Friday, June 05, 2015

Havuz kupası - Bilgin Gökberk


Ülkede lig-kupa oynanması için gereken 400 milyon dolar'ı aile'nin reis'i ödeyince...
Ülkenin kupa'sı da lig'i gibi aile içinde oynandı.
Normal.
***
Toto'cuların ligini fon'cular (tmsf) yayınlamıştı.
Ziraat'cilerin kupasını Atv'ciler yayınladı.
Bu da normal.
***
5 gollü maç tam bi finaldi.
2 takıma da gitti geldi.
Heyecan son saniyeye kadar devam etti.
Maç bitti.
1 saniye bile geçti-geçmedi.
Reytingin en yüksek olduğu  o anda sahaya aniden Thy, Ziraat  Halkbank, Toki, Emlak Konut vs girdi.
***
Millet, Sneijder'i, Burak'ı, Selçuk'u, Melo'yu, Hamza hoca'yı, Güneş'i, Fernandao'yu seyretmek istiyordu.
Devlet, dünyanın en büyük şantiyesinde yaşamak zorunda bırakılan bu talihsiz bahtsız millete, kupa finalinden sonra bile yeni havaalanları, yeni yerleşim alanları yeni şantiyeler seyrettiriyordu.
***
Yayıncı ısrarla Fernandao'unkini değil Emlak Konut'un gollerini, Burak'ınkini değil Toki'nin hat-trick'ini yayınlıyordu.
***
E seçime çok az vardı.
Fırsat bu fırsattı.
Belki son fırsattı.
İşler de gittikçe sarpa sarıyordu.
Ne kadar mesaj versen kâr'dı.
***
Maç sonunda Ziraat reklamı Gs takımından daha fazla yer aldı.
Banka ekranda şampiyon'dan daha fazla kaldı.
Futbolcuların tur'unu seyretmek isteyen milyonlara zorla kamu kurumlarının tur'u seyrettirildi.
***
Kamera arada bir  ayıp olmasın diye 1-2 saniyeliğine sahaya dönüyordu.
Laf olsun diye 1-2 futbolcuyu gösteriyordu.
Sonra hemen reklam'a gidiyordu.
Ekrana yine Thy, Toki moki geliyordu.
***
Yayıncı maç sonrasını reklam arası final şeklinde yayınlayarak bi ilk'e daha imza attı.
Kamu kurumlarının reklamları bıktırıcı bi şekilde arka arkaya verildi.
Yeni havaalanı maçın mvp'si Burak'dan bile daha çok gösterildi.
***
Özet'lersek...
Önce havuza su verildi.
Sonra para aile içinde filandan falana havale edildi.
İşlem tamamlanınca da...
Gs'a kupası verildi.
***
Ve.
Düdüğü yine parayı veren çaldı.
Gs-Bursa oynadı ama...
Malı yine Thy, Ziraat, Halkbank, Toki Emlak Konut vs götürdü.
***
En ilginç olanı da...
Bu kadar reklamın içinde kamu sektörü dışından 1 reklam bile olmamasıydı.
***
Ya tesadüftü...
Ya ne tesadüf...
Ya da tesadüfün böylesi...
***
Maçı yorumlayan, bi aralar efsane olan, sonra sistem'e dahil olunca yok olan, herşeyin altında bişey arayan ve hesapta lafını esirgemeyen yılların yorumcusu yine cin gibiydi, her pozisyonu gördü, 3-5 santim'lik ofsaytı bile kaçırmadı, gözünün önünde olan reklam skandalını bi türlü görEmedi.
İşine gelmeyince...
Yine lafını esirgedi.
***
Benim senin paranla bana sana seçim propagandası yapıldı.
Sahaya giren çıkan herşeye laf eden yorumcu final'e giren siyaset için tek laf bile etmedi.
Edemedi.
***
Uzatmayalım.
Bursa yine iyi oynadı.
Fernandao yine gol attı.
Burak hat-trick yaptı.
Gs kupayı  aldı.
Maçın yıldızları Thy, Ziraaat, Halkbank, Toki Emlak Konut oldu.
Devlet yayınlayınca yorumlayınca...
Parsayı tabii yine siyaset  topladı.
***
Son 1 şey.
Sağımızı solumuzu trol'ler sarmış.
Diyorlar ki;
Senin Milan bile Çin'lilere satıldı, bak bizimkiler devlet sayesinde taş gibi ayakta, beğenmediğin siyaset 400 milyon dolar veriyor, daha ne istiyorsun, Allah'tan belanı mı?
1- İtalya'da Milan'lı hiç olmadım.
Kuzey'liyi hiç tutmadım.
Ya Roma ya Napoli...
Kargadan başka kuş, Kargasekmez'den başka yokuş tanımam.
2- Biz daha pratik bi yol bulduk.
Kulüpleri tek tek değil, komple sattık.
400 kağıda tüm lig'i sattık.
***
Ve...
Tarih günün birinde bu günleri yazınca diyeceksiniz ki;
Keşke Çinli'ler alsaydı.
***
Nokta.

