Saturday, April 07, 2007

Daum, Üç Büyükler’i geçti

HAFTA içinde ajanslara düşen bir haber ilgimi çekti. Alman 2.Ligi’nde mücadele eden Köln’ün seyirci ortalaması Türkiye Ligi’nin en çok seyirci toplayan takımı Fenerbahçe’yi geride bırakmıştı. Köln 41 bin 792 ortalamayla oynarken Fenerbahçe 39 bin 542 seyirciye ulaşmış. Bununla da kalmamış Daum’un ekibi Beşiktaş ve Galatasaray’ın toplamından daha fazla seyirci önünde yapmıştı maçlarını..

Geçtiğimiz Dünya Kupası’nda Almanya’daki modern statları gördükten sonra bir de bu rakamlarla karşılaşınca, seyirci profili olarak nerelerde olduğumuzu bir kez daha fark ettim. Sadece stat yapmakla olmuyor demek ki. Fenerbahçe’nin 52 bin kapasiteli stadı var, ama 39 bin ortalamaya oynuyor. Oysa bir Liverpool, Chelsea, Manchester, Bayern her maçını kapalı gişe oynuyor.

Stat yapmanın dışında tribünlerdeki olayların, küfürlerin ortadan kalkması gerek. Statlara gidiş-geliş için daha fazla ulaşım aracı gerek. Bu tür önlemler alındıktan ve belli adımlar atıldıktan sonra Avrupa’daki seyirci rakamlarına ulaşabiliriz...

Aksi halde seyircisiz oynanan maçlar, küfürler, bıçaklar, taşlar, sopalar derken o rakamlara ulaşmak da bir gün hayal olabilir.

TESYEV çalışıyor

Türkiye Engelliler Spor Yardım ve Eğitim Vakfı, engelliler sporuna destek olma ve tanıtma konusunda tüm gücü ile çalışıyor. 9 Nisan Pazartesi günü İstanbul'da Alman Milli Takımı'nın Antrenörü Peter Richarz'ın yönetiminde toplam 4 gün sürecek antrenör kursları başlıyor.
Daha sonra Mayıs ayı içinde tüm Türkiye'deki bedensel engelli spor kulüplerinin başkanları toplantıya davet edilerek, engelli sporunun geleceği hakkında fikir alışverişinde bulunulacak. Bu arada öğretim bursu verdiği 200 den fazla engelli üniversite öğrencisi 28 Nisan'da İstanbul'da bir araya gelecek. Bu toplantılar Ataköy'de Olimpiyat Evi'nde yapılacak. Bu bakımdan Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi'ne bu konularda engelli insanlarımıza verdiği destekten ötürü teşekkürlerimizi sunuyoruz.
Daha sonra Mayıs ayında 1999 Sakarya depreminde antrenörlerimizi eğitirken hayatını kaybeden Alman antrenörler hocası Dr. Jochen Trawinski adına uluslararası bir turnuva düzenlenecek.
Ağustos ayında yapılacak Avrupa Şampiyonası'nın küçük bir denemesi olacak olan turnuvada, Almanya, Fransa, İngiltere, Polonya, İsrail'in yanında Milli Takımımız da katılacak. Tüm bu etkinlikler zorlukla da olsa bulunan sponsorlarla yürütülüyor. Bunların başında da Spor Toto Teşkilat Müdürlüğü, İddaa, Türk Henkel Grubu geliyor.


Ataköy'de buluşalım
TESYEV, ülkemizdeki insanlara engelliler sporunu tanıtmak ve sevdirmek için bu çabaları gösterirken, ilgili federasyonlar maalesef aynı duyarlılığı gösteremiyor. Bunun en son örneğini de önümüzdeki pazartesi günü yaşayacağız. İstanbul Ataköy'de Ahmet Cömert Spor Salonu müsait olmadığı için, Galatasaray - İzmir Büyükşehir Belediyesi Geçlik ve Spor Kulübü gibi önemli bir derbi maçı pazartesi gün aynı salonda saat 14.00'te oynanacak.
Federasyonumuz neredeyse Galatasaray'a ortada hiçbir şey yokken, bir maç seyircisiz oynama cezası vermiş gibi oldu. Bu yanlışlığı düzeltecek olan da yine o gün işlerinden, okullarından izin alabilecek Galatasaray taraftarlarına bağlı. 9 Nisan Pazartesi günü saat 14.00' de Ataköy Ahmet Cömert Spor Salonu'nda buluşalım.

