Wednesday, March 28, 2007

Komşuya verdiğimiz rahatsızlıktan dolayı özür dileriz :)

Bu sloganı çok seviyorum: "KOMŞUYA VERDİĞİMİZ RAHATSIZLIKTAN DOLAYI ÖZÜR DİLERİZ" Tuncay, G.Ünal, Tümer ve Gökdeniz’in harika golleriyle 3 altın puana uzandı. 25 Mart 1821’de Osmanlı İmparatorluğu’ndan ayrılarak bağımsızlıklarını ilan eden ve bu günü Ulusal Bağımsızlık Bayramı olarak kutlayan Yunanistan, tarihi yıldönümünde tatsız bir sürprizle karşılaştı. A Milli Takımımız, 4-1’lik galibiyetle Yunanlılara bayramlarını zehir etti.Maç esnasında Atatürk ü hedef alan pankartlarda sanırım millilerimizi daha da azimlendirdi.Nekadar sağduyudan bahsetselerde herşey ortadaydı.A Milli Futbol Takımımız, 84 yıllık tarihindeki 150. galibiyetini Yunanistan karşısında elde etti. Ay yıldızlı ekibimiz, oynadığı toplam 432 maçta, 150 galibiyet, 101 beraberlik, 181 yenilgi aldı. Bu arada milli takımımız toplam gol sayısını 552’ye çıkarırken, millilerin 550. golünü Gökhan Ünal kaydetti.
"Hürriyet gazetesinden alıntıdır:Ayıp sana Komşu 25 Mart 2007
Sağduyu çağrıları işe yaramadı. Yunan fanatikler, Atatürk’ü hedef alan çirkin bir pankart açtı, maç sırasında oyuncularımıza defalarca yabancı madde atıldı.




Tuesday, March 27, 2007

Sporda Yüzyılın gafları


Spor yazar ve yorumcularımızın söylediği ilginç, komik, unutulmayan sözlerini yayınlamaya başladık.

-"Tugay, vurursa gol olur, vuruyoooor, aut..." (Bülent Karpat)

-"Ben ona dırdırın kralını yaparım, ama lisanına hakim değilim." (Ahmet Çakar, Lucescu'ya çatarken)

-"Değişik bir yerden gireyim sana..." (Erman Toroğlu, Şansal Büyüka'ya)

-"Walsh ikinci yarı çok etkisiz, kendisini oyunda hiç göremiyorum..." (Can Bartu, Beşiktaş maçını yorumluyor; ancak Walsh devre arasında oyundan çıkmıştır)

-"Bir Fransız bir Alman'dan, bir Türk ve bir İngiliz takımlarının maçında özür diliyor." (Ümit Aktan, Manchester United-Galatasaray maçında Cantona Stumpf'a yaptığı faulden sonra özür dilerken)

-"Dokunuşu, vuruşu, şut orta karışımı vuruş şutu..." (Şansal Büyüka)

-"Bu akşam değerli konuklarımızın yanında çok daha değerli iki konuğumuz var..." (İlker Yasin)

-"Süper Lig'de ilk altı takımda altı takım var..." (Rıdvan Dilmen)

-"O üçlüğü yemeseydik Amerika'yı yenerdik di mi Batur Abi?" (Murat Kosova)

-"Özellikle yukarıdan yağmur yağınca..." (Lig TV muhabiri, FB-BJK maçından önce yağmurun yukarıdan yağdığını belirterek bizi aydınlatıyor)

-"Uğur çek ordan benim şeyimi!!" (Şansal Büyüka, ekrandaki küçük görüntüsünden bahsediyor...)


Skor değil spor yazarı!

