Sunday, March 29, 2009

Kemal Onar: "Futbolcuya emekli ikramiyesi"

Futbolculuk dünyanın en popüler ve en fazla para kazanılan mesleklerinden bir tanesi olarak görünüyor. Profesyonelliğin başladığı günlerden bugüne oyuncu ücretleri fersah fersah yol kat etti. Dünyanın pek çok ülkesinde profesyonel oyuncular çok kısa süreler içinde servet sahibi olabiliyor. Üstelik günümüzde futbolcu profilleri de değişiyor. Geçmişin kazandığı parayı har vurup harman savuran hovarda futbolcularının yerini şimdi bir ticaret adamı gibi düşünen ve parasını akıllı yatırımlara yönlendiren oyuncuları aldı. Futbol oynadığı dönemde kral hayatı yaşayıp da sonrasında sürünen oyunculara artık pek rastlanmıyor. Bugünün oyuncuları en pahalı arabalara biniyor, en lüks semtlerin en klas konutlarında oturuyor ve futbolu bıraktıktan sonraki hayatlarını da yaptıkları akıllı yatırımların getirisiyle sürdürebiliyor. Ancak bu tablo madalyonun sadece bir yüzü. Çünkü sadece üst liglerde top koşturan oyuncuların hayatını yansıtıyor. Bir de daha alt kategorideki liglerde sadece ekmek parasını kurtarma çalışan o kadar çok oyuncu var ki… Kazandıkları sadece günlük ihtiyaçlarına yetiyor. Bırakın geleceklerine yatırım yapmayı, yaşadıkları dönemi bile zor idare edebiliyor birçok oyuncu. İşin en kötü tarafı da mesleğin sürdürülebilirlik döneminin çok kısa oluşu. 20 yaşından itibaren eli para görmeye başlayan bir oyuncu, hele de ülkemizde taş çatlasa 35 yaşına kadar futboldan kazanç elde edebiliyor. Peki ya sonrası? Futbolcunun hiçbir sosyal güvencesi yok… Hiçbir sosyal güvenlik kurumu 35 yaşındaki futbolcuyu emekli etmeye yanaşmıyor.

Evet, tablo böyle ama artık futbolcular için başka bir umut kapısı var; Türkiye Futbol Federasyonu Sosyal Yardım ve Dayanışma Vakfı. 1999'da kurulan ve faaliyetlerini sessiz sedasız sürdüren TFF Vakfı, 2011'den itibaren ilk "futbol emeklilerine" ödeme yapacak. Vakfı, kuruluş amaçlarını, gelirlerini, toplanan paranın nasıl değerlendirildiğini ve dağıtımın nasıl yapılacağını TFF Vakfı'nın Başkanvekili Kemal Onar'la konuştuk.

Kemal Onar, futbol camiasının ve özellikle çok yakından tanıdığı bir isim. Türkiye'nin önemli bankacılarından biri. Galatasaray kulübünde 57 yıl boyunca lokal müdürlüğünden başlayıp sicil kurulu üyeliği, veznedarlık, muhasebecilik, yönetim kurulu üyeliği, ikinci başkanlık, genel sekreterlik görevlerinde bulunmuş ve başkanlık hariç her işi yapmış önemli bir futbol ve iktisat adamı. Hiç kimseye taviz vermeyen, prensip sahibi yapısı nedeniyle seveni de çok olmuş sevmeyeni de. Kemal Onar bugün 83 yaşında ancak hâlâ gençlik yıllarındaki heyecanıyla çalışmaya ve üretmeye devam ediyor. Geçtiğimiz aylarda yayınlanan dev Galatasaray Tarihi kitabında büyük emeği var. "Spor Kulüpleri İçin Tekdüzen Muhasebe ve Vergi Uygulamaları" isimli kitabı bütün kulüpler için önemli bir yol gösterici niteliğini taşıyor. Bebek'teki evinin bir odasını kitaplar, belgeler ve çalışma notları ile doldurup bilgisayarının başında mesaisini sürdüren Kemal Onar'a ilk sorumuz, vakıf kurma düşüncesinin nasıl doğduğu oldu.


