Sunday, March 29, 2009

Futbolun sevimli bücürü: Murat Ceylan

Gaziantepli bir ailenin, 7 kızın ardından gelen tek erkek çocuğu. Kendi tabiriyle "kazandibi." Türk Telekomspor ve Gaziantep Büyükşehir Belediyespor'un ardından Gaziantepspor'a geçti ve henüz 15 yaşını bitirdiğinde Nurullah Sağlam tarafından Süper Lig'de oynatıldı. Gaziantepspor'un altyapısına geldiğinde boyunun kısa olması nedeniyle "Senin burada ne işin var?" diye karşılansa da hırsı, mücadele gücü ve bitmeyen enerjisiyle kısa sürede ligimizin gelecek vaat eden ön liberoları arasına girmeyi başardı. Saha içinde agresif olsa da röportaj sırasında direkt "sempatik çocuk" izlenimi bırakıyor. Bu çocukluğunu da halen lunaparkta çarpışan arabalara binerek yaşıyor.


Röportaj: Mazlum Uluç


Türk futbolunun gelecek vaat eden oyuncularından birisin ve biz seni biraz daha yakından tanımak istiyoruz.


1988 Gaziantep doğumluyum. 8 kardeşiz ve ben hem ailenin en küçüğü hem de tek erkek çocuğuyum. 7 ablam var, ben kazandibiyim. İlkokulu bitirdikten sonra meslek lisesine başladım. Tekstil bölümünde okuyordum. Ancak okuldan çok futbola ağırlık veriyordum. Türk Telekomspor'un altyapısında başlamıştım, oradan Büyükşehir Belediyespor'a, ardından da Gaziantepspor'a geçtim. Ağırlığı futbola versem de liseyi bitirdim. Bu sene üniversite sınavlarına gireceğim. 2004 yılında Nurullah Hocam son iki maçta beni A takım kadrosuna aldı. O sırada 15 yaşımı yeni bitirmiştim. A. Sebatspor ve Malatyaspor maçlarının son bölümlerinde oynama şansı buldum. Ama Nurullah Hocam gidip Hadzibegiç geldiğinde kiralık olarak gönderildim.


Bu noktada biraz duralım. Ailen futbol oynamanı nasıl karşılamıştı?


Ailem önceliği okula vermemi istiyordu. Futbolcu olamazsam ortada kalmamdan endişe ediyorlardı. Bense onlara "Benim içimde futbolcu olmak var. Mutlaka olacağım" diyordum. Ne iş ne okul, aklımda sadece futbol vardı.


Babamı antrenörlerim ikna etti


Peki, futbolcu olman konusunda aileni nasıl ikna ettin?


Büyükşehir Belediyespor'da oynarken babam bir gün "Hadi hocalarının yanına gidelim" dedi. Dünden razıydım zaten. Ben dışarıda kaldım, babam Mehmet Ali ve Mehmet Aslan hocalarıma "Bu çocuk futbolcu olabilir mi, yoksa okula mı gönderelim?" diye sormuş. Dışarı çıktıktan sonra bana "Tamam oğlum, sen futbolunu oynamaya devam et, okuluna da git" dedi.


Futbolcu olma isteğinin arkasındaki düşünce neydi?


Okul ortamını sevmekle birlikte içimde hep futbolcu olmak vardı. Küçükken sürekli televizyonda futbol maçlarını izlerdim. Annem-babam bu yüzden bana kızardı, çünkü onlar başka şeyler izlemek isterlerdi. Altyapıya yazıldığım günden itibaren futbolcu olacağıma inanmıştım. Hatta şöyle bir hatıram var; teyzemin oğluyla okula giderken Kamil Ocak Stadı'nın önünden geçerdik. Bir gün stadın önünde durup, "İbrahim, bir gün bu stada çıkıp oynayacağım" dedim. "Hadi git oradan, nasıl oynayacaksın?" karşılığını verdi. Askere gitti, döndüğünde beni o statta oynarken görünce çok şaşırdı. Hırs gerçekten çok önemli. Eğer hırsınız varsa yapamayacağınız bir şey yok. O hırs her gün bir adım ileri gitmenizi sağlıyor çünkü.


Futbola seninle birlikte başlayan birçok çocuk yarı yolda kaldı. Seni onlardan ayıran en önemli özelliğin neydi?


