Friday, February 16, 2018

Micheal Skibbe ve Fotomaç’ın “Skib Bıraktı” Manşeti

Spor basınını ve sporla ilişkili asparagas haberleri mercek altına aldığımız yazı dizimizde bu hafta, şehir efsanesine dönüşen “Skib Bıraktı” olayını ele alıyoruz.

Galatasaray, 2008-2009 futbol sezonu için Alman teknik adam Michael Skibbe ile anlaşmıştı. Lige 4-1’lik Denizlispor galibiyetiyle başlayan Galatasaray, ilerleyen haftalarda etkili bir performans gösteremeyip, ligi birinci sırada bitiren Beşiktaş’ın 10 puan gerisinde 5. olarak tamamladı. Skibbe’nin Galatasaray macerası, 22 Şubat 2009’da oynanan ve iç sahada Kocaelispor’dan alınan 2-5’lik mağlubiyetle son buldu.


Bu maçtan sonra Galatasaray yönetimi Skibbe ile yolların ayrılmasına karar verdi. Ancak bu gelişmeden sonra internette dolaşmaya başlayan bir gazete küpürü, birçok insan tarafından gerçek sanıldı ve Skibbe ile birlikte hafızalara kazındı. İddiaya göre Fotomaç Gazetesi, Kocaelispor maçının ardından “Skib Bıraktı” şeklinde kelime oyunu içeren ve anlamı pek de hoş olmayan sarı kırmızı bir başlık atmıştı.


Ancak, bu  manşet hiçbir zaman Fotomaç tarafından kullanılmadı. 23 Şubat 2009 tarihli Fotomaç Gazetesi’nin kullandığı gerçek başlık “Sami Yen Çöktü” şeklindeydi ve Galatasaray’ın tam 1 yıl sonra evinde mağlup olduğunu duyuruyordu. “Skib Bıraktı” şeklinde dolaşmaya başlayan görsel ise montajlanmış ve gerçekte asla böyle bir başlık atılmamıştı.


Galatasaray yönetimi Skibbe ile yolların ayrıldığını ise 23 Şubat’ta duyurdu. Yani aynı gün içinde Fotomaç Gazetesi’nin böyle bir başlık atması pek olası değildi. Fotomaç, Skibbe’nin gidişini ise 24 Şubat’ta gündeme aldı ve “5 Attı Geldi 5 Yedi Gitti” şeklinde bir başlık kullandı.


Bir efsane haline gelen bu manşet bugüne kadar gerçek zannedilerek birçok yerde kullanıldı. “Skib Bıraktı” başlığı, tecrübeli gazetecileri dahi atlatıp, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti tarafından hazırlanan “Kadın ve Medya” başlıklı kılavuza bile girdi. Kılavuzda “Skib Bıraktı” şeklindeki başlığın cinsel çağrışımda bulunduğu ve bunun yerine teknik direktörün isminin tam ve doğru yazılması öneriliyordu.

Gazeteci Cengiz Özbek, 2016 yılında kaleme aldığı “Skib bıraktı başlığı gerçek mi?” başlıklı yazısında olayın ayrıntılarına değiniyor. Yazıda Fotomaç Gazetesi’nin o dönemdeki Yazı İşleri Müdürü Bülent Can’ın konu hakkında yaptığı açıklamalara da yer veriliyor. Can durumu şöyle açıklıyor: “Gazetenin taşra baskısında bu başlığın atıldığı, şehir baskında ise değiştirildiği iddiaları vardı. Ancak ne taşrada, ne de şehir baskısında böyle bir başlık kullanılmıştı. Zaten Skibbe’nin istifasını ertesi gün verdik. O gün değil.”




