Friday, June 22, 2018

Tarkan Serbest: "Millî Takım hedefimi üç yıl önce yazmıştım"

Bundan üç yıl önce sosyal medya hesabından "Hedef 2018" yazıp yanına Türk bayrağı koyarak yaptığı paylaşımı bugün gerçeğe çeviren 24 yaşındaki ön libero, İran maçında ay-yıldızlı formayla tanıştı. Bu formayı giyebilmek için Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına geçip Avusturya vatandaşlığından çıkartılmayı göze alan genç ön libero, "Ailemle görüntülü konuşurken üzerimde ay-yıldızı gördüklerinde duygulandılar. Buraya iki haftalığına tatile gelmedim. Kalıcı olmak istiyorum" diyor.



Millî Takımımızda ilk kez yer alıyorsun ve Türk kamuoyunun yakından bildiği bir oyuncu değilsin. Seni hem tanımak hem de tanıtmak istiyoruz. Ne zaman, nerede doğduğundan,  ailenin Avusturya'ya göç hikâyesinden başlayalım…
Avusturya'nın başkenti Viyana'da 2 Mayıs 1994'te doğdum. Annem 1979'da, babam ise 1986 yılında Avusturya'ya gitmiş. Ailemin memleketi Sakarya, Karasu. 24 yaşındayım ve doğduğumdan beri Viyana'da yaşıyorum. Futbola da 7 yaşında SV Donau adında küçük bir kulüpte başladım. Orada üç sene oynadıktan sonra Austria Wien'in altyapısına girdim.
Futbol topuyla tanışman nasıl oldu? Sendeki yeteneği ilk olarak kim keşfetmişti?
Viyana'da oturduğumuz evin hemen yanında bir park vardı; orada ağabeyimle futbol oynuyorduk. Bir gün SV Donau'nun antrenörleri parktan geçtikleri sırada bize kulüp ve tesisleri hakkında bilgi verip davet ettiler. Ağabeyimle birlikte durumu babama anlattık ve bizi ertesi gün tesislere götürmesi için ikna ettik. Böylece futbola başladık ağabeyimle. Ardından Austria Wien'in genç takımlar sorumlusu Ralf Muhr beni keşfetti, izledi, beğendi. Babamla konuşup ikna etti ve beni Austria Wien altyapısına dâhil etti. 14 senedir de Austria Wien kulübünde futbol oynuyorum.
Ailenin futbolcu olmana katkısı nedir? Onların arasında futbolcu olan veya başka sporlarla ilgilenen birileri var mı?
Ailem, annem, babam arkamda durmasaydı bu noktaya gelemezdim ve şu an bu röportajı yapıyor olamazdık; bunu açıkça söyleyebilirim. Gerek futbolda gerek özel hayatımda ailem her zaman bana destek oldu. Ailemde benim dışımda sporla ilgilenenler de var. Benden iki yaş büyük ağabeyim muhasebecilik yapıyor ama aynı zamanda amatör kulüplerde hobi olarak futbol oynuyor. 14 yaşındaki küçük kardeşim de futbol oynuyordu ama kick-box'a merak sardı ve bıraktı. Babamın ise futbolla alakası yok. Ben bu yeteneği kimden aldım bilmiyorum.

Avusturya'da futbolla okulu bir arada götürebilmek mümkün oluyor mu? Sen eğitimini nereye kadar sürdürebildin?
Annem futbolcu olmama çok sıcak bakmıyor, daha çok eğitime önem vermemi istiyordu. Ancak ben vaktimin büyük bölümünü futbola ayırmak, antrenman yaparak kendimi geliştirmek istiyordum. Fazla ders de çalışmıyordum açıkçası. Okuldan geldiğimde Playstation'da FIFA oynardım. Bu sebeple 17 yaşında okulu bıraktım. Kararımı anneme açıkladığımda, "Karar senin kararın" diyerek futboluma odaklanmam, kendime iyi bakmam gerektiğini belirtti ve desteğini hiç esirgemedi.
Avusturya futbolunun en büyük kulüplerinden Austria Wien'in kapısından içeri girdiğinde 11 yaşındaydın ve o günden bu yana da devam ediyorsun? Futbol karakterinin ve kişiliğinin şekillenmesinde Austria Wien'in katkısından söz eder misin?
