Monday, July 02, 2007

Kazım Kazım: "Bir rüya gibi" Colin Kazim Richards röportajı




1986 Londra doğumlu. Annesi Kıbrıslı Türk, babası ise Antigualı. Futbola Bury'de başladı, sırasıyla Brighton ve Sheffield United'da oynadı. Birkaç ay önce Türkiye adına forma giymeyi kabul etti ve önce Ümit sonra da A Milli Takım yer aldı. Hemen ardından da Fenerbahçe tarafından transfer edildi. Siyahî bir oyuncu olarak Milli Takım'a davet edilmesinden büyük bir mutluluk duyuyor ve "Bu durum tenimin rengiyle bir dertleri olmadığını gösterir. Onlar benim tenimi değil içimi görüyorlar. Ben Türküm ve bu gerçekten bana kendimi çok iyi hissettirdi" diyor.

Röportaj: İlker Uğur

Öncelikle seni A Milli Takım'da görmek büyük bir mutluluk. Kazım adında bir oyuncunun İngiltere Premier Ligi'nden Türkiye A Milli Takımı'na gelmesi hepimiz için büyük bir sürpriz oldu. Biraz futbol yaşantından söz edebilir misin?

Babam futbolcu olmamı çok istedi. Doğduğum zaman benim futbolcu olacağımı bildiğini söyler dururdu ve onun çabaları sayesinde futbola başladım. İngiltere'de Pazar Ligi maçlarıyla futbola başladım. Orada oldukça başarılı olunca Arsenal beni altyapısına çağırdı. Oradan devam ettim.

Baban futbolcu muydu?

Amatör olarak futbol oynuyor ve futbolu seviyordu ama profesyonel bir kariyeri olmamıştı.

Her hücum pozisyonunda oynarım

İngiltere Premier Ligi'ni yakından takip eden pek çok insan olsa da seni bilen çok kişi yok. Biraz oyun stilinden bahsedebilir misin? Hangi pozisyonda oynuyorsun?

Sol, sağ kanat, forvet arkası ve forvette oynayabilirim. Topla buluşup defansı karşıma almayı seviyorum. Çeşitli numaralarım var. İyi şut çekerim, pas dağıtırım ve güçlüyüm. Her hücum pozisyonunda oynayabilirim.

Bu oyun tarzının kontratak oynamayı seven takımlara uyduğunu düşünüyorum.

Doğru aslında. Topu alıp boş alanlara doğru koşmayı seviyorum. Ama her takımda oynayabilirim. Bu yeteneğim var.

Sana 'Coca Cola Kid' diyorlar. Bu hikâyeyi anlatabilir misin?

Bury takımında oynuyordum. Alt ligdeydi ve beni almak isteyen pek çok kulüp vardı. Bunlar içinde Premier Lig kulüpleri de bulunuyordu. Bense daha fazla deneyim kazanmam gerektiğini düşünüyordum. O dönemde Brighton kulübünden menajerimi aradılar ve bir taraftarlarının Coca Cola kampanyasından kazandığı 250 bin poundla beni transfer etmek istediklerini söylediler. Ben de kabul ettim. Coca Cola onlara parayı verdi, onlar da bu parayla beni transfer etti.

Annen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nden, baban Antigualı. Ailen Türkiye Milli Takımlarında oynamayı tercih ettiğin zaman ne düşündü?

Mutlu oldular. Milli Takım düzeyinde Türkiye veya İngiltere için oynamak istiyordum zaten. İkisi için oynayamayacağınıza göre birisini tercih etmek zorundasınız. İngiltere için oynayabilirdim ama ben Türkiye'yi tercih ettim.


Türkler daha takdirkâr

Neden?

Bence Türkler bazı şeyleri daha fazla takdir ediyorlar. Türkiye Futbol Federasyonu ve Milli Takımlardan yetkililerle konuştuğum zaman bana karşı çok sıcak davrandılar ve beni bu ülkenin bir parçası olarak gördüklerini hissettirdiler. Ben de burada olmam ve bu takım için oynamam gerektiğini düşündüm.