Adnan Aybaba: Delgado müthiş bir gol attı.
Serhat Ulueren: Golü gördün mü ki?
AA: Serhat, sen güzel goldü, uzaktan vurdu dedin ya.
SU: Ya yalan söylediysem.
AA: Sen yalan söylemezsin Serhat
Gökmen Özdenak: Yazını yazdın mı sen Adnan?
AA: Yazdım. Ben skor yazarı değilim. (Telegol)





-"Efendim.. Eeeee... Hakan'ın şeyi yok..." (Hıncal Uluç)

-"Bizi izleyenler kitlesel insanlar..." (Ziya Şengül)

-"Oğuz'u bırak nadasa, bir yıl gözükmesin..." (Ahmet Çakar)

-"Fatih Terim arkasını boş bırakmasın, doldururlar..." (Ömer Çavuşoğlu)

-"Bu pozisyon, pozisyon icabı bir pozisyon..." (Erman Toroğlu)

-"Sayın Şengül, lütfen cetrefilli cetrefilli konuşmayın..." (Ahmet Çakar)

Ziya Şengül ve Ahmet Çakar Telegol programında feci kapışır; Çakar, Ziya Şengül'e bir daha 'abi' demeyeceğini iddia eder, bir hafta sonra: Abi, sözünü balla kesiyorum..." (Ahmet Çakar)

----------------------------------------


Güntekin Onay: Hocam, peki burada faul var mı?
Ahmet Çakar: Tabii, bu sabaha kadar kırmızı kart!!!


_________________________


Adnan Aybaba: Maçın içinde yapılması gereken değişiklikleri hissedip bunu alacaksın. Bu meziyet bende var. Ne gülüyorsun?
Serhat Ulueren: Gülmüyorum.
AA: Pratik zeka yani! Anlatabildim mi?
SU: Tebrik ederim.
AA: Zico'da, Gerets'de, Tigana'da bendeki şu pratik zeka yok. (Telegol)



-"Girerse basket olacak..." (Murat Kosova)



Gaza gelen spiker!


-"Faul, faul!! Yok ya, faul değilmiş, sanırım ben gaza gelmişim..." (Murat Kosova)


-"Bugün baktım gazetelere kimse yazmamış, ben de yazmamışım..." (Haşmet Babaoğlu)

-"96'lı yıllar ne güzeldi..." (Vedat Okyar)

_______________________________________________
Kazım Kanat: Görüşlerine katılıyorum.
Ahmet Çakar: Saçmalıyor muyum? Görüşlerime katılıyor musun?
KK: Saçmalıyorsun... (Santra)
_____________________________________

-"En sevdiğim futbolcu şu panço denilen oğlan, pançu mu o..." (Ömer Çavuşoğlu)

-"İbrahim'i boşaltmaya çalışıyoruz..." (Murat Kosova)

-"Eee, tabi sevgi olayı Ercan..." (İtalyan hakem Collina oyundan çıkan Hagi'nin elini sıkınca Tanju'nun Ercan Taner'e ettiği laf)

-"Hocam sıcak giriyor..." (Şansal Büyüka, yeni yaptırdığı dişlerinden ağzını kapayamayan Erman Toroğlu'na)

-"You... Without ball, shut up!!!" (Fatih Terim rakip futbolculardan birine sesleniyor)

-"Milli takımımıza resmen büyüsüz bir değnek değmiş durumda..." (Murat Kosova)



-Abidin Aydoğdu, Danimarka-Fransa maçını anlatırken, Zidane koşarken topa basar ve düşer: "Evet Zidane'dan fantastik hareketler..."


-Ömer Üründül: Vay vay vay vay vay...
Spiker Yalçın Çetin: Hem de ne vay! (BJK-Gençlerbirliği maçında bir pozisyondan sonra)


-"Beşiktaş bu akşam bir golu üç puanla aldı!" (Ercan Taner, "Beşiktaş üç puanı bir golle aldı" demek istiyor)


-Yanlış karar veren hakemi seyirciler protesto eder: "Bu dünyadaki en yalnız insanlar hakemlerdir sevgili seyirciler, bu dünyanın her yerinde böyledir." (Ümit Aktan)


-"Ve Michael Jordan bugün futbolu bıraktı!!!" (SkyTürk spor haberleri sunucusu)


FIFA kapansın!