Futbolcular için bir şeyler yapsak



Kemal Bey, bizi 1999 yılına götürdü: "Futbolun yeniden yapılanması için bir komisyon kurulmuştu. Ben de bu komisyonun başkanıydım. Bu çalışmaları tamamladıktan sonra dönemin Futbol Federasyonu Başkanı Haluk Ulusoy geldi ve 'Eski futbolcular için de bir şeyler yapsak' dedi. Huzurevi kuralım, hastane yapalım gibi düşünceleri vardı. Ben de 'Olur' dedim ve bir vakıf kurulmasını önerdim. Ardından Avukat Şekip Mosturoğlu ile birlikte vakfın tüzüğü hazırlamaya başladık. Fakat o sırada Federasyon avukatlarından üç tanesi bu fikre karşı çıktı. 'Federasyon Vakıf kuramaz' dediler. Halbuki vakıflar, dernekler gibi değil. Önce mahkemeden, sonra Vakıflar Genel Müdürlüğü'nden geçiyor. Demek ki kurulabiliyormuş. Tabii vakfı kurmak yetmez, Federasyonla organik bağı da olması gerekiyor. İlgili kurumunuzla organik bir bağınız olmazsa bu tür vakıflarda sonuç alamazsınız. Örneğin Trafik Vakfı. Bu vakıfta polisler çalışıyor ve dolayısıyla gelir elde edilebiliyor. Biz de vakfı kurduktan sonra, Profesyonel Futbol Yönetmeliği'nde bir değişiklik yaptık. Bu değişikliğe göre her tescil döneminde futbolculardan vakıf için bir pay kesecektik. Federasyondan karar çıktı ama yönetim kurulunda muhalefet edenler oldu. Her yıl 1. Lig oyuncusundan 1000, 2. Lig oyuncusundan 500, 3. Lig oyuncusundan 200 dolar kesilecekti. Haluk Ulusoy da bunu onaylamıştı. Ancak karşı çıkanlar olunca bu rakamlarda indirime gidildi ve 500, 200, 100 dolar şeklinde kabul edildi. Bugün Vakfın 41 milyon lira parası var. Eğer bu indirim yapılmasaydı 120 milyon lirası olacaktı. Büyük para büyük para çeker çünkü."


Huzurevi olmaz


İkinci merakımız, vakfın kuruluş aşamasında neyin amaçlandığı. Mesela yaşlı ve bakıma muhtaç futbolcular için bir huzurevi kurulacak mı?

Kemal Onar'ın bu soruya cevabı şöyle oldu:

"Bakın, Türkiye'de bu tip vakıflar kurulduğunda hemen huzurevi lâfı edilir. Huzurevi bu işler içinde en bedeli ödenemez olanıdır. Ben eski İş Bankalıyım ve 8 sene İş Bankası Emekli Derneği Genel Başkanlığı yaptım. O dönemde bankanın yöneticileriyle bu konuyu incelemiştik. Huzurevi binasını yapmak iş değil. Yaparsınız, hem de en modernini yaparsınız. Ama sonra onun işletmesi var. Bir taraftan koyduğunuz kurala karşı çıkanlar gelir, bir taraftan hatır-gönül işlemeye başlar. Bir taraftan bir kişinin sağlık ve bakım ihtiyaçlarını karşılamak söylendiği kadar kolay bir iş değil. Hele Türkiye'deki hatır ve kartvizit meseleleri işlediği sürece bu iş olmaz. Elbette bu konuda kararı yine TFF Yönetim Kurulu verecek."


Para bir kez ödenecek


Profesyonel futbolculardan toplanan paraların nasıl değerlendirildiği ve nasıl dağıtılacağı konusuna da Kemal Bey şöyle bir açıklama getiriyor:

"Bu konu elbette yönetim kurulunda konuşulup karara bağlanacak. Ancak benim fikrim toplanan paranın belli bir ödeme planı dâhilinde dağıtılması. Bugüne kadar futbolculardan toplanan para 11 milyon lira. Vakfın bugün sahip olduğu para ise 41 milyon lira. Burada keyif olarak ben bilirimcilik yapmadan paranın idaresini İş Bankası Fon Yönetimi'ne verdik. Onlarla bir anlaşma yaptık. Senede 180 bin lira para ödüyoruz onlara. Ama onlar bu işin uzmanı. Sadece yüzde 10 risk üstlendik. Şirketlerin hisse senetlerini alarak bazen yüzde 50 de kazanabilirsiniz ama başkasının parasını riske sokamayız. Fon yönetimi tahvile para yatırır, dolar alır; dolar satar ve parayı bu yolla değerlendirir. Paranın dağıtılmasına gelince; 'Bu kadar paramız var, şu kadarını ödeyelim' diyemezsiniz. Bu da bir hesap meselesi. Sadece gelen paranın getirisinin içinden harcamanız lâzım ki, ana paranız işlemeye devam etsin. Bizde SGK'daki gibi bir emeklilik söz konusu değil. 10 yılını dolduran futbolcuya bir kereye mahsus bir toplu ödeme yapılacak. Tabii bunlar benim kişisel fikirlerim. Bunlar yönetim kurulunda tartışılacak. Maaş ödeyebilmek mümkün değil. 35 yaşında emekli olan bir oyuncuya 70-80 yaşına kadar maaş ödeyemezsiniz."


