Sunday, October 05, 2008

Mehmet Polat: "Kaptanlık bana yaradı"

Futbol sahnesinde ilk dikkat çektiğinde 20 yaşındaydı. Savunmadaki başarısını topu oyuna sokma becerisiyle birleştiriyor ve modern defans oyuncusu kimliğiyle beğeni topluyordu. Gaziantepspor forması altında gösterdiği performans onu Milli Takım'a ve kiralık olarak Galatasaray'a taşıdı. Gaziantep'e dönüşünün ardından giderek unutuldu. Çaykur Rizespor, Samsunspor derken "ikinci baba" gibi gördüğü Erdoğan Arıca sayesinde yeniden yuvasına döndü. 1.5 sezondur gençlik günlerini de aşan bir görüntü sergilemesi ona 30 yaşında Milli Takım'ın kapılarını açtı. Yeniden yükselişini kaptanlık sorumluluğunu yüklenmesine ve yönetimin de bu konuda kendisine verdiği desteğe bağlıyor.

Röportaj: Türker Tozar


Anadolu'da parlayıp büyük takıma transfer olan oyuncular, İstanbul'da tutunamadıkları takdirde kolay kolay iflah olmuyor. Seninki düştüğün yerden kalkma hikâyesi biraz da. Galatasaray formasını giyip geri döndükten ve birkaç kulüp dolaştıktan sonra 30 yaşında yeniden milli oldun. Röportajımızı bu geri dönüşün üzerine oturtalım istiyorum. Dolayısıyla Galatasaray'a geldiğin 2002 yılına dönelim ve o noktadan başlayalım.


Dediğiniz doğru; Anadolu takımından büyük takıma gidip de geri döndüğünüzde bir bocalama dönemi geçiriyorsunuz. Ancak benim durumum biraz daha farklı. O dönem Galatasaray'a kiralık olarak gitmiş ve iyi bir performans göstermiştim. Zaten sezon bitiminde Fatih Terim Hocam kalmamı istedi. Ancak Gaziantepspor Başkanı Celal Doğan bu transfere izin vermedi. Ben de memleketime dönmek zorunda kaldım ve Gaziantepspor'da oynamaya devam ettim.


Galatasaray'a kiralık olarak gittiğin dönemde neler ummuştun?


Vizyonum geniş, hedeflerim büyüktü. Büyük takımda kalmak, A Milli Takım'ın sürekli oyuncusu olmak istiyordum. O dönemde 25 yaşındaydım ve kiralık dönemde gösterdiğim performansla bu hedeflerime ulaşabilirdim. Ancak dediğim gibi, Gaziantepspor yönetimi Galatasaray'da kalmama izin vermedi.


Peki, Galatasaray'da oynamış olmak seni tatmin etti mi?


Kesinlikle tatmin etti. Galatasaray'da dolu dolu bir sezon geçirdim. Ortam çok güzeldi. Orada hiçbir sorun yaşamadım. Tek sıkıntım, kiralık oyuncu olarak sezon sonunda Galatasaray'da kalıp kalmayacağımı bilememekti. Sürekli böyle bir endişe yaşadım.


Sonrasında Gaziantepspor'da da eski günlerini aradığını gördük. Galatasaray'da kalmak isterken geri dönmenin oluşturduğu bir travmanın sonucu muydu bu?


Çok sakin bir insanım ve böyle şeylere pek fazla kafamı takmam. Gaziantepspor benim yetiştiğim takım olduğu için geri dönmekten de çok gocunmadım. Ama benim dışımda gelişen olaylar vardı. Aslında saha içinde güzel şeyler yaşıyorduk. UEFA Kupası'na katıldık, Lens'i içeride, dışarıda yendik, Roma'yı içeride mağlup ettik. Takım gerçekten çok iyiydi ve ligde de ilk beşin içinde yer almıştı. O dönem benim için de çok başarılı geçmişti. Ancak takım yeni bir yapılanma dönemi geçiriyordu. Celal Doğan başkanımızın kalıp kalmayacağı belli değildi. Benim de sözleşmem bitiyordu. Sözleşmeyi uzatmayınca kulüp bulmamı istediler. Son dakikada bonservisimi verdiler ve Çaykur Rizespor'a gittim. O zaman Erdoğan Arıca Rizespor'la anlaşmıştı. Zaten transfer için zaman kalmamıştı ve gidecek başka takım da yoktu. 6 ay boşta kalmamak için Rize'ye gittim.


Büyük takımdan geri dönüş sıkıntılı


"Beni etkileyen bir durum olmadı" dediğin için seni dışarıda tutarak soruyorum; büyük takımdan Anadolu takımına dönen birçok futbolcu var. Zirveye ulaşıp geri dönmek oyuncular üzerinde bir güvensizlik, bir sıkıntı oluşturuyor mu?


