Thursday, March 21, 2019

Leandrinho: "Aslanı öldürmem gerekiyordu"

Futbol gezgini Brezilyalı golcü Leandro Barrios Rita dos Martires, beşinci sezonunu geçirdiği ülkemizde Denizlispor, Sivasspor ve Kardemir Karabükspor'un ardından hünerlerini Ümraniyespor'da sergiliyor. Benfica ve Portekiz Millî Takımı'nın kalesini koruyan bir büyükbabanın torunu olarak sağlam futbol genlerine sahip. Futsalla başladığı kariyerini 19 yaşından bu yana futbolla sürdüren ve hobi olarak gitar çalan Brezilyalı golcü, mesleğine bakışını, "Bazen bir kapı açılır, bazen kapanır. Her kapı kapandığında o kapıyı açabilmek için tekrar zorladım. Hiç bıkmadan, usanmadan devam ettim. Zamanı geldiğinde aslanı öldürmen gerekir. Ben de öyle yaptım" sözleriyle özetliyor.



6 Haziran 1986 Brezilya Cotia doğumlusun. Öncelikle nasıl bir çocukluk geçirdin. Cotia'da nasıl bir hayat yaşıyordun?

Bütün Brezilyalı oyuncular gibi ben de futbola sokaklarda başladım. Sokaklarda futbol oynayarak büyüdük. Kardeşlerim ve ailemle çok mutlu günler geçirdik. Çok rahattık, hiçbir sıkıntımız yoktu. Futbolu bana sokaklar öğretti diyebilirim.

Aileni tanıyabilir miyiz? Annen, baban ve kardeşlerin ne işle meşguller? Ailende senden başka sporla ilgilenen birileri var mı?

Babam bir şirkette çalışıyor. Annem çalışmıyor. Şu an annemle babam birlikte değil. Üç erkek, bir kız kardeşim var. Kız kardeşim ekonomist. Erkek kardeşlerimden birisi bilgisayar şirketinde çalışıyor. Annemin yeni evlendiği eşinden de erkek kardeşlerim var. Birisi Brezilya'da futbol oynuyor, diğeri de elektronikle uğraşıyor.

Futbolcu genini annenden aldığını söyleyebilir miyiz?

Hayır. Büyükbabam çok büyük bir kaleciydi. Benfica'da oynadı ve Portekiz Millî Takımı'nda kalecilik yaptı. İsmi Jose Rita (Tam ismi José Bartolomeu Barrocal Rita dos Mártires). Eusebio döneminde tarih yazan Portekiz Millî Takımı'nın kalecilerinden birisiydi.

Brezilya'da neredeyse her çocuk futbolcu olarak doğuyor. Brezilyalılar için futbol bir çıkış kapısı. Sendeki futbol yeteneğini ilk kim keşfetti ve seni bir kulübün kapısından içeri soktu?

Brezilya'da futbola futsal ile başladım. Salon futbolu ilgimi çekiyordu. Orada beni aslen Brezilyalı ama Kosta Rika vatandaşı olan bir menajer keşfetti. Beni Kosta Rika'da bir takıma davet etti. 19 yaşındaydım. Lisanslı olarak futbol kariyerime Brezilya'da değil, Kosta Rika'da başladım.

Futbolcu olmasaydın hayatın nasıl bir yöne giderdi hiç düşündün mü?

Tabiî ki futbolla alakam olmasaydı her Brezilyalı gibi ben de müzikle ilgilenirdim. Müzikle ilgilenmeyi seviyorum. Gitar çalıyorum. Futbolla alakam olmasaydı kendimi müzikte geliştirirdim.

Seninle birlikte futbola başlayan birçok arkadaşın bugün futbolcu olamadı ama sen başardın ve buradasın. O başaramayan arkadaşlarına göre neleri farklı yaptın?

