Tuesday, January 22, 2008

Gökhan Tokgöz: "Lütfen biraz empati"


Futbolcu bir babanın oğlu olarak ister istemez küçük yaşlarda haşır neşir oldu topla. "Asla kaleci olmam" dese de Merzifonspor'da başlayan profesyonel file bekçiliği hayatı Boluspor ve Yozgatspor derken Gençlerbirliği'ne kadar uzandı. Geçtiğimiz sezon Galatasaray maçı sonrası aldığı eleştirileri hatırlarken hâlâ utandığını söylüyor ve "İnsanlar yorum yapsın, eleştirsin ama bir şey söylerken de kendisini karşısındakinin yerine koysun" diyor.

Röportaj: Barış Tarık Mutlu


Uzunca bir süredir Süper Lig'in önemli kalecilerinden birisin. Bize biraz kendinden ve ailenden bahseder misin? Nerede doğdun, nasıl bir eğitim aldın?


1979'da Amasya'nın Merzifon ilçesinde doğdum. İki kardeşiz biz. Babam emekli, annem de ev hanımı. Merzifon Endüstri Meslek Lisesi'ni bitirdim. Motor bölümünden mezun olmama rağmen arabam arıza yapsa öylece bakakalırım.


Futbola merakın nasıl başladı?


Futbola mahalle arasında top oynarken başladım, birçok insan gibi. Sokak arasında, okulda teneffüslerde oynardık. Sonra biraz aklım erdiğinde babam gibi olmak istediğime karar verdim. Babam Cahit Tokgöz, Merzifonspor, Konyaspor, Eskişehirspor ve Kütahyaspor'da futbol oynamıştı. Askerdeyken ise Kütahya'da alay takımında oynamış ve o dönemde Türkiye ikincisi olmuşlar. Futbolculuğu bittikten sonra da amatör ve profesyonel takımlarda antrenörlük yaptı. 13 yaşıma kadar babam beni ve ağabeyimi çalıştırdı. Merzifonspor'un idmanlarına götürürdü. Yani babam sayesinde futbolu sevdim. O dönemde Merzifon Yeni Çeltekspor altyapısına girdim. Zaman geçirmek için uğraştığım futbol zamanla mesleğim haline geldi.


"Asla kaleci olmam" derdim


Neden kaleci olmayı tercih ettin? Çünkü genellikle çocukluk hayalleri arasında kaleci olmak yoktur pek?


Futbolla ilk ilgilendiğim zamanlarda "Asla kaleci olmam" derdim. Stoper veya santrfor olmayı isterdim. Mahalle maçlarında santrfor oynardım. Büyüklerim "Kaleye geç" derdi, kavga eder yine de geçmezdim kaleye. Bir de pilot olma hayalim vardı o zamanlar. Sonrasında ise topun peşinden koşmanın benim için olmadığını öğrendim ve kaleye geçtim. Geçiş o geçiş.


Yetişme sürecin nasıl oldu? Kalecilik için özel olarak ne tür eğitimlerden geçtin?


Bu konuda çok şanslıydım. Kaleci olmayı tercih ettiğimde babam Merzifonspor'da teknik direktörlük görevindeydi ve kalecisi Nahit (Özseçen) ağabey vardı. Şimdi o da kaleci antrenörü oldu. Hep onunla çalıştım. Nitekim Merzifonspor'a kaleci olarak geldiğimde hocam Nahit ağabeydi ve beni o süreçte de eğitmeye devam etti.


Profesyonel futbola girişinden bahseder misin? Boluspor ve Yimpaş Yozgatspor'da neler yaşadın?