Wednesday, February 14, 2018

Baros'dan Gomis'e


2008 - 2009 sezonunda Milan Baros'un Galatasaray formasıyla 26 golü var. 20'si ligde, 5'i Uefa Kupası'nda, 1'i de Türkiye Kupası'nda olmak üzere. Galatasaray'da toplamda ise 116 maçta 61 gole imza attı. 2008 - 2009 sezonu Baros'un Galatasaray formasıyla zirve dönemi, çünkü sakatlık yaşamadığı tek dönem. Sonrası sakatlıklarla açıklanır ve o sakatlıklar olmasa gol istatistiği çok daha çılgın noktalarda olabilirdi.

Milan Baros sonrası da çok önemli golcülerimiz oldu. Onlar arasında Baros'un hakkını yeterince vermiyor olabiliriz ya da ben öyle hissediyorum. Baros'un gol istatistikleri Galatasaray öncesi hep eleştirildi, Milli Takım'daki istikrarı kulüp performansına yansımadı diye. Liverpool formasıyla 105 maçta 25 golü var mesela. Ya da Galatasaray öncesi Lyon günlerinde 33 maçta 7 gol. Çek Milli Takım'ında ise 92 maçta 41 gol.

Galatasaray, Baros adına zirve dönemi olabilirdi. Galatasaray kariyerinin yarısı sakatlıklarla geçmiş olsa da her seferinde geri döndü ve ortaya gol kimliğini koydu. Gerçek anlamda bir gol makinesine dönüşmüştü, onu daha istikrarlı şekilde izleyememek üzücü. Çok önemli isimler sayıyoruz ama Baros'un verdiği katkı gerçek anlamda çok kaliteliydi ve tartışılamıyordu.



Geldik Gomis'e. Şu ana kadar Galatasaray'da 25 maçı var ve 20 gol attı. Bunların 17'si ligde, 3'ü ise Türkiye Kupası'nda. Yazma nedenime gelirsek, Galatasaray'da Milan Baros'dan sonra 20 gole ulaşan ilk yabancı futbolcu oldu. Belli ki Gomis de daha üzerine koymaya devam edecek ve yüksek ihtimalle sezon sonunda gol krallığına da ulaşmış olacak.

Gomis de gol kimliğiyle ön planda, gerçek anlamda bir makine. Transferini çok istiyordum, nedeni de bu ülkeye yakışacağı ve şartların istediği bir forvet olması. Sadece gol değil, mücadelesiyle de ön planda ve Fatih Terim dönemi sonrası oynamaya başladığı bir pivot oyunu var. Dünya'da var bir forvet kıtlığı, bizim bu şartlarda Gomis'i alabilmemiz büyük şans. Marsilya Mitroglu'na Dünya para döktü mesela, ben kaybettikleri Gomis'i aradıklarını düşünüyorum.


Metehan Güçlü: "Millî formayla kalpten oynuyorum"


Fransız futbolunun 1 numaralı kulübü Paris Saint Germain altyapısının gözbebeklerinden genç santrfor, U19 Millî Takımımızın formasını giyiyor. Abilerinden biri de 2007 ve 2008'de beş kez Genç Millî Takımlarımızda oynayan Ayhan Güçlü. Millî formayla çok daha motive oynadığını anlatan genç yetenek, "Türkiye'de çok daha güçlüsün. Motivasyonu çok farklı. Burada çok kalpten oynuyorum. Avrupa'daki oyuncularla Türk oyuncular arasında motivasyon farkı var ve bu çok gerçek. Çünkü bizim millî duygularımız çok gelişmiş" diye konuşuyor. En büyük rüyası ise bir gün A Millî Takım formasını giyebilmek

2 Nisan 1999 Montfermeil Fransa doğumlusun. Bize ailenden ve çocukluğundan bahseder misin?
Her zaman ailemle birlikteydik. Büyüdüğüm yerde hep sokakta arkadaşlarımla oynardım. Ama annem bana her zaman önceliğin okulda olduğunu söylerdi. Abim futbol oynamasına rağmen annem ilk başta çok sıcak bakmadı futbol oynamama… Hep okulla ilgilenmemi istiyordu. Ben de aynı düşüncedeydim aslında. Futbol oynuyordum ama okul benim için daha öncelikliydi. Daha sonra futbola daha çok yönelmeye başladım. Abim benden 6 yaş büyük. Hep onunla futbol oynuyordum.