Futbolda şansın çok önemli olduğuna inanıyorum. Belediyespor'un altyapısından beni Gaziantepspor'un PAF takımına isteyen Faik Demir Hocamdı. Gaziantepspor'a geldiğimde herkes benimle dalga geçti. Çünkü oyuncuların hepsi uzun boylu, iriyarıydı. Ben hem yaş hem de fizik olarak küçüktüm. Herkes bana "Burada nasıl oynayacaksın?" diyordu. Ben de "Ne yapalım, hoca istedi, geldim" cevabını veriyordum. İlk dört hafta geçtikten sonra bir Ankaragücü maçı öncesi Faik Hocam "Okan'ın yeleğini al" dedi. Ben sağ bek oynuyorum, Okan ön libero. Yeleği aldım, "Şimdi ne yapacağım hocam?" diye sordum. "Ön libero oynayacaksın" cevabını verdi. Hem o günkü antrenmanda hem de Ankaragücü maçında çok iyi oynadım. Dolayısıyla bugünkü konuma gelmemde Faik Hocanın hakkını en öne koymam gerekir.


Tamam, Faik Hocan sana şans vermiş ama sonuçta senin de bazı özelliklerin olmalı değil mi? Mesela biraz önce hırsından söz etmiştin.


Evet, hırsım var, mücadele etmeyi çok seviyorum. Fizik açıdan ufak-tefek görünsem de güçlü bir oyuncuyum. Beslenmeme çok dikkat ederim ve kendime iyi bakarım. Antrenmanlardan sonra mutlaka dinlenirim. İkili mücadeleye girmeden önce kendimi diri tutmaya dikkat ederim.


Bir futbolcu için Gaziantep gibi müthiş mutfak kültürüne sahip bir şehirde yaşamak kolay olmasa gerek. Kilona dikkat etmek zorundasın ama bir yandan da karşında kebaplar ve baklavalar duruyor. Sen nasıl idare ediyorsun bu durumu?


Gerçekten de zor. Antep çok güzel bir şehir. Küçüktür ama sıcacıktır. Eşiniz, dostunuzla mükemmel vakit geçirirsiniz. Yemek açısından ise "Ben yemem" diyen adamı bile sofradan kolay kolay kaldırmaz. Ben de kebabımı, tatlımı yerim, zaten isteseniz de uzak kalamazsınız. Ama formunuzu korumak için sonra ona göre çalışmanız gerekir.


Her oyuncunun başlangıçta özendiği futbolcular vardır. Senin de benzemek istediğin birileri var mıydı?


Küçük yaşta Emre Belözoğlu'na çok özenirdim. 16 yaşındayken Galatasaray formasını giyiyordu. Avrupa kupalarında mükemmel oynuyordu. Ona karşı müthiş bir sempatim vardı. Şimdi de beni ona benzetiyorlar ve bu benzetmeden mutluluk duyuyorum.


Futbolcu, oynayarak tecrübe kazanır


Gaziantepspor'da A takıma yükseldikten sonra GASKİ Spor'a kiralık gönderildin. Bu gidişler bazı oyuncuları olumsuz etkiliyor. Kiralık gönderilmek sende nasıl bir etki bırakmıştı?


Başlangıçta da söz etmiştim, Nurullah Hocam beni oynatıp takımdan ayrıldıktan sonra göreve gelen Hadzibegiç, "Kendini geliştirmen lâzım" dedi ve kiralık gitmemi istedi. Ben de olumlu karşıladım. O sırada henüz 16 yaşındaydım. Oynamadan tecrübe kazanamayacağımı biliyordum. GASKİ Spor'a gittim. PAF takımdaki hocam Faik Demir, GASKİ'nin başına geçmişti. O sezon 3. Lig'de şampiyon olduk. Bir sezon da 2. Lig'de oynadım ve Mesut Bakkal'ın gelişinden sonra yeniden Gaziantepspor'a döndüm. Bana "Herkes senden söz ediyor, o nedenle geri çağırdım" dedim. Ben de "Bir bakın, oynayabilirsem oynatırsınız, olmazsa yine kiralık gidebilirim" cevabını verdim. Çünkü kiralık gitmek benim için sorun değildi. Ne kadar fazla oynarsam benim için o kadar iyi olduğunu biliyordum. Mesut Hocamın da hakkını ödeyemem. Yine 4 hafta geçtikten sonra bu kez Sivasspor maçında oynadım ve sonra devamı da geldi.


Sana katkı yapan antrenörlerden söz edebilir misin?