Futbola ilk başlangıcım Yeni Çeltek amatör takımıyla oldu. Oradan doğup büyüdüğüm şehrin takımı olan ve 3. Lig'de bulunan Merzifonspor'a geçtim. O sırada 17 yaşındaydım. O sezon aynı grupta Boluspor da vardı. Oynadığım maçlarda beni beğenmişler ve bir yıl içinde Boluspor'a transfer oldum. Boluspor şampiyon olup 2. Lig'e çıkmıştı o sezon. Yükseldiğimiz grupta da Y.Yozgatspor vardı. Onlar da beni beğenmişler. Ertesi sezon Yimpaş Yozgatspor forması giydim. Boluspor'da gurbetle tanıştım. İlk defa ailemden ayrılıyordum. 18 yaşında yalnız hissediyordum kendimi. Oldukça zor geçti ilk günler. Ama zamanla Bolu'ya da insanlara da alıştım. Bolu bana sabırlı olmayı öğretti. Yozgat ise benim için gurbet sayılmazdı. Yaşadığım şehre yakın bir yerdi. Güzel günlerim oldu. Şampiyonluğu ve devamında küme düşmeyi yaşadım. Hayata orada daha iyi anladım diyebilirim. Yozgatspor'da birçok hedefime de ulaşmış oldum. Şampiyonluk, Ümit Milli Takım'a çağırılmak, Süper Lig'de oynamak. Hepsi benim için çok anlamlıydı.


Gençlerbirliği'ne gelişin nasıl oldu?


Y.Yozgatspor küme düşünce yollarımız ayrıldı. Ersun Yanal Hocam Gençlerbirliği'ne gelmemi istedi. Bu sayede Gençler formasını giydim.


İlk sezonumda UEFA Kupası'na katıldık


Neler yaşadın Gençlerbirliği'ne gelince?


İlk geldiğimde çok heyecanlıydım. Türkiye'nin köklü takımlarından birine gelmiştim ve kadromuz da çok iyiydi. Nitekim ilk sezonumda Süper Lig'de üçüncü olduk ve UEFA Kupası'na gittik.


İlk sezonunda yaşadığın talihsiz bir sakatlık var galiba…


O dönemde çok zor günler geçirdim. Her şey güzel giderken birden kendimi ameliyat masasında buldum. Üç buçuk ay futboldan uzak kaldım ve üçüncü bitirdiğimiz sezonun tadını çıkaramadım arkadaşlarımla.


İyi kaleci sürpriz gol yemez diye özetlenen bir görüş hâkim dünya futbolunda. Yetenekli Türk kaleciler ise bazen çok ilginç goller yiyebiliyor. Bunun kalecilerin yetişirken aldıkları eğitimle bir ilgisi olabilir mi?


Her insan hata yapabiliyor. 400 milyonda bir ihtimal verilen bir uçak da düşebiliyor ki kaleci de hata yapabilir. Çalışarak bunu en aza indirebiliriz. Kaleci hata yapamaz demek insan doğasına aykırı. Hata olmazsa gol diye bir şey de olmaz. Birileri hata yapacak. Bu kaleci de olabilir, defans, orta saha oyuncusu, forvet veya teknik adam da…


Kaleci için en önemli şey konsantrasyon


Teknik açıdan kendini iyi bulduğun ve yetersiz gördüğün yönler neler?


Maçta her türlü pozisyon yaşanıyor. İyi bulduğum yönümle golü engellediğim de oluyor, aynı durumda golü yediğim de oluyor. Cevap olarak sadece konsantrasyon diyebilirim. Konsantrasyonunuz iyiyse o maçı iyi bitirebilirsiniz.


Son dönemde Türk kaleciler takımlarda daha fazla yer buluyor. İki yabancıya izin verildiği dönemlerde bile takımlar bu haklarından birini kaleciden yana kullanıyordu. Şimdi 7 yabancı hakkı var ancak takımların çoğunda ikinci kaleciler bile Türk. Bu konuda ne düşünüyorsun?


Türk çocuğuna olan güven geri geldi. Belli bir süre "Türkiye'de kaleci yok" diye çok konuşuluyordu. Üstünde çok duruldu. Ama bakan gözler değişti. Artık Süper Lig'de oynayan 16-17 yaşındaki futbolcuların da sayısı arttı. 25-27 yaşındaki Türk kalecisi de oynar denildi. Tabii büyük takımların Türk kaleci ile oynaması da bir güven ortamı sağladı. Her şey güven işidir. Güven duymayı öğrendik artık.


Kalecilik evrim geçirdi günümüzde. Çizgi kaleciliğinden ceza sahasına hâkim kaleciye, oradan topu eliyle oyuna iyi sokan kaleciye ve son olarak da bir libero gibi oynayıp ayaklarını oyuncu gibi kullanan kaleciye doğru bir gelişme var. Sen bu gelişim çizgisi içinde kendini nereye oturtuyorsun?