Takdir futbolcular için önemli bir şey değil mi?

Elbette önemli. İnsanların futbolun bazen hiç kolay olmadığını anlamaları gerekli diye düşünüyorum. Saha içi ve dışında hep konsantrasyonunuzun üst düzeyde olması lazım. Takdir bunu kolaylaştıran ve futbolcuyu motive eden bir şey.

Sana daha fazla güven veriyor mu?

İnsanların sana inandıklarını gösteriyor. Ben zaten kendimden yeterince eminim. Yeteneğime ve kendime çok inanıyorum. Teknik adamın size inandığını gösteriyor takdir edilmek. Teknik direktörün size inandığını bildiğiniz zaman da söyledikleri çok yaralayıcı olmuyor. Çünkü size o an kızsa bile iyiliğiniz için söylediğini biliyorsunuz. Size yardım etmek istiyor. Sevmediği için değil, sizin ve takımın iyiliği için bu tepkiyi gösteriyor. İngiltere'de uzunca bir süredir gayet iyi oynadım ama İngilizler genç ve iyi oyuncuyu takdir etmek için biraz fazla zaman harcayabiliyor. Kendimi göstermem için fırsat vermediler. Ama Türkiye bu fırsatı verdi ve beni çok hoş karşıladı. Kendi kendimle konuştuğum zamanlarda 'Ben siyahîyim, beni Milli Takım'a davet etmeleri tenimin rengiyle bir dertleri olmadığını gösterir. Onlar benim tenimi değil içimi görüyorlar' dedim. Ben Türküm ve bu gerçekten bana kendimi çok iyi hissettirdi. Bana baktığınızda Türk olduğumu göremezseniz. İngiltere'de sokakta yürürken kimse Türk olduğumu bilemez. Böyle bir durumda Türkiye'nin beni Milli Takım'a çağırması gerçekten bir rüyanın gerçekleşmesi benim için.

Mehmet Aurelio'yla aynı takımdasın şu an.

Evet, o da çok iyi bir oyuncu.

Premier Lig'de bir sezon oynadın. Oradaki atmosferi biraz anlatır mısın?

Çok güzeldi. Dünyanın en iyi liglerinden birisi Premier Lig. Her maç büyük maç ve her maç final gibi. Küme düşmemiz gerçekten çok kötü oldu. Averajla küme düştük ve bu hiç adil değildi.

Küme düşmek bizim hatamız

Sezonun son maçında West Ham deplasmanda Manchester United'ı yenerek kümede kaldı. Hiç bu maçta futbol dışı bir şeyler olduğunu düşündün mü?

Futbolda imkânsız diye bir şey yoktur. O gün teknik direktörümüz doğru takımı sahaya sürmemiş olabilir. Kendisi kaybetmeyecek ama kazanamayacak bir takım sürdü sahaya. Ben oyuna ilk onbirde başlamadım. Maçı kazanmamız gerekiyordu ama kazanamadık. Olan şu; biz kazanamadık, West Ham ve Wigan kazandı. Sonuçta da küme düştük. Şubat ayında düşme hattının 10 puan üstündeydik ve kendimiz düştük. Tamamıyla bizim hatamız.

Bolton'a attığın golden sonra neler hissettin?

Benim ilk Premier Lig golümdü. Çok sevindim tabii.

Akıllıca bir vuruştu.

Evet öyleydi. Herkes orta yaptığımı sandı ama ben ilk andan itibaren kaleye vurmuştum. Kaleciyi çizginin dışında gördüm ve teknik bir vuruş yaptım. Zaten o anda orta yapacak kimse de yoktu ceza sahasında.

Seni Türkiye'den kim keşfetti, ilk arayan kimdi?

Ümit Milli Takım Teknik Direktörü Ünal Karaman beni aradı ve takımı için oynamamı istediğini söyledi. Ümit Milli Takım'a ilk gittiğim zaman tam bir aile gibiydi ve çok güzel bir ortam vardı. Herkes bana çok iyi davrandı.