Aileni tanıyabilir miyiz? Fransa'ya ne zaman, nereden ve neden göç etmişler?
İlk olarak dedem gidiyor Fransa'ya. Aslen Adıyamanlıyız. Babam 17, annem 13 yaşındayken Fransa'ya geliyor. Annem Kahramanmaraş'tan geliyor. Fransa'da evleniyorlar. Annem çalışmıyor. Kolej mezunu kendisi… Babam ise inşaatlarda çalıştı ilk başta. Ancak daha sonrasında kardeşleriyle birlikte inşaat şirketi kurdu. Orada çalışıyor. Dört erkek kardeşiz. Bir küçük kardeşim var. Abilerimin birisi 1990, diğeri 1993 doğumlu. Küçük kardeşim ise 2007 doğumlu. Babam 1967 yılında doğmuş.

Ailende senden başka futbolla ilgilenen birileri var mı?
Ayhan ağabeyim 18 yaşına kadar Llorient'in altyapısındaydı. Oradan çıktı ve Türkiye'de Hacettepe ile 5 yıllık sözleşme imzaladı. U18 ve U19 Millî Takımlarına çağrıldı. 5 maçta forma giydi. Ama sonra sıkıntılar yaşadı. Sakatlandı ve futbolu bırakmak zorunda kaldı. Ailede aktif olarak futbola devam eden bir tek ben varım. Babam da futbol oynuyordu. Küçükken bazı takımlar kendisini istemiş ama o sıcak bakmamış. Dedem bile futbolcu olsun istemiş ama babam hep kaytarmış.

Öğretim hayatın hakkında bize bilgi verir misin?
Liseyi bitirdim ve okulu bıraktım. Sadece İngilizce ve İspanyolca derslerine devam ediyorum. Yabancı dile önem veriyorum. Fransa'da lise ile futbolu birlikte götürebiliyorsun, çünkü ayarlama yapıyorlar. Ama üniversiteye gelince işler biraz değişiyor. Üniversiteye devam etme zorunluluğun var. O zaman idmanlara ya da maçlara gidemiyorsun. Adapte olamıyorsun. Ben de bu sebeple bıraktım okulu…

Futbola olan ilgin ne zaman ve nasıl başladı?
Çocukluğumda başladı. Tabiî ki abilerim sayesinde… Çünkü onlar sürekli oynuyordu. Ama ben hiçbir zaman böyle olacağını düşünmedim. PSG'de forma giyeceğimi tahmin etmedim. Öylesine oynuyordum.

Seni ilk olarak kim fark etti ve bir kulüpten içeri adım atmanı sağladı?
Paris'in ve diğer Fransız kulüplerin ilgisiyle yukarı çıkmaya başladım. İlk olarak Bondy diye bir takımda oynuyordum. Hemen forvet olarak başladım zaten. Abilerim de orada oynuyordu. Ben de orada başladım. Hocalarım da beni çok beğendi. 3 sene sonra Paris Saint Germain beni izledi ve istedi. Testlere girdim ve ikisinden de geçtim. 12.5 yaşındayken PSG'nin altyapısına girdim.