Anadolu takımlarındaki ortamla büyük takımlardaki ortam, yaşam biçimi, taraftar, medya, antrenman malzemeleri bile çok farklı. Oyuncu oradaki ortamı Anadolu takımında bulamayınca ters tepkiler verebiliyor. "O niye öyle değil, bu niye böyle değil?" diye düşünüp sıkıntı çekebiliyor. Karakter açısından alıngan bir insansa kolay kolay düzelemiyor ve hayat bu tip oyuncular için zorlaşıyor. Diğerleri ise kısa bir bocalama döneminden sonra eski hayatına alışıyor zaten. Sonuçta bu bir karakter ve yapı meselesi.


Çaykur Rizespor'un ardından Samsunspor'a gittiğini görüyoruz. İki takımda da eski popülaritenden uzaktın. Hatta Samsunspor'la küme düştünüz. Bu iki kulüpte geçirdiğin dönemlerde neler yaşadığından bahsedebilir misin biraz?


Rize'ye gittiğimde aslında çok mükemmel bir ortamımız vardı. Erdoğan Hoca birlikte çalıştığım ve yakından tanıdığım bir teknik adamdı. Benim için onun yeri çok farklı. Bırakın hocalığı, benim için bir baba, bir ağabey gibi. Rize'de sezonun ikinci yarısında oynadım ve benim için çok da kötü bir dönem değildi aslında. Sözleşmemi de 1 sezon daha uzattım. Ancak yeni sezonun başında ilk maçın ardından yeni Teknik Direktör Metin Yıldız beni kadro dışı bıraktı. Nedenlerini bilmiyorum. O sırada Erdoğan Arıca Samsunspor'la anlaşmıştı. Ben de o takıma transfer oldum. Alacaklarıma karşılık Rizespor'dan bonservisimi aldım. Samsunspor'da ise şanssız bir dönem yaşadım. Erdoğan Hoca takımdan ayrıldı ve biz sezon sonunda küme düştük. Sonrasında Erdoğan Hoca Antep'e gidince beni yine transfer etti. Zaten her cephesiyle tanıdığım, bildiğim bir camiada giderek yükselen bir grafik çizdim.


Erdoğan Hoca ile yolun sürekli kesişiyor. Anlaşılan seni çok seviyor ve tutuyor. Aranızdaki bu iletişim ve onun favori oyuncusu olman nasıl gelişti?


Erdoğan Hoca Gaziantepspor'a geldiğinde 20 yaşındaydım. Bana her zaman "Bir savunma oyuncusu olarak senin yerin çok farklı" diyor zaten. Demek ki ona bir güven vermişim. Futbolculuğumu gerçekten çok beğeniyor. Karşılıklı olarak birbirimizi çok seviyoruz. Bazen ikimizin de kötü gittiği dönemler oluyor ve dertlerimizi yine birbirimizle paylaşıyoruz.


Gelecekte Erdoğan Hocayla yollarınız yine kesişebilir mi?


Bundan sonra ancak Erdoğan Hoca'nın Gaziantepspor'a gelmesi lâzım. Çünkü artık takımımdan ayrılmam çok zor.


Erdoğan Hoca olmasaydı dönemezdim


Geçtiğimiz sezon yeniden Gaziantepspor'a geri döndün. Yaklaşık iki sezonluk bir ayrılığın ardından geri dönüşün Erdoğan Arıca sayesinde gerçekleşti. Peki, o olmasaydı yine geri dönebilir miydin?


Bu çok zordu. Çünkü yönetimin kafasında benim hakkımda hep olumsuz düşünceler ve soru işaretleri vardı. Erdoğan Hoca bunları silmeseydi kesinlikle transferim gerçekleşemezdi.


Aslında o takımın sembol oyuncularından birisin. Neden senin hakkında böyle olumsuz düşünceler oluştu?


İnsanlar kendi kafalarında bazı şeyler üretip yapmadığım şeyleri bana yakıştırdı. Aslında Antep halkı benim hakkımda olumsuz şeyler düşünmez. Ama orası küçük bir şehir. Yöneticilerin ve teknik adamların benim hakkımdaki olumsuz açıklamaları farklı bir Mehmet Polat imajı oluşturdu. Ben de kendimi savunamadım. Çünkü futbolcuyum ve medyaya açıklamalar yaparak kendimi savunma imkânım yok. Bu nedenle Antep'te olumsuz bir dönem yaşadım. Ama şimdi her şey düzeldi.


Evet, yeniden kaptanlık bandını taktın. Bu da bir tür ağabeylik görevi herhalde.


Antep'ten ayrıldığımda 26 yaşındaydım, 28 yaşında geri döndüm. Birçok oyuncu değişmiş ve genç arkadaşlar oynamaya başlamıştı. Kadronun en yaşlılarından birisi de bendim. Bunu görünce "Artık sorumluluk almam gerekir" diye düşünüyorsunuz. Yönetim de bu yönde destek verince o sorumluluğu üstlendim. Arkadaşların bana güvenleri çok farklı. Zaten iki insan arasında güven ve sevgi olursa mutlaka verim alıyorsunuz. Benim başarılı olmamın en büyük sebeplerinden birisi de yönetimin bana gösterdiği sevgi, saygı ve özgüven. Yani kaptanlık bana yaradı.