Thursday, April 05, 2007

Ağlamak Ayıp Değil

Kimi hatıralar acı doludur, anımsayınca bir kaç göz damlasıyla geçiştirmeye çalışırsınız.
Kimisi gurur doludur, tıpkı Kocaelispor'la yaşadıklarınız gibi.
Yüreğiniz kıpır kıpır olur, hatırladıkca coşkunuz artar.
Acaba yeniden o günlere dönebilirmiyiz diye yarınlara umutla bakar, daha bir sıkı bağlanırsınız renklerinize.
Verilen sözlerden hiç şüphe duymaz, keyifle beklersiniz gerçekleşmelerini.
Ama zaferi kahramanlar yaşatır.
İsimlerin efsaneleşmesi, gönüllere kazınırcasına yazılmaları kolay iş değildir.
Yürek ister, sevgi ister, ahlak ister, bilgi ister ve de Kocaeli halkına saygı ister.
Bazen ; paralar, pullar, makamlar aciz kalır , ulaştıramazlar son noktaya.
Öylesi kahramanlar çıkıncaya kadar, mazide yazılanlarla yetinir, mutluluğu geçmişte yaşananlar da ararsınız..
Ya 4-0 lık bjk maçınının Cd'sini izlersiniz ya da bir köşenizde sakladığınız gazete küpürlerini okursunuz,
tüm Kocaelispor'u sevenlerin sık sık yaptığı gibi...

Kocaelispor zaten sezonun flaş ekibiydi...Oynadığı futbolla herkesin takdir ettiği takımdı.İnancın, mücadelenin, akılla ve stratejiyle birleşen bir serinin sonunda, hiç kimsenin laf edemeyeceği bir büyük başarıya imza attılar.
Zeki Çol

"Kocaeli'nin Türkiye Kupası'na ulaşan dev pençesi asla bir tesadüf veya kapıya gelmiş "Şans kulpunun"
mucizesi değildir."
Erdoğan Şenay

Tribünlere bakıyorum, Trabzon taraftarları sessiz kalmış ama Kocaelispor'lular 90 dakika boyunca
takımını yalnız bırakmamış.Böylesine bir atmosferde Trabzonspor'un kupayı yakalaması bana göre çok güçtü.
Orhan Kaynar

"KÖRFEZ'İN ZAFERİ"
Kocaelispor 90 dakika boyunca fırtına gibi esti.Cihan ile gol perdesini açtı, Lazorov, Dobrowski ve Serdar'la sonuca gitti.
Hürriyet

Kocaeli'yi ayakta alkışlıyorum.Yüz kere, bin kere bravo onlara.
Helal olsun.
Bileklerinin hakkıyla kupayı aldılar.
Sanlı Sarıalioğlu

İki hedefle yola çıkan Beşiktaş kupanın sapına kadar uzandı, ne var ki Bursa Atatürk Stadı'ndan eli boş döndü.
Kocaelispor akıllı oynadı, kupanın haklı sahibi oldu.
Bilal Meşe

Bjk bu kupayı kaybetmedi, Kocaeli kazandı.Kazanmak için çok iyi hazırlanmışlar.
Maç senaryosu iyi yazılmış bir top oynadılar.
Hep beraber inandılar, hep beraber düşündüler, hep beraber kazandılar.
Futbolda kaybetmenin ayıbı yok, aciz kalmanın ayıbı var.
Bjk aciz kaldı.
Vedat Okyar

O an inandım ki, artık Kupa bizimdi.
Önümde, Kocaelispor'un ilk yıllarına imza atmış unutulmaz isimler, Kaptan Yılmaz Ağabey ve Ayhan Ağabey,
sarılmışız birbirimize ve hıçkırarak ağlıyoruz.
Ama biliyoruz ki, böyle durumlarda ağlamak ayıp değil.
Çok bekledik bu günü...
Hikmet Kalemci

Evet sözler dünü ne güzelde anlatıyor.
Ya bugünü, kimler anlatabilirki ?
Var mı ortada birşey, kof'luktan başka.

Erdoğan ÇALIN
Özgür KOCAELİ

Monday, April 02, 2007

CEHALET MUTLULUKTUR!!!

halkımızın neden üç yüz, dört yüz kelimeyle konuştuğunu resmen çözdüm. daha doğrusu, kelime haznesini genişletmek yerine “kaş göz işaretleri” ya da “el kol hareketlerini” tercih ettiğini anladım. hafta sonu ya.. evde okumadığım gazeteler birikmiş. çayımı demledim. okumadığım gazete dergileri yanıma yığdım.

ilk elime gelen islamcı kanattan bir günlük gazete oldu. orasına burasına bakarken “anadoluculuk” başlıklı bir yazı gözüme ilişti. genel başlık da “türkiye kimliğine alternatif yorumlar..” başlığın altındaki spotu okudum. kelimesi kelimesine şöyle: “anadoluculuk, gerçekte globalleşme ile etnosentrizmin birarada yaşaması çelişkisinden kaynaklanan ansiyetik bir tepki görümündedir..”