Ziya Şengül: Benim yorumuma göre, goldü o.
Adnan Aybaba: Kitapta kural var, kitaba göre faul.
ZŞ: Ben o kitaba da inanmıyorum.
AA: Olur mu abi? O zaman Ziya Abi'nin kuralı olur.
ZŞ: Ben bu kuralı kabul etmiyorum. Kimmiş bu aksiyon alanını belirleyen?
AA: FIFA belirliyor.
ZŞ: FIFA'yı da tanımıyorum. Ben bu kurala karşıyım, böyle bir kuralı kabul etmiyorum.
Serhat Ulueren: Ben de ofsayta karşıyım o zaman!.. (Telegol)



-"Bu saç modeliyle annemin elmalı pastasını andırıyor..." (Murat Kosova, NBA'de siyahi bir basketçiyi bir şeylere benzetmeye çalışıyor)


-8-0'lık İngiltere maçında 5. ya da 6. golden sonra Abidin Aydoğdu: "Evet sayın seyirciler İngilizlerin bir atağını daha gol yiyerek savuşturduk...", "Vay anasını sayın seyirciler, bir gol daha yedik..."
8. golden sonra: "Evet sayın seyirciler, maç bitti hâlâ gol yiyoruz. Olacak iş değil..."


Vallahi, daha bitmedi...


Diyosun!

Ümraniye'de patron benim, ben ne dersem o olur.

(Beşiktaş Futbol Şube Sorumlusu Celal Kolot)

Tanımıyor musun?

Ne yaptığını bilmez bir garip adam. Song'a küsüyor. Ya sen kimsin de Song'a, Galatasaray'ın futbolcusuna küsüyorsun?

(Aziz Üstel - Futbolmania, CNNTürk)



Tabii tabii !

Engin Verel futbol okulunda 46 tane talebem var. Onlardan daha iyi biliyoruz biz bu işi.

(Engin Verel - 3. Devre, Kanal D)

Toroğlu'nun aklı!

Silah çekmişsen herkese ateş edeceksin. Yoksa çekmeyeceksin.

(Erman Toroğlu - Maraton, Lig TV)

İzledik Abi!

Dünkü maçı çok dikkatli izlediniz mi?

(Turgay Şeren - Akşam)

Hay hay!

Alex'e gelince "şayet sakat değilse" transferi yenileyin, ama sezon sonunda yanına sakın Brezilyalı transferi yapmayın, çünkü Dünya Kupası'nda ve son
Portekiz-Brezilya maçında gördük. Artık Brezilya'nın tribüne hoş gelen ve hazırlık paslarıyla ağır aksak oynanan şov havasında futbolu Avrupa'da geçmiyor.
Agresif, sert ve prese dayalı oyun düzeni beğeniliyor. Bu nedenle bundan sonra yapılacak transferlerde örneğin Çekler, Polonya ya da Afrikalı oyuncuları araştırmanızı öneriyorum.

(Hulki İlgün - Fanatik)

Aferin sana!

Biz Zico'ya yaptık kadroyu, Samandıra'ya gönderdim ben. Rica etti, Zico'ya gönderdim.

(Sinan Engin - 3. Devre, Kanal D)

Kim ne imiş?

Ahmet Çakar: İkimizden biri psikopat, ben sana söyliyeyim. Hiç debelenme!
Gürcan Bilgiç: Kimin ne olduğu belli hocam.

(Santra - ATV)



Belli, Türkçe gitmiş!

Beyler üçünüze birden teessüf ederim. Beni, çok birden, sinirlerimi kaldırdınız.

(Ahmet Çakar - Santra, ATV)

Özlü söz 66!

Nazar değmedi nazar çarptı.