Monday, June 01, 2015

Son mağdurumuz Feliipe Melo! - Selahattin Duman


Brezilyalı Melo derinliği olmayan futbolumuzun geride bıraktığı son sezon hakkında bizi öyle bir aydınlattı ki şavkından kamaşan gözlerimizi korumak için güneş gözlüğü takmak zorunda kaldık.
Futbol kamuoyu, iki gündür G.Saraylı Felipe Melo'nun ağzından çıkanlarla yatıp kalkıyor. Melo'nun suçlamalarından en büyük payı, onu kollayan hakemler aldı. Onları "G.Saray'ın şampiyonluğunu" canlı yayın sırasında timsah yürüyüşü yaparak kutlamayan TV programcıları izledi.
Melo coşmuş. Melo, sahipsiz buldog gibi zapt edilmez olmuş. Futbol kamuoyunun işini gücünü bırakıp, Galatasaray'ın eski maçlarını yeni baştan izlemesini istiyor.
"Orada bana kart gösterilirken nasıl haksızlık yapıldığını göreceksiniz" diyor.
Çok şükür, hafızamız yerinde. O maçların tamamını hatırlamasak bile Melo'nun cezasız kalan açık saldırılarının veya centilmenlik dışı sinsi eylemlerinin çoğunu hatırlıyoruz.
EZİK HAKEMLER
Futbolcu milletinin 90 IQ ile ürettiği onca değişik gol kutlaması varken Melo'nun kendini seyirciye "Gözü dönmüş bir buldog" olarak takdim etmesi, yakalarsam dötünüzü dişlerim, der gibi havlaması taraftara verilen bir işaretti.
Melo, hemen hemen oynadığı her maçta bu işaretin hakkını verdi. Topu kaçırırken ayağı yerde kalan futbolcuların tarak kemiğine insafsızca bastı. Boş böğürlerine dirseği yapıştırdı.
İki futbolcu arasında çıkan her nizada olay yerinde "tahrikçi" olarak bitti. Kimi hakemlerin yaradılıştan "ezik" olduğunu önceden keşfedip, üzerlerine saygısızca gitti.
Fenerbahçeli Emre Bey sahada ne yaptıysa Galatasaraylı Melo Bey de aynısını yaptı. Sadece şehadet parmağını gırtlağının üzerinde gezdirip "Seni infaz ederim" tehdidi eksik kaldı.
Merkez Hakem Komitesi'nin "ezik kadrosundan" maçlara verilen düdükleri, bir kez bile ötmeye cesaret edemedi. Melo buna rağmen mutlu değil.
* * *

Ben Hamza Hamzaoğlu'nun kenarda Melo'ya gösterdiği sabra hep hayret etmişimdir. Hocanın çelik gibi sinirleri olmalı ki kırmızı kartı gördü görecek bir Melo'ya her hafta 90 dakika sabrediyordu.
Ben bu kültürü bir yıldan fazla zaman geçirdiğim Rio'dan hatırlıyorum.
İki yüz sene gibi kısa vadeli bir devletin, Afrika kökenli, iki kültür arasında kalmış siyahi futbolcuları çok nadir olarak alçakgönüllü ve dost canlısıdır.
Çoğunluk önce beyazlara, sonra yabancılara düşmandır. Amerika'nın güneyindeki siyahlar gibi, misal Missisipi'nin siyahları gibi gelenek sahibi değildir.
Kökleri "köksüzlük" olduğundan her şeyi kendilerine hak görürler ve öyle de yaşarlar.
MELO VE ADAMI
Melo'nun "Ben mağdurum, takımım da mağdur" söylemi akil adamlar tarafından ciddiye alınmayacaktır. Tıpkı Fenerbahçeli Emre Bey'in kimseye laf anlatamadığı yerlerdedir.
Emre Bey'den tek farkı ve tek şansı, sahaya çıktığı her şehirde ıslıklanmamasıdır. Eğer Türkiye'de kalırsa "aha buraya yazıyorum" o da olacaktır.
Ben Melo'nun artık kalabileceğini sanmıyorum. Teklif üzerine teklif geliyormuş gibi davranmasına kulak asmayın. Bir teklif bile yok. Katar'ın dışında.
Kulağıma geldiği kadarı ile orada bulduğu takım artık hangisiyse, onunla anlaşmış. Önümüzdeki sezonu sağlama almış. "Acaba İstanbul bir veya iki yıl daha olur mu?" havaları ile manevra yapıyor.
"Yeni yönetimi kazıklarsam kalırım" umudunda.
Başka yöneticilerin bulduğu parayı futbolculara "Cebimden veriyorum" havasıyla dağıtan, sırtı siyasete dayalı yönetici ise Melo Bey'in bir numaralı destekçisi.
Durup durup "Melo'nun gideceğini nereden çıkardınız?" diye şecaat arz ediyor. "Tamamı yalan bu haberlerin" diyor. Doğru çıktığında gazeteciler soracak, o gün o yöneticinin yüzüne yeniden bakacağım.
KARTAL MAHSUN
Afyon Lisesi dönem mezunları olarak iki gündür bir aradayız. Beşiktaş'ı tutan arkadaşlarımız pek bir hüzünlü. En üzgünleri de eczacı Hasan Özgündüz ile eczacı eşi Nilgün Hanım.
Dönüp dönüp Biliç'e çatıyorlar.
"Yahu sezonun son altı yedi maçını kalecisiz oynadılar" diyorum fayda etmiyor. Bütün maçlarını dış sahalarda oynadılar, bahanesi de onları teselli etmiyor.
Bir elli beş boyundaki Nilgün Hanım, eşi Hasan Bey'den daha fanatik. Konuşurken fark ettim ki "Benim futbol bilgim Biliç'ten uzak ara fazladır" havasında.
Dört beş sene evvel İbrahim Üzülmez'den bir forma almış o sebeptendir ki diğer Beşiktaş taraftarlarına söz sırası vermiyor.
Birisi "Takımın başına inşallah Lucescu gelir" dedi. Nilgün Hanım yerinden zıpladı. İbrahim Üzülmez'in formasına sahip olmanın kendine verdiği yetkiye dayanarak "O çok yaşlandı" deyip, veto etti.
Anladığım kadarı ile Beşiktaşlılar, sezonun bitmesine beş hafta kala şampiyonluktan düşmenin sarsıntısını kolay atlatamayacak.
 
eXTReMe Tracker