Futbolculuk sadece sahaya çıkıp futbol oynamakla bitmiyor. Ben de bu şekilde yapmadım zaten. Devam etmelisin. Hiçbir zaman pes etmemelisin. Futbol böyledir. Bazen bir kapı açılır, bazen kapanır. Her kapı kapandığında o kapıyı açabilmek için tekrar zorladım. Hiç bıkmadan, usanmadan devam ettim. Önün kapanacak, önüne hep bir engel çıkacak. Ama zamanı geldiğinde aslanı öldürmen gerekecektir. Çok fazla futbolcu vardı etrafımda. Çok yetenekli oyuncular da vardı. Ama mantalite olarak zayıf oldukları için pes ettiler. Ben pes etmedim. Her zaman daha iyisini ve daha da iyisini yapabilmek için çalıştım. Her gün üstüne koyarak devam ettim. En büyük etkenlerden birisi de aileme yardım edebilmekti. Aileme, babama yardım edebilmek için bu işin ucunu asla bırakmadım ve hep devam ettim. Sonra da buralara kadar geldim.

Brezilya'da nasıl bir altyapı eğitimi aldın? Küçük çocuklara nasıl bir eğitim veriyorlar?

Brezilya'da takım seviyeleri oldukça yüksek. Çünkü orada bütün gençler futbolcu olma hayaliyle yaşıyor. Bazen dışarıdan test etmek için çocukları getiriyorlar. Her testte 70-80 genç oyuncu yer alıyor. Bunların içinden sıyrılıp, en iyisi olmanız gerekiyor. Sao Paolo, Corinthians gibi büyük kulüplerde 17 yaşına gelince profesyonel olacak şekilde eğitim alıyorsunuz. Bu yüzden aralarından sıyrılıp profesyonel olmak çok zor.

Kariyerine baktığımız zaman tam bir futbol seyyahı olduğunu görüyoruz. 14 farklı takım ismi saydım. Ve bunları sırayla anlatmanı isterim. Portuguesa B'den Kosta Rika takımı CS Herediano'ya transfer olduğunu görüyoruz. 2 yıla yakın bir zaman burada kalıyorsun. Kosta Rika günlerin nasıldı?

Kosta Rika'da bulunduğum zamanlar ilk başlarda güzeldi. Çünkü eski eşim oralıydı ve iki güzel kızımız vardı. Kosta Rika'dan Belçika'ya transfer oldum. Belçika'da bazı işler iyi gitmedi. Orada eski eşim ve çocuklarım mutlu olamadı ve geri dönmek istediler. Ben de futbol kariyerim hakkında bir seçim yapmak zorundaydım. Ya onlardan ayrılıp Belçika'da kalacak ya da onlarla beraber Kosta Rika'ya geri dönecektim. Kızlarımdan ayrılmak istemediğim için Kosta Rika'ya döndüm. Ama futbolda bazen iyi seçimler, bazen de kötü seçimler olabiliyor. Belçika'dan ayrılıp Kosta Rika'ya döndüm. Ama bugün kızlarımdan ve eski eşimden tekrar ayrıyım. Futbol böyle bir şey. Bazen seçimler değişebiliyor.

Belçika'da Zulta Waragen'den sonra Portekiz'e, Paços de Ferreira'ya gidiyorsun. Burada da çok az şans buluyorsun. Portekiz'de de işler iyi gitmedi sanırım?

Öncelikle Belçika'dan sonra Portekiz'e geçtim. Burada sakatlandım. Sakatlık sebebiyle çok fazla şans bulamadım çünkü kas sakatlığım vardı ve uzun sürdü. Sakatlığım tam iyileşmişken bir maça çıktım ve tekrar sakatlandım. Bazı kişisel sorunlar da üst üste geldi. Kosta Rika'ya dönmek zorunda kaldım. Kendimi toparlayıp elimden geleni yapmak istiyordum ki yaptım da… Kosta Rika'da bir takıma gittim ve ligin en çok gol atan oyuncusu oldum. Bunu yaptıktan sonra tekrar teklifler gelmeye başladı. Bu teklifler sonrasında İran'a geçtim. Çünkü oradan gelen teklif oldukça yüksekti.

Buradan sonrası tam bir transfer çılgınlığı şeklinde geçiyor. İran takımı Mes Kerman'a, 1 sezon sonra Suudi Arabistan takımı Al-Raed'e, 1 ay sonra Guatemala takımı CSD Municipal'a, 1 yıl sonra Kosta Rika'da eski takımın CS Herediano'ya, 1 yıl sonra bu kez Meksika takımı Atletico de San Luis'e transfer oluyorsun. Bu kadar yer değiştirmenin sebebi neydi?