Dünyanın en ünlü takımlarından Paris Saint Germain'in formasını giyiyorsun. Paris Saint Germain'in nasıl bir altyapısı var? Nasıl bir eğitim var? Bize anlatır mısın?
PSG'nin altyapısı, Fransa'nın en iyi altyapılarından biri. Zaten en iyi oyuncuları alıyorlar. İlk başlarda baya bir zorlanmıştım. Genellikle sadece Paris bölgesinden alıyorlar oyuncuları… 17-18 yaşındayken de diğer yerlerden alıyorlar. Zaten biz birbirimizi tanıyorduk aslında diğer oyuncularla… Turnuvalarda hep karşılaşıyorduk. Bir arkadaşım var, 5 yıldır birlikte oynuyoruz. Mesela onunla eskiden rakiptik ve birbirimizi hiç sevmezdik. Ama sonra çok iyi arkadaş olduk. Altyapı sistemi genel olarak paslara odaklı. Hep kısa pas yapıyoruz. Uzun toplarla oynamıyoruz. İlk başlarda daha çok koşu vardı. Ama Katarlılar geldikten sonra sistem oldukça değişti. Ben takıma girdiğim zaman Katarlılar geldi. Tesislerimiz Saint Germain'de… Ben de Paris'te yaşıyorum.

Seninle birlikte futbola başlayan birçok arkadaşın yarı yolda kaldı. Sen onlara göre neleri farklı yaptın da bugünlere gelmeyi başardın?
Farklı yaptığım şey her zaman çalışmaktı aslında. Bazı oyuncular zamanlarını boş geçirdi. Ama bazıları da çok iyiler. Ben mesela Kylian Mbappe ile birlikte oynadım. Joe Kobo diye bir arkadaşım var. O da şu an Caen'de oynuyor. Futbola devam eden birkaç arkadaşım daha var. Rennes'de oynayan var mesela. Biz hepimiz Bondy'de beraber oynuyorduk. Mbappe, Bondy'den Monaco'ya gitti. O Monaco'ya gittiğinde ben Paris Saint Germain'e geldim. O Monaco'da büyük bir ilerleme yaşadı ve Paris Saint Germain'e transfer oldu. Jonathan Ikone diye bir arkadaşım var. O da Paris'e geldi benimle birlikte. Şu an Montpellier'de kiralık oynuyor.

Peki, seni yönlendiren bir mentörün ya da akıl hocan var mı?
Öyle bir akıl hocam hiç olmadı. Arkamda her zaman ailem vardı. Benim için en önemlisi her zaman ailemdi. Orada Türk kültürüne göre yaşıyoruz. Paris'te altyapıda kalırken sadece hafta sonları eve gidebiliyordum. Evimiz Paris'in 93. Bölgesinde… Yaklaşık 1 saat mesafede. Banliyöde yaşıyoruz.

Paris Saint Germain'de dünyaca ünlü yıldızları izleme, onlarla tanışma ve bir şeyler öğrenebilme fırsatınız oluyor mu?
Oluyor evet. Bazen onlarla idmana çıktığımız da oluyor. Millî takıma giden oyuncuların yerine idmana gidiyoruz. Mesela geçen kampta Pastore kalmıştı. Onunla beraber idmana çıkmıştık. Oldukça değişik aslında idmanlar. Sadece onların hocalarıyla idmana çıkmak bile bizi daha da çok motive ediyor. Bizimle konuşuyorlar. Çok ilgililer.

Sen forvetsin ve A takımda senin bölgende Cavani, Neymar gibi yıldızlar var. Bu isimlerle konuşabiliyor musun?
Cavani ve Neymar'la pek şansımız olmuyor ama mesela antrenörlerden eski defans oyuncusu Zoumana Camara var. Kendisi benimle çok ilgileniyor. Üstüme geliyor, tutuyor beni. Bana çok şey öğretiyor, yardımcı oluyor; her şeyi anlatıyor.

2015-2016 Avrupa Şampiyonası Grup Eleme maçlarında Türkiye formasını terlettin. Millî Takım sürecin nasıl gelişti? Seni ilk kim çağırdı?
Beni Nedim Yiğit Hocam fark etmişti. Fransa'ya gelmişti. Le Havre'a karşı oynamıştım. O maçı izlemişti. Sonra da çağırmıştı zaten. Orada Elit Tur'a gelmiştim. İngiltere, Ukrayna ve Finlandiya'ya karşı oynamıştık. İlk maçımız İngiltere'ye karşıydı. Bir gol atmıştım. Çok değişik bir atmosferdi. Çok motive olmuştum. İstiklâl Marşımızı okumak beni çok motive etmişti.