Altyapıda Mehmet Aslan Hocam, "Futbolstar" isimli yarışmaya katılmam için beni teşvik etti. Henüz 12-13 yaşındaydım. İstanbul'a gittim ve o yarışmaya katılıp 1.5 ay kaldım. Kente döndüğümde "Gaziantepspor seni istiyor" dediler. Mehmet Hocamın uzak görüşlülüğü sayesinde transferim gerçekleşti. PAF takımda Faik Hocamın hakkını ne yapsam ödeyemem. Hem antrenör hem de ağabey olarak bana çok yardımcı oldu. 8 senedir tanışıyoruz ve her gün telefonla konuşuruz. Sonra beni 15 yaşında A takıma alan Nurullah Hocam ve A takımda sürekliliğimi sağlayan Mesut Hocam var.


Ön libero bugünün futbolunda kilit mevkilerden biri. Sence iyi bir ön libero hangi özelliklere sahip olmalı?


Ön libero oynamak hiç kolay değil. Sahanın her yerinde olmak zorundasınız. Defans yaparken de hücum ederken de pozisyonun içinde olmanız gerekiyor. Bunun için de çok kuvvetli olmanız ve çok koşmanız gerekiyor. Oyun sezginiz de önemli tabii. Ama birinci koşul çok koşmanız.


Bugünün ön liberosundan tüm bunların yanında topu da iyi kullanması isteniyor. En iyi örnek de Pirlo sanırım.


Ama Pirlo çok ciddi bir istisna. Mesela Gattuso da çok beğenilen bir ön libero ama tekniği Pirlo ile kıyaslanamaz. Ben de çok koşuyorum ama benim de tekniğim çok yüksek değil. (Gülüyor)


Hangi ön liberoları beğeniyorsun?


Fenerbahçe'de Selçuk ağabeyi çok beğeniyorum. Hem çok koşuyor hem de tekniği çok yüksek ve rakip defansın arkasına mükemmel toplar atıyor.


Uzun pas eksiğimi kapatıyorum


Kendinde eksik gördüğün yönler var mı? Kendini geliştirmek için ekstra çalışmalar yapar mısın?


Nurullah Hocam takımın başına son gelişinde bana "Senin uzun top kullanma konusunda eksiğin var" demişti. Ben de bunun üzerine her antrenmandan sonra uzun top kullanma çalışması yapmaya başladım. Antrenman sahamızda bir duvar var. Her gün 1 saat o duvarın karşısında uzun pas antrenmanı yaptım.


Gaziantepspor ligin keyif veren takımlarından biri. Bunun sebebi de pas yapabilen, teknik kapasitesi yüksek ve aynı zamanda savaşabilen oyunculardan kurulu olması. Galiba oyuncular da bu tip futboldan daha fazla zevk alıyor.


Doğru, top sizde ne kadar kalırsa rakibin gardını o kadar kolay düşürürsünüz. Mesela biz bir Beşiktaş maçı oynadık, Fenerbahçe ile iki kez karşılaştık, Trabzonspor'a karşı kupada çok başarılı bir futbol sergiledik. 3-0 kaybettiğimiz Beşiktaş maçını 10 kişi oynadık ve 433 pas yaptık. Yenilmemiz önemli değildi. Biz oyundan aldığımız zevke bakıyoruz. Zaten hocamız da "Siz iyi oynayın, pas yapın, oyununuzdan keyif alın, böyle oynadıkça başarı da kendiliğinden gelecek" diyor.


Gaziantep şehrinin çocuğu olmak sana sorumluluk açısından artı bir yük getiriyor mu?


Gerçekten de bunun ağır bir sorumluluğu var. En küçük bir problemde "Anteplisin" diyerek sizi öne sürüyorlar. Takımdaki herkes kötü oynasa bile sizin kötü oynamanız göze batıyor ve "Havaya girmiş" gibi eleştiriler yoğunlaşıyor.


Kendi kadronuzu şampiyonluğa oynayan diğer takımlarla kıyaslıyor musun?


Bence çok iyi bir kadroya sahibiz. İsim isim baktığımızda Tabata, Beto, De Souza, Zurita, Mehmet Yozgatlı, Erman ağabey çok kaliteli oyuncular. Hem kadro kalitesi hem de bu kadronun ortaya koyduğu futbol açısından Gaziantepspor'u çok iyi bir noktada görüyorum. Ama bu bütçelerle Anadolu'dan bir şampiyon çıkması kolay değil.