Tek gelir kaynağı futbolculardan yapılan kesinti


Acaba Vakfın gelir kalemleri neler? Mesela TFF tarafından Vakfa aktarılmış sabit kira gelirleri var mı? Kemal Onar böyle bir gelirin olmadığını şu cümlelerle anlatıyor:

"Bakın vakfın kurulduğu yıl Sayın Haluk Ulusoy'a 'Federasyon da biraz para yatırsın' demiştim. İlk yıl 100, ikinci sene de 50 milyar lira yatırdılar. Sonra Federasyonla ilgili tahkikatlar başlayınca, Federasyonun vakfa para yatırmasının kabul edilemez olduğunu söylediler ve bu parayı faiziyle birlikte aldılar. Oysa kanuna aykırı bir şey yoktu. Sonuçta bu tip vakıfların gündelik giderleri adını taşıdığı kurumlar tarafından karşılanır. Bugüne kadar Federasyonun da şahısların da vakfa bir katkısı olmadı. Tek geliri futbolculardan yapılan kesintilerdir.


10 yılı sermaye birikimi için bekledik


Hesapların nasıl kayıt altında tutulduğu ve oyunculara ödeme yapmak için neden 10 yıl beklendiği konularına da Kemal Onur şu açıklamayı getiriyor:

"Her bir oyuncunun sisteme girdiği günden itibaren bütün nüfus bilgileri, ödediği primler, bugüne kadar hangi sezon hangi ligde yer aldığı hep kayıtlı. Oyuncu, Vakıf için ödediği paranın makbuzunu göstermeden bölgelerden tescil alamaz. Bu kural Profesyonel Futbol Yönetmeliği'nde yazıyor. Tabii bu parayı futbolcular değil, kulüpler ödüyor. Parayı dağıtmak için zaman zaman baskı gördük ama dağıtmadık. Çünkü ortada bir sermaye olmalı. Ana para ne kadar yüksek olursa getirisi de o kadar yüksek olur. Sigortacılık da böyledir."


İlk emekliler 2011'de


Vakıf ilk ödemesini ne zaman yapacak ve miktarlar ne kadar olacak konusunda Kemal Onar'ın açıklamaları şöyle:

"Vakfın yükümlülükleri 2011 yılında başlayacak. Paranın dağıtımıyla ilgili olarak 1 yıl içinde yönetmelik yapmamız gerekiyor. Benim fikrim, paranın bir kerede ödenmesi. Daha önce de söylediğim gibi, bu ödeme faizin içindeki miktarı aşmayacak ve anapara mutlaka korunacak. Oyuncu 10 yılı doldurduğu halde futbol oynamaya devam ediyorsa, istediği takdirde sistemin içinde kalabilir. Eğer devam ederse yatırdığı meblağ artacağı için kazancı da o oranda yükselir. Hiç kimseye '10 yılın doldu, al paranı' demeyeceğiz. Futbolcu isterse devam edebilecek."

Peki, bir Süper Lig oyuncusu 10 yılını doldurduğunda Vakıf'tan ne kadar para alabilecek?

Kemal Onar, bu konuda kesinleşmiş bir rakam olmadığını ve konunun da yine yönetim kurulunun hazırlayacağı yönetmelikle belirleneceğini söylüyor ve "10 yıl boyunca ödeme yapan bir Süper Lig oyuncusundan 5 bin dolar kesinti yapılmıştır. Alacağı para en az 15 bin dolar olur. Bu da 22.5 bin lira eder. Ama dediğim gibi bunlar hep matematik işi. Ödenecek para 4-5 katına da çıkabilir. Yeter ki, anapara korunsun ve ödemeler faiz miktarının içinden yapılsın."

No comments:

 
eXTReMe Tracker