(Ali Sami Alkış - Star)



BİTMEZ :)

Pasaport miladı


Pasaport miladı

Tribünde garip pankartlar açılabilir, hatta bir gün sahaya roketatarla da saldırılabilir. Bunlar kriminal mevzular... Ama Türk futbolcuların Yunan sınır kapısından pasaport kontrolü bile olmadan geçmesi hayatidir, belki de bir milattır





Çok kritik bir Yunanistan-Türkiye maçı yaşadık hafta sonu... Hayır, Yunanlılar'ın milli bayram arefesinde olmasından, bunun aşırı çevrelerce Hellenizm'e ve/veya Osmanlı'ya karşı kazanılacak bir zafer olarak görülmesinden bahsetmiyorum. Sadece oyun açısından kritik bir hafta sonu... Son Avrupa şampiyonuyla, bir önceki dünya üçüncüsünü karşılaştıran bir hafta sonu... Doğu Avrupa'nın futboldaki iki devini Karaiskaki'de yarıştıran bir hafta sonu... Hepsi bu...
Yoksa birkaç akıl yoksununun organizasyonuyla açılan (ve İstanbul'da da birkaç kendini bilmezin böyle bir şey yapmayacağını garanti edemeyeceğimiz) bir pankart gölgeleyemez sahadaki temiz futbolu... Sahaya atılan (ve İstanbul'da atılmasını da belki engelleyemeyeceğimiz) yanıcı maddeler de gölgelememeli güzel oyunu... Onların cezasını UEFA verecek layıkıyla... Bizim tribünlerimizde yapılırsa da verecek cezasını... Bunda kuşku yok.
Esas bizim aklımızda kalan "Hoş geldiniz" manşetiyle çıkan Yunan gazeteleri... Sayın Şenes Erzik'in aramasına gerek kalmadan pankartın kaldırılması için harekete geçen centilmen Yunan Federasyon Başkanı... Ve en güzeli de, sınır kapısında bir dakika beklemeden otellerine giden misafir Türk futbolcuları... Özellikle bu pasaport jesti, tarihi bir hamleydi bizce... Yunanlı dostlarımız da, İstanbul'da en az onlar kadar nazik olacağımıza emin olsunlar. Euro 2008'e ortak adaylık başvurusu ile başlayan Türk-Yunan dostluğunda dev bir adım daha atıldı Atina'da... Bir sonraki adımın 17 Ekim'de bizden geleceğine eminiz...

4 Yunan, 14 Türk

4 Haziran 2005'te İnönü'de Yunanistan'la oynadığımız Dünya Kupası grup eleme maçından bugüne yaklaşık bir buçuk yıl geçmiş... Sevgili Nebil Evren araştırmış, o günkü Yunanistan Milli Takımı kadrosunda olup, cumartesi günü olmayan 4 oyuncu var toplam... Bizdeyse tam 14 oyuncu değişmiş bir buçuk yılda... Maç öncesi Yunanlılar için istikrar adına bir avantaj olduğunu düşündüğümüz bu durum, özellikle müsabakanın ikinci yarısında onlar için ciddi bir dezavantaj olarak karşımıza çıktı. İkinci 45'te sahadaki Yunan Milli Takımı'nın yaş ortalaması 30'ken ve fiziksel olarak ciddi biçimde düşmüşlerken, bizim takımımızda 1980 ve üstü doğumlu tam 8 oyuncu vardı oyunda... Marco, Tümer ve Hakan hariç, yepyeni bir jenerasyon yakalamıştı Türk futbolu... Bir altın jenerasyon daha bulundu artık ülke futbolunda... İçimiz ferah olsun...