Sahada kimseyi tanımam


Saha içinde hırçın bir oyuncu izlenimi bırakıyorsun. Konuşurken son derece güler yüzlü ve yumuşak başlı bir genç var karşımda ama saha içinde bir şeyler değişiyor galiba.


Sahaya çıktığımda karşımdaki arkadaşım da olsa hiç kimseyi tanımam. Çünkü ben her şeyimi orada kazanıyorum. Sahaya çıktığımda çok hırslı olurum ve yenilgiye tahammül edemem. Bu nedenle bazen hırçınlaşıyorum. Ama karşımdakine zarar verecek bir harekette bulunmam. Benim hırsım ve sertliğim topa.


Genç Milli Takım'da oynadıktan sonra 2 yıl ay-yıldızlı formadan ayrı kaldın. Şimdi yeniden Ümit Milli Takım kadrosundasın. Bu 2 yıllık ayrı kalışın sebebi neydi sence?


Genç Milli Takım'a 2005'te Tolunay Kafkas Hocam tarafından çağrılmıştım. Hatta şimdi bile konuşuyoruz ve bana "Gel burada oyna" diye takılıyor. Ama Tolunay Hocamın ayrılmasından sonra uzun süre bir daha çağrılmadım.


A Milli Takım için aday oyunculardan birisin. Bugünkü A takım kadrosuna baktığında "Ben de bu takımda oynayabilirim" diyor musun?


Hangi oyuncu bunu söylemez ki? A Milli Takım'da oynamanın yolu kulüp takımınızdaki performansınızdan geçiyor. Belli bir düzeyin üzerinde süreklilik yakaladığınız takdirde Milli Takım'ın kapıları size de açılır. Ben de bunun için çabalıyorum.


Futbol geleceğinle ilgili neler hayal ediyorsun?


Herkes büyük takıma, oradan da yurt dışına gitmek ister. Benim amacım olabildiğince erken yurtdışına gidebilmek. Avrupa'nın büyük liglerinden birinde oynamak isterim.


Avrupa'da hangi takımın oynadığı futbolu beğeniyorsun?


Barcelona'yı çok beğeniyorum. Orta sahasında Xavi ve Iniesta çok kaliteli oyuncular. O oyunculara bakınca kısa boylu olmanın futbol için bir dezavantaj olmadığını görüyorsunuz.


Sen boyunun kısa olması nedeniyle bir dezavantaj yaşıyor musun?


Tam tersine avantaj olduğunu düşünüyorum. Oynadığım bölgenin gereği olarak çok koşup, çok mücadele ederken, buna çabukluğumu ve manevra kabiliyetimi de katabiliyorum. Üstelik boyumun kısa olmasına rağmen hava hâkimiyetim de hiç kötü değil. Belki boyum uzun olsaydı bu kadar aşama kaydedemezdim.


Profesyonel olmadan önceki hayatınla şimdiki arasında değişen neler var?


Aslında benim açımdan değişen çok fazla bir şey yok. Maddi anlamda kazancım arttı tabii. Oturduğum ev değişti. Bir otomobilim oldu. Audi A3'üm var. Bu kadar. Ama arkadaşlarımla ilişkilerimde değişen hiçbir şey yok. Onlarla buluşup okey veya kâğıt oynamayı sürdürüyorum. Birlikte gezip dolaşırız.


Saha dışında nasıl bir insan olduğunu düşünüyorsun?


Saha içinde benim gıcık birisi olduğumu düşündüklerinden eminim. Ama saha dışında bambaşka bir insanım. Çok gülerim, hem arkadaşlarımla hem ağabeylerimle çok iyi geçinirim. İçimde fesatlık yoktur. Bu açıdan kendimden memnun olduğumu söyleyebilirim.


Futbolun dışındaki bir günün nasıl geçiyor?


Antrenmandan sonra önce evime gider dinlenirim. Sonra arkadaşlarımla buluşup onlarla vakit geçirmekten hoşlanırım. Bir kafede oturur ya da gidip çarpışan arabalara bineriz. Çocukluğumu yaşamayı sürdürüyorum yani. Bunların dışında araba kullanmayı çok seviyorum. Bir yerde en fazla 1 saat oturur, sonra arabama atlar, yine arkadaşlarımla gezerim.

No comments:

 
eXTReMe Tracker