Dediğim gibi, Austria Wien'de 14 senedir futbol oynuyorum. Kulüp benim için bir aile haline geldi. Sahanın çimlerine bakanlardan malzemecilere kadar herkesi tanıyorum, hepsiyle kardeş gibiyim. Altyapıdaki antrenörlerimin de hayatımda büyük bir yeri var. Bana güvendiler, şans verdiler, gelişmemi sağladılar. İki sezon boyunca oynadığımız tüm UEFA Avrupa Ligi maçlarında forma giyme imkânı buldum. Özellikle iki sezon önceki teknik direktörümüz Thorsten Fink bana her zaman destek oldu, güvendi ve önümü açtı. Bu yüzden Austria Wien'in kariyerimde ve hayatımdaki yeri büyük.
Almanya ve Fransa'da yaşayan Türk oyuncuların ağzından sıklıkla ayrımcılığa uğradıklarını duyarız. Rakiplerini geçebilmek için mutlaka birkaç gömlek üstün olmaları gerektiğini söylerler. Sen Avusturya'da böyle bir sıkıntı yaşadın mı?
Avusturya tabiî ki zor. Türk olduğumuz için hep 1-0 geriden başlıyoruz. Ama ben hiçbir zaman hayallerimin peşini bırakmadım. İdmanlarda ve maçlarda her zaman yüzde yüzümle performans göstermeye ve kendimi geliştirmeye gayret ettim, antrenörlerimi dinledim, onlar da beni sevdi. Bu nedenle hiçbir zaman sorun yaşamadım. Bazı oyuncular antrenörlerini dinlemez ama ben her zaman dinlerim.
Futbola başladığından beri ön libero mu oynuyorsun? Bulunduğun mevkiin şekillenme aşamalarını anlatır mısın?
Küçükken, SV Donau'da kanatlarda oynadım, forvet oynadım. Ardından Austria Wien'in U12-U13 takımında antrenörlerimizden Helmuth Bogdanovic benim yerimin ön libero, yani 6 numara olduğunu söyleyerek yeteneklerimi o mevkide sergileyebileceğimi belirtti ve ön liberoda oynamaya başladım. Aynı zamanda stoper de oynayabiliyorum. Geçen sezon stoper olarak oynayan takım arkadaşlarım sakatlandığında teknik direktörümüz Thorsten Fink beni stopere çekiyordu ve değişimli oynuyordum.
Günümüz futbolunda modern bir ön liberodan beklenenler nedir? Sen bu özelliklerin hangilerine sahip olduğunu düşünüyorsun?
Bu mevkide oyun zekâsı çok önemli. Oyunu okumanız ve yönlendirmeniz gerekiyor. Bu yüzden paslarınızın isabetli ve iyi olması şart… Bununla birlikte ikili mücadelelerinizin de iyi olması lâzım. Top size gelmeden önce pası nereye ve kime vereceğinizi düşünmelisiniz. Eski teknik direktörümüz Thorsten Fink olsun, şu anki teknik direktörümüz Thomas Letsch olsun top bana gelmeden pası nereye atacağımı bir adım önceden düşündüğümü ve bunu iyi yaptığımı söylediler. Kanattan kanada isabetli uzun paslarım da oyunumda ön plana çıkıyor. Tabiî bir de ikili mücadelelerim...
Kendinde eksik bulduğun yönler için neler yapıyorsun?
Geliştirilmeyecek bir şey yok bana göre. Paslarımda iyi olsam da her zaman bir adım daha ilerisi var. Ama savunmadaki kafa toplarımı özellikle geliştirmem lâzım ve bunun için çalışıyorum.
Futbola başladığında idollerin hangi oyunculardı? Bugün kimleri beğeniyor ve hangi özellikleriyle kendine örnek alıyorsun?
Benim 1 numaralı idolüm Sergio Busquets. 6 numarayı kusursuz oynadığını düşünüyorum. Mehmet Topal ağabeyim de bu pozisyonu çok iyi oynuyor. Raul Meireles'i de sahadaki ve aynı zamanda özel hayatındaki tarzından dolayı beğeniyorum. Onun dışında yine benim pozisyonumda oynayan RedBull Salzburg'un genç takımından bize transfer olan 2000 doğumlu Vessel Demaku çok iyi bir oyuncu. Genç ve çok hırslı. Sezonun son maçlarında yanımda oynadı, ileride daha iyi yerlere geleceğine inanıyorum. Sturm Graz'da oynayan ve bu sene Avusturya Ligi'nde yılın oyuncusu seçilen Peter Zulj'u da beğeniyorum.