Grekoromenci Gekas

Maç öncesi bir de yaygın bir inanış vardı, Yunanistan'ın kabuk değiştirdiğine dair... "Artık Euro 2004'teki gibi oynamıyorlar, 3 santrforla ofansif bir anlayış benimsediler" diye... Buna katılmak mümkün değil çünkü, birincisi, gruptaki ilk üç maçlarında bu izlenimi vermediler, ikincisi de cumartesi akşamı 3 santrforla falan oynamadılar.
Gazetelerdeki dizilişlerde forvet gibi gözüken Giannakopoulos'la Samaras'ın öyle oynadıklarını düşünmüyorum ben... Orta beşlinin çizgi oyuncuları gibiydiler sahada. Kulübünde en uçta santrfor oynayan Samaras, (4 numaralı formasından mı etkilendi acaba) sağ çizgide gitti geldi maç boyunca.. En az 3 Türk hücumunu kesti kademeye girerek... Samaras, forvet miydi yani şimdi?
2-1 geriye düştüklerinde forveti ikileyecek diye düşündüğümüz Rehhagel, o dakikada bile cesaret göstermedi. Gençliğinde greko-romen güreş yapan Gekas'ı savaşsın diye oyuna alırken, sahadaki tek santrforu Charisteas'ı çıkardı... Rehhagel'e bakınca, Tuncay, Tümer, Gökhan ve Hakan'la sahaya çıkan Kırmızılılara bir kat daha artıyor saygımız...

'All-star Yunanistan'

"Ligimiz kalitesiz" diyoruz sürekli kendi aramızda, ama sanırım terazinin öbür kefesine televizyonda izlediğimiz 5 büyük ligi koyduğumuz için kullanıyoruz bu önermeyi... İngiltere, İspanya, İtalya, Almanya ve Fransa'yı ayırdığınızda, gayet iyi bir yerde sanki Turkcell Süper Ligi...
Cumartesi günü sahaya çıkan Türk Milli Takımı'nda tam 9 oyuncu (Servet ve Gökhan Ünal hariç) ciddi bir şampiyonluk mücadelesi veriyorlar liglerinde... Volkan, Tümer, Tuncay, Aurelio ve Hamit lider, Üzülmez'le Gökhan Zan ikinci, Sabri'yle Hakan da üçüncü...
Rakip Yunan kadrosuna baktığımızdaysa kendi liglerinden sadece 2 oyuncu var, onlardan biri -Olympiakoslu Niko- şampiyon gibi, AEK'lı Dellas'sa prestij maçlarıyla ligin bitmesini bekliyor... Lejyonerlerinden de sadece ikisi, Benficalı Katsouranis-Karagounis ikilisi şampiyonluk yarışındalar... Kalan 7 oyuncuysa yarışma içinde olmayan orta sınıf takım oyuncuları... Demek ki bizim çocuklarımızın şampiyonluk mücadelesi veriyor olması (sanırım yarışmacı ruhu), Yunanlılar'da eksikti biraz...
Yani bu "kalitesiz" dediğimiz ligimizden 10 oyuncuyla yendik, neredeyse tamamı lejyoner olan Yunan Milli Takımı'nı... Yani Rehhagel, Yunan Ligi oyuncularını hâlâ uluslararası mücadele için yeterli görmüyor... Bizim Yunan Milli Takımı olarak izleyeceğimizi düşündüğümüz grup, sanırım önümüzdeki hafta sonu Yunanistan All-Star maçında aynı formayı giyebilecekler bir tek... Yunan Ligi'nin yerlileri, Yunan Ligi'nin yabancılarına karşı oynarken...