O takımda rüya gibi bir ilk maç oynadın.

Evet, bir gol atıp bir de gol pası vermiştim. Ünal Karaman çok iyi bir teknik adam. Çok dürüst ve onurlu bir insan. Ümit Davala da çok iyi birisi. Onu oynadığı dönemden de biliyorum. Çok düzgün bir karakteri var ve her zaman mutlu.

A Milli Takım'a gelmeden önce kimlerle konuştun?

Emre Belözoğlu ile konuştum. O bana Fatih Terim'in beni A Milli Takım'a çağıracağını söyledi.

İngiliz basını komik!

Ada basını senin Türkiye'yi tercih etmen konusunda nasıl bir yaklaşım sergiledi?

Bazı tepkiler oldu. Benim İngiltere için iyi olmadığımı ve o yüzden Türkiye'yi tercih ettiğimi yazdılar. Ama benim İngiltere Milli Takımı'ndan da aynı gün çağrı aldığımı bilmiyorlardı. Bunu ben biliyordum ama basın bilmiyordu. Komikler gerçekten. Avrupa Şampiyonası eleme gruplarında Türkiye, İngiltere'den çok daha iyi bir konumda. İngiltere belki Avrupa Şampiyonası'na katılamayacak. Bu elemelerin sonunda kimin güldüğünü göreceğiz. Türkiye çok büyük bir ülke. Saygısızlık etmek istemiyorum ama Antigua Milli Takımı'nı seçmedim. Seçtiğim takım çok büyük bir futbol ülkesinin milli takımı. Türkiye son dönemde hep ön plana çıkıyor. Dünya Kupası üçüncülüğü, Avrupa Şampiyonaları'nda gösterdiği performans ve eleme performansları hep etkileyici olagelmiştir. Ben İngiltere'nin en son hangi Dünya Kupası'nda üçüncü olduğunu hatırlamıyorum. Benim tercihim konusunda basın kendisinden beklenileni yaptı.

Özellikle İngiliz basını.

İngiliz basını diye ayırmamak gerek. Basın her yerde basındır ve bu tip şeyler yaparlar. Basın haber yazmak zorunda ve ben bunu kafama çok takmıyorum. Basında her okuduğum şeye de inanmıyorum.

Basına karşı mesafeli görünüyorsun

Basını severim, röportaj vermeyi de… Basın bazen söylediklerinizi yanlış algılayabilir. Ama onların ilgisi size bir üst seviyeye çıkarır. Benimle konuşmak isteyen herkesle konuşurum. Basına da saygı duyarım. Ama basın her zaman iyi değildir.

Bir denge kurman gerekir o zaman.

Evet, basınla ilişkilerinde bir denge sağlamak şarttır.

Türkiye'ye daha önce gelmiş miydin?

9 yaşında dayımlarla gelmiştim. Marmaris'e gitmiştik. 1 hafta kaldık. Yüzmeyi Türkiye'de öğrendim. İstanbul ve Antalya çok güzel şehirler.

Sheffield United'la küme düştükten sonra Fenerbahçe'ye transfer oldun.
Çünkü sürekli en üst düzeyde oynamak istiyorum. Benim için hangi ülke olduğundan çok oynadığım takımın düzeyi önemli. Şampiyonlar Ligi, Avrupa Şampiyonası ve Dünya Kupası'nda oynamak, büyük bir oyuncu olmak istiyorum. Türkiye'nin en büyük kulübüne geldiğim için de çok mutlu ve heyecanlıyım. Burada büyük işler yapacağım.

Rol modelim Ian Wright

Futbolcu olarak beğendiğin bir rol modelin var mıydı?

Ian Wright benim için tek rol modelidir. Benim açımdan gelmiş geçmiş en büyük oyuncudur.

"İngiltere'de genç oyuncular çok takdir edilmiyor" dedin. Ama Theo Walcott 17-18 yaşında takdir edilip Arsenal'e rekor ücretle transfer edilebiliyor.