amin! allah kabul etsin de ne demek şimdi bu? bir daha okudum çözmek mümkün değil. cümlenin ortasına geliyorum, daha öncekileri unutuyorum. içimde okuma aşkı var ya! direneceğim. evde ne kadar gazete kuponuyla toplanmış ansiklopedi, sözlük varsa içine daldık. enstrosentizm sözcüğünün ne demek olduğunu buldum: etnik merkezcilik, demekmiş..
ansiyektik ise bizimkilerin sonradan icat ettiği bir şey olmalı. fransızca ancien’i buldum. karşılığı : eskiden kalma, gibi bir şey. sonra gazeteyi elimden bıraktım.

bu sefer sol bir gazetenin eki geçti elime. “belirlenirlik , oluşsallık, kestirebilirlik..” başlıklı bir yazı çarptı gözüme. “eh, başlıkta ilgi çekmek istemiş olabilir “ dedim. yazıya geçtim. bir süre geçti , birden fark ettim ki okuduklarımdan bir şey anlamıyorum.
neden mi? bakın şu cümleye: “duyu organlarımızla algıladığımız ( atomlar , evrimsel süreç, psikoseksüel gelişme gibi) algılayamadığımız bölümlerini ve yönlerini de kurguladığımız empirik ya da olgusal dünyanın birtakım temel ilkelere göre işlediğini söyleyebiliriz”

al başına belayı.. biraz kültür araştırması sonunda yukarıdaki cümlenin “ allah’ın dediği olur” gibisinden bir anlama geldiğini çıkarabildim. ancak emin de değilim.

hemen telefonu açıp tanıdığım en kültürlü adamı aradım. ilkokul dörtte takdirname almış. ortaokulda sınıfta kalmışlığı yok.
-sana bir cümle okuyacağım dinle..

yukarıdaki cümleyi tane tane okudum.
-şimdi sana bunun anlamını sormuyorum. sadece aklında kalan beş kelime söyle..

karşıdan cevap geldi

-sen haplandın mı ?

uzatmayıp telefonu kapadım. ama ufaktan ufaktan da kompleks basıyor, kıllanıyorum. kendimi “anlama özürlü “ biri gibi düşünmeye başladım.

sonra durdum “ulan allah’ın gazetesi dergisi bir tek bunlar değil ya dedim. bir dergi geçti elime.. atilla ilhan hakkında bir yazı var.. severim atilla ilhan’ı. yazı sardı beni.. yazıya dayanmış bir ömür başlıklı yazıyı okumaya başladım.

“imgelem ve düşlemi öne çıkarışlarıyla, betimlemeden imge ve eğretilmeye geçişiyle garipçilerin ve kendisinin aktif realistler, diye adlandırdığı toplumcu gerçekçi şairlerin öykülemeye yaslı şiirini belirtmekte olan yeni kültürel, düşünsel, tinsel sorunların dışlaştırılması için yetersiz bulunan ve başka türden bir yazınsal, şiirsel, beklenti ufkuna doğru dönen….” yeter ben tükendim, cümle tükenmedi.. pes ettim. bu kadar tesadüf olamaz üst üste allah benim sabrımı deniyor olmalı.

ulan bu laflar cumhuriyet’in bulmacasında bile yok. yok yani..

boş adam da sayılmam. mesela sorun bana japon lirik dramı nedir , diye “no” diyeyim.. bir ingiliz birası “ale”.. galiba benim zorlanmam üç dört harfi aşan kelimelerde.. ama bu kadar belalılarını hiç okumamıştım.

ne yani türkçeyi böyle mi konuşacağız.. maçlarda “ psişik sapmalarla anne karnında meydana gelen fiziksel yöntemlerden dolayı karşı cinse ilgi duyan hakem..” diye mi bağıracağız?? bu sırada telefon çaldı arkadaş aradı , az evvelki.

-sen biraz önce ne demek istedin?

ben de elimin altındaki dergiyi çekip rastgele bir cümle okudum.

-bir şey demek istemedim.. belirlenirlik yada belirlenirliğin, çok yalın olarak neden – sonuç ilişkisi biçiminde görebileceğimiz nedenselliğin geleceğe uzantısı olduğunu söyleyebilir miyiz, diye sormak istedim…

ne cümle ama ?

karşıdan cevap
-ben de senin… dedi kapadı.

oda benim gibi “elinde olmayan aksamalardan dolayı” okuduklarımı anlamıyor.
cehaletin kıymetini bilin.. her zaman derim “ cehalet mutluluktur”..


Gökmen AKYILDIZ..
 
eXTReMe Tracker