Dediğim gibi konsantre olmak lazım öncelikle. Konsantre olmak bir anahtar gibi; çizgi kaleciliğini de açar, bir libero gibi oynamayı da açar. Ben hepsini elimden geldiği kadar yapmaya çalışıyorum.


O söylenenlerden utanıyorum


4 Nisan 2006'da Galatasaray'la bir maçınız vardı. Penaltı atan Necati'ye yön gösterdin ve devamında gol oldu. Bu konu çok tartışıldı ve eleştiri aldın. Olayı bir de senden dinleyebilir miyiz?


O maç için söylenen her şeyden utandım. Futbol kardeşliktir, Fair-Play'dir diyoruz. Ama birileri reyting uğruna insanları karalamaya yer arıyor, boş işleri kovalıyor. Maçta Necati'yi şaşırtmak için öyle yaptım. Akşam spor programlarını seyrederken ise şaşıran ben oldum. İnsanların kötü niyetlerine hayret ettim. İnsanlar futbolu izlesin, zevk alsın, yorum yapsın. Ama bir şey söylerken de kendini karşısındakinin yerine koysun, empati yapsın. Kelimeler öyle çıksın ağızlardan.


Ümit ve A2 Milli Takımlarında oynadın. Ancak daha sonra devamı gelmedi, seni A Milli Takım'da izleyemedik.


Amatör kümede oynarken arkadaşlarıma, "Ümit Milli Takım'da oynayacağım bir gün" demiştim ve gülmüşlerdi. O zaman hedefimi o kadar tutmuştum. A Milli deseydim belki de şimdi orada oynuyor olacaktım (Gülüyor). Tabii ki hedefim A Milli Takım'da yer almak.


Milli Takım'ın Euro 2008 finallerindeki grup şansını nasıl değerlendiriyorsun?


Güçlü bir grup ama Türkler zoru sever. Anlımızın akıyla gruptan çıkarız umarım. İsviçre ev sahibi, şansı her yönden büyük. Portekiz kadro olarak iyi ve turnuvalarda söz sahibi bir takım. Çekler sert takım, maçı bırakmayan inatçı insanlar. Ama bizim kalitemizi de kimse göz ardı edemez. Bence grubun favorisi biziz.


O golleri sadece Hakan yemedi


Beşiktaş, Liverpool'a 8-0 yenildiğinde gözler Hakan Arıkan'a çevrildi. Sen böyle bir durumda kalsan ne düşünür, nasıl hareket ederdin?


Sonuçta sadece Hakan yenilmedi ve o golleri sadece Hakan yemedi. O gün Beşiktaş takım olarak kötü oynadı. Mücadele etmiş olsaydı takım bu kadar farklı bir sonuç olmazdı. O gün bir kaleci olarak üzüldüm. Zor bir durum ancak futbol her şeye açık bir meslek. En kısa zamanda toparlanması ve unutması lazım. İnşallah Hakan daha iyi olur.


Takım içinde kaleciler arasındaki mücadele daha çetin oluyor…


Çetin ama zevkli bir muhabbeti oluyor. Ben kendi adıma, oynayıp oynamamayı dert etmem. Çünkü oynayanın hak ettiğini düşünürüm. Sonuçta teknik adamlar bindiği dalı kesmez.


Gençlerbirliği bu sezon kötü bir grafik çiziyor. Bu düşüşün sebebi nedir sence?


Sezon başında iyi yükleme yapılmadığını düşünüyorum. Çünkü Gençlerbirliği'nin bir oyun anlayışı var. Bunun altında futbol oynamaz. Mücadele için güç lazım, enerji lazım, bunlar eksik kalmıştı.


Teknik direktör konusunda bir istikrasızlık var. Bu durum sizi nasıl etkiledi?


Bizim kiminle çalışacağımızı yönetim belirler. Ve bize de uyum içinde çalışmak düşer. Ama teknik adamların sık sık gidip gelmesi bizim için zor oluyor. Ayrı sistem, ayrı çalışma programları... Karıştırıyorsun artık.