İran takımından sonra Al-Raed'e transfer oldum. Çünkü çok iyi bir teklif almıştım. Ancak o anda eşimle durumumuz cidden çok kötü bir seviyeye gelmişti. Boşanma işlemlerimiz devam ediyordu. Sona gelmiştik ancak ben kızlarımla beraber kalmak istiyordum. Ancak kızlarım annelerine verildi. Ben yine bir seçim yapmak zorunda kaldım. Ya kızlarımdan uzakta, Suudi Arabistan'da tek başıma futbol oynayacaktım ya da kızlarımla beraber olacak ama kötü bir takımda futbol oynayacaktım. Suudi Arabistan'daki iyi kontratımı bırakıp, Guatemala'ya, CSD Muinicipal'e transfer oldum. Takım hakkında hiçbir bilgim yoktu. Kötü bir takımdı. Kızlarımla beraber olabilmek için bu transferi yaptım. Orada çapraz bağlarım koptu. Bu nedenle 6 ay futbol oynayamadım. Kontratım da bitti. Orada hiçbir şey yapmadan durmamak için Kosta Rika kulübüyle anlaştım. Tedavilerim iyi gitti ve sonrasında Meksika'ya transfer oldum.

Atletico de San Luis'de düzenli forma şansı bulduğunu görüyoruz. 23 maça çıkıyorsun ve dört gol atıyorsun. Meksika sana iyi geliyor. Toparlanma sürecini nasıl anlatırsın?

Meksika hayatı sizin de dediğiniz gibi benim için bir başlangıç oldu. Çok kötü zamanlar 
geçirmiştim. Kafamda bir sürü problemler vardı. Yeni boşanmıştım. Çapraz bağlarım kopmuştu. Sıfırdan başlamak zorundaydım. Ama Meksika'da şuna karar verdim. Artık futboldan başka hiçbir şey düşünmemem gerekiyordu. Eski eşimi unuttum. Sıkıntılarımı unuttum. Yeni bir sayfa açtım kendim için. Meksika bunu yapabilmem için çok güzel bir şans oldu. Bunu yapmamı sağlayan en önemli etken şuydu. Her zaman kızlarımla birlikte olmak istiyordum. Fakat şunu fark etmiştim. Eğer futbol oynamazsam, futbolda iyi olamazsam, iyi kontratlara imza atamazsam kızlarım için iyi bir gelecek sunamayacağım. Sırf onlar için yeni bir karar aldım. Belki onlardan sene boyunca uzak kalacaktım ama gelecek için bunları yapmam gerekiyordu. Şu an her boş zamanımda onları görmeye Kosta Rika'ya gidiyorum.

Meksika'daki performansın sonrasında Türkiye günlerin başlıyor ve Denizlispor'a transfer oluyorsun. Öncelikle bu transfer nasıl gerçekleşti ve seni kim istedi?

Denizlispor'da bana kapıyı açan kişi Mehmet Altıparmak'tı… Beni izlemişti. Menajerimle görüşüp beni takıma davet eden kişinin o olduğunu düşünüyorum. Takıma adaptasyonumda da çok büyük rol oynadı. Takıma, şehre ve lige çok çabuk adapte oldum. Buralara gelmemi sağlayan kişi Mehmet Altıparmak'tı.

Türkiye günlerinde kelimenin tam anlamıyla sıçrama yapıyorsun ve istikrarı yakalıyorsun. Denizlispor'da ilk sezonunda 30 maça çıkıp, 17 gol atıyorsun ve dikkatleri üzerine çekiyorsun. Ertesi sezon yolun Sivasspor ile kesişiyor. Sivasspor'da ilk sezonunda 39 maça çıkıyorsun, 11 golün var ve takımınla TFF 1. Lig'de şampiyonluk yaşıyorsun. O günleri nasıl anlatırsın?

Çok güzel günlerim geçti Sivas'ta. Halk beni çok seviyordu. Başkan Mecnun Otyakmaz ile aram çok iyiydi. Sonrasında şampiyonluğu yaşadık ve Süper Lig'e çıktık. Zaten Türkiye'ye geldiğimde hedefimde Süper Lig vardı. Süper Lig'de oynayabilmeyi çok istiyordum. Bir gün nasip oldu. Süper Lig'de de oynadım. İkinci maçımda gol attım. Fakat teknik direktörümüz Samet Aybaba beni takımın dışında bıraktı. Gidip konuştum kendisiyle, sebebini sordum. "Seninle konuşmak istemiyorum" gibisinden bir cevap aldım. O zamanlar kadro dışı kaldım. Sebebini öğrenemedim. Halen de bilmiyorum. Benim için artık bu durum da geçmişte kaldı. Ben mazeretlerin arkasına sığınmam. Takılıp kalmam da… O zamanlar iyi oynadığım için her yerden teklif de geliyordu. Dubai'den teklifler alıyordum. Türkiye'den teklifler alıyordum. Dubai'ye transferime izin vermediler. Ben de Karabükspor'a transfer oldum.

