok muydu? Yerel basın o zaman çok iyiydi de son yıllarda mı bozuldu? Hatalarımız, eksiklerimiz mutlaka olmuştur ama başarısızlığın tüm faturasının yerel basına çıkartılmasını asla kabul edemem. Bu konuyu herkesle her platformda tartışmaya hazırım. TV'de program yapılsın, kim istiyorsa karşıma çıksın, ben hazırım. Hodri meydan diyorum.

Fatih Uzuner : Sevmek-Sevilmemek


Yaraların büyüdüğü kalplerin kırıldığı umutların tükendiği bir yıl daha gitti.Düşünüyorum da gittiğimiz maçlar sonuna kadar yapılan tezahüratlar yenen joplar biber gazları hepsi boşuna sonuç yine hüsran yine acı...
Ve bizler yine kandırıldık.. Duygularımızla yine oynandı olan Kocaelispora olmadı olan bize oldu yani taraftara yani Kocaelispor biziz zaten oynayanlar gelip geçici onlar parasını alır oynar almazsa omuz silker banane idmana çıkmam der canı ister giderler.. Yöneticiler havayı basar ellerinde purolar o yemek bu kokteyl gezerler.. Ya biz sevipte sevilmeyen insanlar, yani gerçek dostlar...Gerçek taraftarlar...

Hiç bir menfaatimiz yoktur sadece yürek koymuşuzdur bu yola bu kadar sevene yapılan bu zulüm revamıdır dostlar..Adımızın silindiği... İddaa kuponlarında bile kasaba takımı sebatın favori gösterildiği bir takım olduk dostlar...hııı İstanbullular ...tanık oldum Kocaeli nerede ya 2 lig A mı B demi diye sorar oldular ah be vur kurşunu göğsümden ,sorma bunları alay etme kırık kalbimle demek geçti içimden adam ciddi sordu artık alay edilmiyoruz merak ediliyoruz yani nerede fırtına neden dindi...Yabancı gözlerde bizi arıyor biz kimdik ne idik ne olduk...ne olacağız..biz kimdik bilmeyenler için... Biz İstanbul takımlarının en korktuğu deplasmandık hani bir puana bereket versin denecek cinsten biz İstanbul da ne yapardık bilir misiniz şampiyonu belirlerdik onu bunu yener zirveyi çalkalar dönerdik biz İstanbul a beş bin kişi ile inerdik ve oraları fetheder geri dönerdik hep dik maziydik biz daha da büyüyeceğimiz yerine küçültüldük yani kumandanın düğmesine basıldı küçüldük minnacık olduk bu küçülmede emeği olanları nefretle kınıyorum bunun adı zulümdür ekmeksiz susuz bırakmaktır..Zalimliktir ..Bir avuç taraftarız artık yetim kaldık bizi İzmit bile unuttu ..iyi gün dostları vardır hani Karaosmanoğlu gibi Gebze Darıca ve Gölcük hepsine giden... Bize ne oldu ...biz kimiz..neden sahipsiz kaldık..gaz ve jopları yerken İnanın gözlerim babasını arayan çocuklar gibi bir İzmit li büyüğümüzü aradı ama yok..itildik tel örgünün köşelerine... Boş kalan kale arkasına bakarken ..Kocaelim benim biricik sevgilim ...diyen inleyen kale arkasını özledim gooool sesini özledim...Saffet i ,Ergün ü ve Mahmut u özledim ...Biz bu kadarını hak etmedik ...Allahım dualarımız artık sana kimseden fayda kalmadı ve bizi hakkettiğimiz yere döndür ...Senden başka sarılacak kanat kalmadı...Akıllı hidayetli insanlar nasip et başımıza ...Cok değiliz az kişiyiz gerçek seven maratondakileriz biz.. Son damlasına kadar biziz... İyi gün dostu değil gerçek dost biziz.. Biz yastık ve çekirdek alarak gelmeyiz maçlara biz hiç oturmayız biz para ve maaş almadan yırtınır dururuz biz Kocaelisporuz... Ve ölene dek şapkamız yeşil kaşkolumuz siyah kalacak....bize bu zulmü yapanlarda bir gün bir yerde mutlaka cezasını bulacak...Son sözüm yine son damlasına kadar kanımızın terimizin ..Acıda olsa desteğe devam artık iyileşemeyecek bir hastanın yüzüne gülmek gibi maratonda devam bizim görev lig sonu biter lig başı başlar ve bu ölene dek devam eder biz bize yakışanı yapalım yine ve tribünde buluşmak dileğiyle...

Erdoğan Çalın : Ayağa Kalkın

Dünle bugünü nasıl farklı yaşıyoruz.
Dünde gurur vardı,haysiyet vardı,başarı vardı.
Bugünde ise acizlik,onursuzluk,hezimet var.
Güvenle, yeneceğiz diye gittiğimiz Ali Sami Yenlerde, İnönü'lerde GS'yi,BJK'yi ezerken; bugün sıradan İstanbulspor karşısında darma dağın oluyoruz.
Futbol oynamamak için adeta direnen,yenilgiye dünden hazır oyuncularla" var olma" savaşı mı yapılır...
Gelinen nokta utandırıcı boyutlarda.


Bırakın hedefi ıskalamayı,sahada verildiği sanılan
mücadeleden ar duyar olduk.
Saha içinde çaresizlik,saha dışında yalnızlık.
Kocaelispor'un kaderi iki sezondur böyle çizildi,
böyle yazıldı.
Suçlu ayağa kalk dense;
kimler alınır,kimler kalkar acaba...
Hangi siyasetci köy derneklerine verdiğim önemi Kocaelispor'a da
vermem gerekirdi diyebilir.
Kaç milletvekilımiz bu işte sorumluluğu olduğunu kabullenir.
Beni de kara listeye alın diyebilecek kaç yerel yönetici çıkar.
Ucuz politika yapmaya alışık parti başkanlarının kaçını
İsmet Paşa'da görebildik.
Yürüyüş yolunda gösterdikleri kolkola dayanışmayı
tribünlerde neden göremedik.
Niçin pusuya yatıpta beklerler...
Kocaelispor kaybederken kimlerin kaybettiğinin,
kimlerin kazanacağının muhasebesini mi yaparlar.
"Havanızı zehirledim,suyunuzu kirlettim" bende suçluyum diyebilecek
kaç sanayici çıkar.
Denizimizi pisleten,maviliğini yok edenler.
Önce sizler kalkın ayağa...
Herkes görsün endamınızı.
Nasıl bir adam olduğunuza biz karar verelım.
Bu kente,bu şehrin gençlerine vefa borcunuzun
olduğunu boynunuzu bükerek kabullenin.
Ormanımızı bitirenler,fidanlıklarımızı
yok edenler çıkın sizlerde çıkın ortaya.
"Vererek alındığının" bir kural olduğunu hatırlayın.
Kocaelispor'un bu şehir için,binlerce taraftarı için
en yüce değer olduğunu artık bilin,öğrenin.
Kırk yıldır var olan Kocaelispor,kırkbirinci.yetmişbirinci
ve de nice yıllarında yine dimdik ayakta olacaktır.
O bir anıttır.
Hatıra defterine
ismini altın harflerle yazdıran yazdırır.
Yazdıramayan tarihin karanlığında yok olur gider.
 
eXTReMe Tracker