Gurbetçi futbolcularımızın hemen hemen hepsi günün birinde bir yol ayrımına geliyor. Kimisi yaşadığı ülkeyi, kimisi Türkiye'yi seçiyor. Sen bu kararı ülkemizden yana verdin. Bu durum hakkında neler söyleyeceksin?
Fransa'dan hiç teklif gelmedi. Ama böyle bir seçeneğim olsaydı yine Türkiye'yi seçerdim.

Ay-yıldızlı forma altında oynamak sana neler hissettiriyor? Millî Takım'da forma giymek, PSG'deki durumunu nasıl etkiliyor?
Millî Takım formasını giymek çok gurur verici. Bu formayı giyip gol attıktan sonra geri dönüşüm çok değişik oldu. Elite Tur'da gol atmak Paris'te bile etki yaptı. O zamanlar Fransa'da U17 takımımızla finallerimiz vardı. O anlarda bizim hocalar oldukça ilgilendi benimle. Bana sürekli, "Orada nasıl oynadıysan burada da aynı şekilde motive oynamalısın" dediler. Motivasyon aynı değil abi, kesinlikle değil. Türkiye'de çok daha güçlüsün sanki. Motivasyonu çok farklı. Burada çok kalpten oynuyorum. Avrupa'daki oyuncularla Türk oyuncular arasında motivasyon farkı var ve bu çok gerçek. Çünkü bizim millî duygularımız çok gelişmiş. Kendimizi çok duygu yoğunluğu içerisinde buluyoruz. Kalpten oynuyorum. Orada da hırslıyım, mücadeleciyim. Ama oradaki bazı oyuncular sadece futbol oynamak için oynuyorlar. Yeteneklerine güvenerek bazı şeyleri yapmıyorlar. Hepsi değil ama bazıları böyle.

Millî Takım formasıyla İngiltere'nin ardından Finlandiya'ya da gol attın? O golleri attığında neler hissetmiştin?
Çok mutluydum. Başka bir şey düşünemedim. Değişik bir duyguydu. Abim maçı izleyemiyordu o sırada. Evde internetten takip ediyordu. Biz gol attığımızda ona bildirim gelmiş. Bakmış kim attı diye. Benim attığımı görünce evde çığlık atmışlar. Çok sevinmişler.

A Millî Takım hakkında neler düşünüyorsun?
En büyük hayalim… Çok büyük bir rüya… En yüksek nokta benim için. Hepimizin hedefi… Bir gün ulaşacağıma inanıyorum.

Gelecek sezon sonunda PSG ile sözleşmen bitiyor. Yolun daha çok başındasın. Bundan sonrası için nasıl bir kariyer planlıyorsun? Hedeflerin neler?

Paris Saint Germain'de oynamak çok zor. Olaya gerçekçi bakmak lâzım. Benim bölgemde Cavani, Neymar gibi büyük starlar var. Mbappe gibi genç yetenekler çok az… Gerçekçi bakıyorum ben… Hedefim Paris'te profesyonel sözleşme imzalamak ama kiralık da gidebilirim. Böyle bir düşüncem var. Yoluma Avrupa'da devam etmek istiyorum. Daha çok topa hâkim olan bir takıma gitmek benim için daha iyi olur. Ülke olarak Fransa da olabilir ama en çok sevdiğim liglerden birisi İngiltere…

Bir santrfor olarak kendine hangi oyuncuları örnek alıyorsun?
Size en çok beğendiğim üç ismi söyleyebilirim. Birincisi Lewandovski, ikincisi Cavani, üçüncüsü de Kun Agüero… Cavani'nin koşuları muhteşem. Boş alanlara koşular yapıyor. Her zaman ofsayttan kaçabiliyor. Defansın arkasına sarkıyor ve tek dokunuşta gol atabiliyor. Lewandovski ise Cavani'den daha çok topa geliyor. Biraz daha yavaş ama daha teknik. Agüero da topa çok fazla geliyor. Çok hızlı, verkaçları ve şutları çok iyi.