2469 gün

Geçenlerde "Yahoo answers (Yahoo cevapları)" arasında geziniyordum ki, çok enteresan bir soru gözüme çarptı...
Meksikalı bir internet kullanıcısı, Meksika Milli Takımı'nın dünya sıralamasında 21'inci olmasına rağmen neden bilgisayar oyunlarında zayıf bir takım olarak programlandığını soruyordu diğerlerine... Yani sorunun olgunlaştırılmış hâli şu: "Neden FIFA sıralamasındaki yerimiz kadar saygı görmüyoruz dünya futbolunda?"
Esasında biz Türkler'in de böyle bir imajı var dünya arenasında... Avrupa Şampiyonası'nda çeyrek final, Dünya Kupası'nda yarı final oynadık, şu an FIFA sıralamasında 27'nciyiz ama o düzeyde bir futbol ülkesi imajımız yok futbol haritasında...
Bu durumun ana gerekçelerinden biri şu galiba: "Zayıf takımları yenerek sıralamada üstlerde olmak saygı görmeniz için yetmiyor. Ancak büyükleri yenerseniz gerçekten saygı görürsünüz." Bizim Türk milli takımının da tam 2469 gündür (yaklaşık 7 yıldır) FIFA sıralamasında kendinin üstünde yer alan bir rakibini yenemediğini yazmıştık geçenlerde...
Nihayet kırdık şeytanın bacağını... FIFA'ya göre dünyanın 13'üncü büyüğü Yunanistan'ı yendik... Ta Euro 2000'deki Belçika galibiyetinden beri başaramadığımız bir şeyi başardık, kendimizden güçlü bir ülkeyi mağlup ettik... Nihayet saygı biriktirmeye başladık yine yavaş yavaş... Devamını bekliyoruz sabırsızlıkla...

Sunday, March 25, 2007

Rıdvan DİLMEN: Kör dövüşü

Şampiyonlar Ligi finalisti Milan, Yunanistan'ı Avrupa şampiyonasından beri izlese şu an kupa müzesindeydi. Hücum yaparsanız maç kazanırsınız, defans yaparsanız şampiyon olursunuz felsefesi. İşte Yunanistan takımı bu. Yahu ne gıcık takım. Ceza sahalarının 10 metre önünden rakip yarı alanın ortasına kadar maçı 40 - 50 metreye sıkıştırıyorlar. Ne alan bırakıyorlar, ne de rakibi döndürüyorlar.
Milli Takımımız'da coşku var, istek var, fiziki yeterlilik var. Maçın bitimine bakıyoruz 1.5 pozisyon var. Yunanlılar'a karşı iyi oynar gibi gözüküyorsunuz, çok hücum yapıyorsunuz gibi gözüküyorsunuz ama skor alamıyorsunuz. Maça hücum presi ile başladık, ancak kalecileri müthiş tecrübesi ile topu sürekli oyuna geç sokarak bu tempomuzu düşürdü. Ve koskoca ilk yarının 38 dakikası kör dövüşü şeklinde geçti. Orta bayraklara kale konsa maç gollü beraberlikle biterdi.
İkinci yarıda ön liberodan birini çıkarıp ofansif oyuncu sokunca, her iki yönde de pozisyonların doğacağı aşikardı. Bizim 1.5, onların 2 net pozisyonu oldu. Bakıyorsunuz bizim takımda kim kötü oynadı diye. Çok sırıtan yok. Özellikle Ümit Özat ve İbrahim Toraman mükemmele yakın oynadılar. Maç eksikliğine rağmen Emre de. Yunanistan'a baktığımız zaman özellikle stoperleri müthiş pozisyon alıyor. Ve açıkcası da adeta savaşıyorlar. Yorulmayan oyuncuları belki hiç yok. İki takım adına dönüm noktası niteliğinde bir maç olması nedeniyle sezon sonuna rağmen fiziki yeterlilikleri en dikkat çeken özellikti. Maçın başında 4-2-3-1 sistemini denedik. En büyük aksaklık zaten stoperlerimiz ve iki ön libero topu öne taşıyamadığı için hücumda başarılı olamamaktı. İkinci yarı Emre'yi, Hüseyin'in yanına çekerek biraz daha pozitif hale geldik. Ama sonuç olarak baktığımızda amacına ulaşan rakibimizdi. Artık ikincilik için uğraş vereceğiz.
Hakem etliye tuzluya karışmadan, tecrübesiyle gördüğünü çalarak, ev sahibi avantajını kullanmadan maçı bitirdi.
 
eXTReMe Tracker