Theo takdir ediliyor evet ama futbolcu olduğunuz zaman herkesin oyununuza bakarak sizi değerlendirmesini beklersiniz. Yaş çok önemli olmamalıdır. İyiyseniz o takımda yer bulmalısınız. Türkiye'yi bu yüzden çok beğeniyorum. Nuri 18 yaşında A Milli oldu ve golü de var. İngiltere'de bu fırsatları bulamayan çok fazla genç oyuncu bulunuyor. Yetenekliler ama fırsat tanınmıyor.

Türkçe öğrenmeyi düşünüyor musun?

Bir öğretmen tutmayı düşünüyorum. Ailemin ana dili Türkçe, dolayısıyla onlar hep Türkçe konuşur. Küçükken Türk okuluna gitmeye başlamıştım ama ders programıyla antrenmanlar çakıştığı için başka bir okula geçmek zorunda kaldım. Notlarım da gayet iyiydi aslında. Ninem de yardımcı olacak bana ama onunla çalışmak zor. Çünkü o İngilizce bilmiyor, ben de Türkçe.

Kıbrıs konusunda yaşanan siyasi gelişmeleri takip ediyor musun?

Yaşananları biliyorum. Kuzey Kıbrıs'a yapılanları çok haksız buluyorum. İki yıl önce Kıbrıs'a gittim. Rum Kesimi'ne gittikten sonra Türk kesimine geçtim. Dünyanın en güzel yerlerinden birisi. Tepede dev gibi bir Türk bayrağı var. Çok saf ve güzel bir yer. Oradaki Türklerin pek bir şeyi yok ama çok mutlular. Başardıkları şey çok önemli ve bununla gurur duyuyorlar.

Konuşmalarından vatanını oldukça sevdiğin anlaşılıyor.

Bazen Rumlarla ve Yunanlılarla siyaset konuşuyoruz ama anlamıyorlar. "Ada'nın coğrafi olarak nereden geldiğine bakın, Türkiye'den kopmuş" diyorum. Onlar da "Orası bir ada, sadece ada" deyip duruyorlar. Orayı ülke olarak nitelendiriyorlar ama orası sadece bir ada. Herkesin fikri var ama sonunda orası bir Türk adasıdır. Annem bu konuda çok hassastır. Annem orada yaşananlar nedeniyle İngiltere'ye geldi. Savaş yüzünden o beş yaşındayken İngiltere'ye göç etmişler.

Mustafa İzzet'i tanıyor musun? O Dünya Kupası sonrası sakatlıkları nedeniyle Türk Milli Takımı'nda yer bulamadı. Senin de böyle kaygıların var mı?

Onunla tanışmıyorum ama kim olduğunu biliyorum. Benim böyle kaygılarım yok çünkü iyi olduğumu biliyorum. Sakatlık konusunda ise tahtaya vurun. Ben hep olumlu düşünmeye çalışırım.

Hobilerin neler?

Müzik dinlemekten hoşlanırım. Kız arkadaşımla vakit geçirmek hoşuma gider. Tam bir aile adamıyım. Ailemi severim. Köpeklerim var ve onları dolaştırırım.

Ne tür müzikler dinliyorsun?

R&B, Hip hop, Reggae. Şimdi bu röportajı yapıyoruz diye yalan söyleyecek ve "Türk müziği dinliyorum" diyecek değilim. Ben dinlemem ama annem dinler. Ninem ve dayım da hep Türk müziği dinler. Mustafa İzzet'in ailesi İngiliz'di. Benim ailem Türk'tür. Hem de çok çok çok Türk'tür. Ninem namazında niyazındadır. Evlerinde her şey Türk işidir. Türk uydusuna bağlıdır ve tüm izledikleri kanallar Türk kanallarıdır. Greenlanes diye bir yer vardır Londra'da. Yaklaşık 3 kilometrelik bir sokak sağlı-sollu Türk dükkânlarıyla doludur. O bölgenin tamamı Türkler tarafından satın alınmıştır. Bazen oraya yemek yemeye gideriz. Benim ailem yüzde yüz Türk'tür.
 
eXTReMe Tracker