Futbola başladığın pek çok arkadaşın kaybolup giderken sen profesyonel bir oyuncu oldun ve bugün A Millî Takım kadrosundasın. Bu noktaya gelebilmek için diğerlerinden farklı olarak neler yaptığını düşünüyorsun?
Altyapıda 100-150 oyuncuyla oynadım. Hepsi başarılı olacak diye bir şey yok. Bunların arasından belki üç veya dört tanesi sıyrılarak başarılı olabiliyor. Bu noktaya gelmemde ailemin çok büyük payı var. Bana her koşulda destek oldular. Tabiî arkadaşlarımın verdiği destek de var. Benim ise her zaman hedefim vardı, hiçbir yöne sapmadan sadece hedefimin peşinden koştum. Üç sene önce sosyal medya hesabımdan, "Hedef 2018" yazıp yanına Türk bayrağını koyarak Millî Takım hedefimi belirtmek amacıyla bir paylaşımda bulunmuştum. Paylaştıktan üç sene sonra da Millî Takım'a seçildim. Hedefinizin hep büyük olması gerek. "Avusturya Ligi benim için yeterli" diyerek kendimi sınırlayamam. Aksi takdirde gelişemem. Örneğin, Türkiye A Millî Takımı'na seçilmek hedeflerimden bir tanesiydi.  Bundan sonraki hedeflerim arasında UEFA Şampiyonlar Ligi'nde oynamak var.
Hedeflerine ulaşma noktasında önüne ne gibi zorluklar çıktı?
Dört sezon önce takımımızın başına Gerald Baumgartner geçmişti. Bana kendi sahamızda oynadığımız Rapid Wien derbisinde ilk defa 11'de yer vermişti. 17'nci dakikada yaptığım hata sebebiyle 1-0 geriye düşmüştük ve 28'inci dakikada oyundan alındım. Maçı 2-1 kazandık ama oyundan çıkıp soyunma odasına gittiğimde "Hayat nasıl devam edecek, bir daha şans bulabilecek miyim?" gibi pek çok soru aklımdan geçiyordu. Onun dışında üç sene önce omzumdan sakatlık yaşamış ve yaklaşık üç ay sahalardan uzak kalmıştım.
Türk Millî Takımı'na ilk kez davet edildin ve bu davet A Millî Takım'a oldu. Daha önce Avusturya U21 Takımı'nda oynamıştın. Neden başlangıçta Türkiye'yi değil de Avusturya'yı seçmiştin? Bugün Türkiye'yi tercih etmenin sebepleri neler?
Avusturya U21 Millî Takımı'ndan bir davet almıştım. Türkiye'den bana herhangi bir çağrı gelmemişti. Bu nedenle Avusturya U21'de oynadım. Geçen sene ise Mircea Lucescu'nun beni izlediğini öğrendim. Türk Millî Takımı'na çağrıldığımda ise çifte vatandaşlığımın da olmaması sebebiyle, Avusturya pasaportumdan vazgeçmem söz konusu oldu. Lucescu ve ailemle görüştükten sonra kararımı verdim ve Türk pasaportumu çıkarttım. Avusturya pasaportumu kaybetme ihtimalim olsa da kararımın sonuna kadar arkasındayım. Buraya geldiğimde ailemle görüntülü konuşma yaptığımda üzerimde ay-yıldızı gördüklerinde duygulandılar. Burada olmam hem benim için hem ailem için çok büyük bir şey. Türkiye'yi de kendime güvendiğim için seçtim diyebilirim. Ben buraya iki haftalığına tatile gelmedim. İyi bir performans sergilemek istiyorum. Maçlarda da inşallah hocam şans verirse oynayıp kendimi göstermek istiyorum.
Millî Takım'da yeni bir isim olarak öncelikli hedeflerin neler?
İlk kez buradayım, herkesi tanımak istiyorum. İdmanlarda ve maçlarda iyi bir performans göstererek bundan sonra sürekli Millî Takım'a çağrılmak öncelikli hedefim.  