Karabükspor'da yarım sezonda 13 maçta forma giyiyorsun ve ardından sezon sonunda Ümraniyespor'a transfer oluyorsun. Ümraniyespor'u nasıl buldun?

Hiçbir kulüp ve teknik direktör hakkında kötü konuşmak istemem. Bundan önce oynadığım kulüplerde de sıkıntılarım oldu. Fakat hiçbir zaman pes etmedim. Her zaman sahada yüzde 100'ümü vererek oynadım. Karabükspor'dan sonra seçim yapmam gerekiyordu. Başka teklifler de vardı. Ümraniyespor'u araştırdığımda burada iyi bir aile ortamı ve arkadaşlık ilişkilerinin olduğunu, buranın gelişmekte olan ve hedefleri doğrultusunda yürüyen bir kulüp olduğunu öğrendim. Bunlar beni buraya transfer olmaya itti açıkçası… Geldiğim zaman da güzel ve sıcak bir ortam buldum. Aile gibiyiz. Herkes arkadaşlıklarını samimi tutuyor. Gruplaşma yok burada… Hedefi olan, projesi olan bir takım. Ben de bu projenin içinde olmak istedim. Kulüp hem TFF 1. Lig'de, hem de Ziraat Türkiye Kupası'nda iyi işler yapıyor. Ben de elimden geleni yapmaya çalışıyorum. Genç oyuncularımız var, yaşı olgun oyuncularımız var. Gençlere iyi örnek olmaya çalışıyorum. Arkamda olan Atabey olsun, Fuat olsun onlar için sahada ve saha dışında örnek olduğumu düşünüyorum. Hiçbir zaman pes etmiyorum. Futbolcularda karakteristik özellikler çok önemlidir. Ben de bu karakteristik özelliğimin çok iyi olduğunu düşünüyorum. Kafa olarak, mental olarak rahatım. Kendime iyi bakarım. Buraya gelirken, idmana çıkarken, eve giderken mutluyum. Hayat benim için burada çok iyi geçiyor. Bu yüzden Ümraniyespor benim için çok iyi bir tercih oldu diyebilirim.

Ümraniyespor'da bu sezon çok iyi işler yapıyorsun. Röportaj yaptığımız bugüne kadar gayet istikrarlısın. Kupada Fenerbahçe'yi elediniz ve rövanştaki golü sen attın. Fenerbahçe maçları nasıl geçti ve bu sezonu nasıl değerlendirirsin?

Öncelikle Fenerbahçe ile eşleştikten sonra kendimi çok iyi hazırlamaya başladım bu maç için. Çünkü rakibimiz çok büyük bir kulüptü. O maçta gol atmak için elimden geleni yaptım. Takıma destek olmak istiyordum, başardım da… Bunu kendimi göstermek için değil, takımıma yardım etmek için yaptım. O golü attıktan sonra eve çok mutlu döndüm.

Takım olarak bu sezon Süper Lig hedefiniz var. Bu şansınızı nasıl değerlendiriyorsun?

Kendime bakacak olursam; kazanmak için doğduğumu düşünüyorum. Bu sene böyle ilerledik. Bütün takım kazanmak için çalışıyor; ben de bu şekilde mücadele ediyorum. Bundan da mutluluk duyuyorum. Bence bu sene Ümraniye için bir rüya yılı olacak. Bir tarih yazıyoruz burada… Kulübümüz adına… Bu rüyanın içinde olmak beni de çok mutlu ediyor.

Bu sezon Ümraniyespor ile sözleşmen sona eriyor. Kendine bundan sonrası için nasıl bir kariyer planı yaptın? Türkiye'de devam edecek misin yoksa başka bir durak mı seni bekliyor?