Bülent Korkmaz'ın gelişiyle sular biraz duruldu mu? İletişiminiz nasıl?


Bülent Hoca bize yabancı biri değil. Bir dönem yardımcı antrenörlük yapmıştı. O yüzden avantajlı ve nasıl davranacağını çok iyi biliyor. Sonuçta takım formunu buldu. İdman ve sistem var artık. Sorun kalmadı yani.


Kardeş takımınız olarak görülen Gençlerbirliği OFTAŞ Spor şu ana kadar yapılan maçlarda size göre daha başarılı sonuçlar alıyor. Bir rekabet var mı aranızda?


Mutlu oluyorum tabiî ki onların başarısında. Sonuçta orada oynayan birçok futbolcuyla beraberdik; Gençlerbirliği'nde oynadılar. Daha da başarılı olmalarını dilerim. Rekabet olsa da tatlıdır. Onlar da biz de her iki takımın başarılı olmasını isteriz. Onlar genç ve istekli. Çok istiyorlar ve maçı bırakmıyorlar. İnşallah başarılı olurlar.


Bu sezon Süper Lig'deki yarışı nasıl buluyorsun? Hangi takım şampiyon olur?


Fenerbahçe iyi gidiyor. Kadrosu kaliteli ve özgüvenli. Ne yaptığını bilen bir takım. Galatasaray iyi oynuyor ya da kötü oynuyor ama maçı kazanmasını biliyor. Beşiktaş, genç ama tribünden olumlu etkilenen bir takım. Yine bu üç takımdan biri şampiyon olur sanırım.


Anadolu takımlarında kabullenmişlik var


Gençlerbirliği'nin ve diğer Anadolu takımlarının şampiyonluğa oynayamamasının sebebi nedir?


Maddi güç farkı var her şeyden önce. Fenerbahçe'de Roberto Carlos, Galatasaray'da Lincoln, Beşiktaş'ta Delgado var en basitinden. Dört büyük var ama şampiyonluk 20 yıldır üç büyüklerde. Seyirci potansiyeli, her türlü etken var. Anadolu takımlarında da 'biz olamayız', 'bizi şampiyon yapmazlar' gibi bir düşünce, önceden kabullenilmiş durumda.


Gençlerbirliği takımında arkadaşlık ilişkileri ne düzeyde?


Takımdaki herkesle anlaşmaya çalışırım. Kolej havası var Gençlerbirliği'nde. Antrenmanların dışında da görüşmeyi sürdürürüz. Aile gezmeleri vardır aramızda. Yani bu anlamda hiçbir sıkıntımız yok.


Gençlerbirliği taraftarı hakkında ne düşünüyorsun? Az ama oldukça takımına bağlı bir taraftar grubu…


Sağolsunlar belli bir kitlemiz var, her maçımıza gelip destek veriyorlar. Gelenler de çok saygılı ve seviyeli insanlar. Hiç kötü bir şey yaptıklarını, küfür ettiklerini görmedik. Ama bir türlü sayıları artmadı. Her maça aynı sayıda taraftar geliyor.


Boca Juniors'ta oynamak isterdim


Senin futbolda hedeflerin neler? Nerede olmak isterdin?


A Milli Takım'da her zaman olmak isterim. Ayrıca Arjantin'de Boca Juniors'da oynamak isterdim. Oradaki seyirci atmosferini solumayı çok arzu ediyorum.


Avrupa futbolunu takip ediyor musun? Beğendiğin kaleciler kimler?


Avrupa futbolunu yakından izliyorum. Peter Schmeichel hayranıydım. Şimdi oğlunu izliyorum. Kasper Schmeichel da iyi bir kaleci olacak.


Unutamadığın maçlar ve pozisyonlar var mı?


İnönü Stadı'nda Beşiktaş'ı uzatmalarda 3-2 yendiğimiz Türkiye Kupası maçını unutamam. Bir de Boluspor'da oynarken Yozgatspor'la karşılaşmıştık. O maçta omzum çıkmıştı. Üç oyuncu değişikliği hakkı bitmişti ve ben santrfora geçmiştim. O maçı da 3-2 kazanmıştık.

No comments:

 
eXTReMe Tracker