İlk kez geldiğin Millî Takım kampındaki atmosferi bize anlatır mısın? Bu tesisler hakkında neler düşünüyorsun?
Buradaki herkes çok iyi karaktere sahip insanlar. Beni çok iyi karşıladılar. Avusturya profesyoneldi ama burası bambaşka bir dünya. Sahalar, yemekler, tesisler, bize sunulan imkânlar her şey en üst seviyede diyebilirim.
Medyada Türkiye'ye transferinle ilgili haberler yer alıyor. Kariyerini nasıl planlıyorsun? Süper Lig'e gelmek gibi bir planın var mı?
A Millî Takım benim için büyük bir şans. Ben sahadaki performansımla ilgileniyorum. Diğer tarafta bir gelişme olduğunda zaten menajerim beni haberdar ediyor. Spor Toto Süper Lig'de ise tabii ki oynamak isterim. Her zaman hedeflerim arasında yer almıştır. Hayırlısı diyorum o yüzden.
Türkiye Ligi'ni takip edebiliyor musun? Burada beğendiğin takımlar ve oyuncular kimler?
Türkiye Ligi'ni elbette takip ediyorum. Eskiden babam bizi kahveye götürür, orada ağabeyimle derbileri izlerdik. Televizyondan izlediğim Oğuzhan Özyakup'la şimdi beraber yemek yiyoruz, aynı sahada idman yapıyoruz. Türkiye Ligi'nde de dediğim gibi Mehmet Topal'ı çok beğeniyorum. Emre Belözoğlu ve Okay Yokuşlu da bu ligde beğendiğim oyunculardan.
Kariyerinde unutamadığın bir maç ve gol var mı?
İki sezon önce UEFA Avrupa Ligi 3. ön eleme turunda Slovenya'nın Spartak Trnava takımıyla karşılaşıyorduk. İlk maçta kendi sahamızda 1-0 mağlup olduk. Rövanş maçının normal süresini 1-0 galip tamamladıktan sonra maç uzadı ve penaltılara gitti. Turu atlamamızı sağlayan son penaltıyı gole çevirmiştim ve adımızı play-off turuna yazdırmıştık. Play-off turunda da Norveç'in Rosenborg takımını iki maçta 2-1 mağlup ederek gruplara kalmıştık. O yüzden Spartak Trnava ile oynadığımız rövanş maçı benim için unutulmaz diyebilirim. Aynı sezon Roma karşısında deplasmanda 3-1'den 3-3'e çevirdiğimiz maç da benim için unutulmaz. Hafta sonu RedBull Salzburg ile önemli bir derbi maçına çıkacaktık. 3-1 gerideyken teknik direktörümüz Thorsten Fink hafta sonu oynanacak derbiyi düşünerek iki önemli ismi dinlendirmek adına oyundan çıkarmış ama eşitliği sağlamayı başarmıştık.  Çok gol atan bir oyuncu değilim ama bu sezon yine UEFA Avrupa Ligi'nde Rijeka'ya attığım kafa golü benim için unutulmaz. O maçta iyi bir performans sergilemiştim ve deplasmanda 4-1 kazanmıştık.
Futboldan kazandığın ilk parayla ne yaptın?
Futboldan kazandığım ilk parayla ailemle yemeğe gittim. Aileme çok önem veririm, onlar benim için çok değerli.
Hangi dilleri konuşabiliyorsun?
Almanca, İngilizce ve Türkçe biliyorum. Okulda da iki sene İspanyolca dersi aldım. Kulübe pek çok farklı ülkeden yeni oyuncular gelebiliyor, onlarla iletişimi sağlamak adına dil bilmek önemli tabiî ki.
Kitaplarla aran nasıl?
Annem çok okur, benim de okumam konusunda çok ısrarcıdır ama onun kadar okuduğumu söyleyemem.
Futbolun dışındaki hayatında neler var?
Arkadaşlarımla bol bol vakit geçiririm. Viyana'da Sport & Fun Halle adında bir spor merkezi var. Orada arkadaşlarımla birlikte basketbol, masa tenisi, badminton oynarız. Onun dışında arkadaşlarımla sinemaya giderim, yemek yerim, bir de Playstation'da FIFA oynarım.
 
eXTReMe Tracker