Açıkçası Türkiye'de devam etmek istiyorum. Eğer seneye de Türkiye'de kalırsam 5 seneyi tamamlamış olacağım. 5 seneyi tamamladıktan sonra da Türk pasaportu almak isterim. Türkçeyi gayet iyi bir şekilde anlayabiliyorum. Belki seneye çok daha iyi şekilde konuşabilirim. Kulübüm hakkında konuşmak şu an pek bana düşmez. Kulübüm seneye devam edip etmemem konusunda bir karar verir. Bana kalırsa, Türkiye'de kalmak istiyorum. Çünkü her şey çok iyi gidiyor. Çok mutluyum. Arkadaşlık ortamım ve hayatım burada çok güzel. Seneye ve devam eden yıllarda Türkiye'de kalmak isterim.

Tam da bunun örnekleri var aslında. Mesela Brezilya asıllı Türk vatandaşı Mehmet Aurelio ve Mert Nobre gibi…

Söylediğiniz gibi örnekler var. Ben burada çok mutluyum. Ümraniyespor da isterse seve seve kalmak isterim…

Oynadığın tüm liglerle Türkiye'yi nasıl kıyaslarsın? Burada neler farklı?

Türkiye'de futbol adına her şey çok iyi. Tesisler, statlar, taraftarlar, kulüpler, kulüp çalışanları, oyuncular çok iyi… Tabiî ki La Liga, Bundesliga, Premier Lig, Avrupa'nın en üst ligleri. Bunlardan sonra benim için Türkiye geliyor. Türkiye de dünyanın en iyi liglerinden bir tanesi. Bence organizasyon ve bütçe konusunda bazı sıkıntılar olmasa Türkiye ilk beş içerisine girecektir.

Peki, her şey bu kadar güzelken neden Türkiye uluslararası alanda kalıcı başarılar elde edemiyor?

Dediğim gibi, her şey elinizde var. Ama bence buradaki sorun akademinin yani genç takımların biraz daha düşük seviyede kalması ve gençlere şans verilmemesi. Diğer liglere baktığınız zaman akademilere oldukça değer veriliyor. Maçlara gençler çıkartılıyor. Türkiye'de bu durum sıkıntılı. Türk Millî Takımı'nın da çok kaliteli oyuncuları var ama gençlere daha fazla önem verilmesi gerekiyor. Dünya çapında başarılı olan ülkelere baktığınız zaman hepsi akademilerine çok değer veriyor. Türkiye'ye ise dışarıdan çok fazla sayıda oyuncu geliyor. Ama akademiye el atılmazsa Millî Takım da kuvvetlenemez. Çünkü Millî Takım'a dışarıdan oyuncu alamazsınız.

Türkiye, Brezilyalı oyuncuları çok seviyor. Brezilyalılar da Türkiye'yi… Didi, Parreira, Alex, Roberto Carlos, Taffarel gibi unutulmaz isimler, ülkemizde derin izler bıraktı. Bu sevgiyi nasıl anlatırsın?

Çünkü Brezilya'daki hayatla Türkiye'deki hayat birbirine çok benziyor. Neredeyse aynı… O yüzden gelen herkes direkt adapte olabiliyor. İstanbul da mükemmel bir şehir. Dünyanın en iyi şehirlerinden bir tanesi… Brezilya'da da çok sayıda Türk var. Sao Paolo'ya giderseniz çok sayıda Türk görürsünüz. Ben annemi Türkiye'ye getirdim. 1 ay burada kaldı ve dönmek istemedi. O kadar çok beğendi burayı.

Futboldaki idollerin kimler ve Türkiye'deki Brezilyalılardan en çok hangilerini beğeniyorsun?

İdolüm Ronaldinho… Ama Türkiye'ye bakıp, geçmişi de katarsak en iyisi Alex… Bu tartışmasızdır. Şu ana bakarsak söyleyeceğim kişi Robinho'dur… Santos'ta başladığı zamanlarda da idolüm olan oyuncuydu. Burada görüşüyoruz şu an… Başakşehir'de iyi hedefleri var ve bence başaracaklar.

Hobilerin ve fobilerini öğrenebilir miyiz?

Hobim gitarım. Evde rahatlamak için her zaman gitar çalıyorum. Fobi olarak korktuğum hiçbir şey yok


 
eXTReMe Tracker