Kendini hangi yönlerde eksik görüyorsun? Bu eksiklerigi kapatmak için ekstra idmanlar yapıyor musun?
Kendimde eksik gördüğüm şeylerden birisi topla daha çok hareket etmem gerektiği. Fuleli bir şekilde ilerlemeliyim, çalım atmalıyım. Ben topu verip, kaçıp tekrar almayı seviyorum. Ama kendi oyunumu oynamak için çalım da atmalıyım.

Günümüzde topu verip almak daha ön planda değil mi zaten?
Öyle de ben bunu çok aşırı şekilde yapıyorum maalesef. Paris'te hocalarım bile, "Bazen topu alıp gidebilirsin, son 20 metre topu sürebilirsin" diyorlar.

Futbol dünyası bugüne kadar silinip giden sayısız genç yetenek gördü. Sen de Türk futbolunun gözbebeği genç yeteneklerinden birisin. Böyle bir tehlike genç ve tecrübesiz oyuncuların yanı başında duruyor. Bu tehlikeden nasıl koruyorsun kendini?
Genç oyuncuları bekleyen bu tehlikenin farkındayım. Benim için en önemli örnek abim… Bana her zaman, "Ben bu hataları yaptım sen sakın yapma" diyor. Bazı oyuncular da var önümde. Benden 2-3 yaş büyükler var. Paris'te zamanında çok parladılar ama şu an kulüpsüz kaldılar. Bu durumdan ailem sayesinde korunuyorum. Silinip giden oyuncular profesyonel yaşamdan uzak kalan insanlar…

Profesyonel yaşamda bir günün nasıl geçiyor?
İdman olduğu günler sabah erken kalkıyoruz. Kahvaltıdan sonra kulübe gidiyorum ve bir saat fizik tedavi görüyorum. Sonra egzersizlerim var. Eve gidip uyuyorum. Gündüz uykusunu asla atlamıyorum. Akşam 19.00'da yemeğimi yerim. Sonra film filan izlerim. 22.00 gibi de uyurum.

Paris'te nasıl bir hayatın var? Boş zamanlarını nasıl değerlendiriyorsun?
Ailemle zaman geçiririm. Play-Station oynarım arkadaşlarımla. Fazla dışarı çıkmam.

Bizim unuttuğumuz senin eklemek istediğin bir şey var mı?
Menajerliğimi abilerim yapıyor. Bu yüzden de kafam çok rahat her konuda…

Seni mutlu ya da mutsuz eden anlar neler peki?
Ayağım kırılmıştı 16 yaşındayken. Ayağım yavaş yavaş kırılmış, kırık kırık oynamışım. Fark etmedim. 2.5 ay tedavi gördüm. Sonra da başka bir sakatlık yaşadım. Ameliyat oldum, 6 ay sahalardan uzak kaldım. Bu beni üzmüştü. En mutlu olduğum anlar ise çok… Yeğenimin doğduğu gün çok mutlu olmuştum. Abimin kızı oldu. O gün benim için çok başkaydı.

Tatil için Türkiye'ye geliyor musun?
Adıyaman ve Kahramanmaraş'a geliyorum genellikle. Adıyaman'da dedem, halam var. Kahramanmaraş'ta ise teyzem, dayılarım, anneannem var. İstanbul'a geçen sene gelmiş ve 2 hafta kalmıştım. Aynı zamanda Kuşadası'na da gitmiştim. Çok beğenmiştim.



 
eXTReMe Tracker