Top kazanmak zekâ işi


Geçtiğimiz sezon ikili mücadelede takımın en çok top kazanan ikinci oyuncususun. Top kazanmanın birinci sırrı güçlü olmak herhalde? Peki, başka ne gibi özellikler gerekiyor?


Bazı futbolcular ağır, bazıları çabuktur. Bazı futbolcular da vardır, akıllıdır. Beyninizi iyi kullanırsanız, futbol zekânız yüksek olursa birçok şeyi başarabilirsiniz. Türkiye'de özellikle defans oyuncularının sert, mücadeleci ve hırslı olması bekleniyor. Bana göre top çalmak biraz da zekâ ve sezgi gerektiriyor. Belki daha önce orta sahada oynamış olmamdan kaynaklanan bir oyunu okuyabilme özelliğine sahibim.


Diğer takımlara baktığımızda ikili mücadele kazanma konusunda liderliğin ön liberolarda olduğunu görüyoruz. Gaziantepspor'da ise Deumi ve sen ilk iki sırayı paylaşıyorsunuz. Bu durum neyin ifadesi sence? Geçen sezon orta saha direncinizin eksik olduğunu söyleyebilir miyiz?


Geçtiğimiz sezon için söylediğiniz doğruydu. Ama bu sezon çok güçlü bir orta sahaya sahibiz. Topu tutabiliyor ve bize dinlenme, nefes alma fırsatı sağlıyorlar. Dolayısıyla geride her zaman dinç ve güçlü kalıyoruz. Enerjimi 90 dakikaya yayabildiğim için bu sezon oynadığım hiçbir maçta yorgunluk hissetmedim. İkili mücadelelere dinç girdiğim için bu sezon da top kazanma ortalamamın yüksek olacağını sanıyorum.


Sezona mükemmel başladınız. Özellikle Fenerbahçe maçında oynadığınız futbol herkesin beğenisini kazandı. Rakibe önlem almak yerine kendi futbolunu oynayan, ayağa çabuk pas yapan bir takım görüntüsündeydiniz. Bu dönüşüm nasıl sağlandı sence?


Geçtiğimiz sezon Nurullah Hoca takımın başına devre arasında geldi. Aslında oynatmak istediği futbol farklıydı ama kafasındaki takımı kurabilecek imkânı bulamadı. Dolayısıyla geçtiğimiz sezon sadece ligde kalabilmek için hafta hafta kazanmayı düşündük. Ama bizimle yaptığı konuşmalarda yeni sezonda çok farklı ve daha iyi bir takım olacağımızı söylüyordu. Sezon sonunda 16 arkadaşımız gitti ve yerlerine hocamızın oyun planına uygun oyuncular transfer edildi. Sonuçta da onun istediklerini yapabilen bir takım ortaya çıktı. Bana göre dört dörtlük bir takımız. Hem saha içinde hem de dışında mükemmel bir ortam yakaladık. Buna yabancılar da dâhil. Hiçbir sorunumuz yok. Bugünkü takım, geçen sezonki takımlardan 10 kat daha iyi.


Tabata, Beto, Murat Ceylan sezona çok iyi başlayan ve dikkat çeken oyuncularınız. Birkaç cümleyle bu arkadaşlarından söz edebilir misin?


Aslında Erman'ı, Ivan'ı, Erkan'ı, Zurita'yı da saymamız gerekir. Çünkü herkes takıma müthiş katkı yapıyor. Zaten hocamızın kafasındaki düşünce de takım oyunu oynamamız yönünde. Oyuncu tercihlerini de kendisine değil, takıma oynayan oyunculardan yana kullandı. Hepsi kendi bölgelerinde görevini mükemmel yapan ve yüreğiyle oynayan futbolculara sahibiz.


Gaziantepspor'un bu sezonki hedefleri neler peki?


1.5 sezondur sıkıntılı dönemler geçirdik. Şimdiki hedefimiz öncelikle küme düşme korkusunu yaşamadan ilk 8 sıranın içinde yer alabilmek. Ama daha fazlası olursa da yok demeyiz tabii ki. Gidebildiğimiz yere kadar gideceğiz, bunun için mücadele edeceğiz, koşacağız. İlerleyen haftalarda hedefimizi daha net belirleyebiliriz. Yeniden yapılanma dönemindeki bütün takımların sabra ihtiyacı vardır. Biz de merdivenleri yavaş yavaş çıkmak ve önümüzü sağlıklı bir biçimde görmek istiyoruz.


Gaziantep mutfağı dillere destandır. Sen onca güzel ve kilo aldırıcı yemeğin arasında nasıl formda kalabiliyorsun?


Bu gerçekten çok zor bir iş. Aslında fiziksel olarak çok formda kalabildiğim de söylenemez. Çünkü sürekli kilo problemi yaşıyorum. Boğazımdan hiçbir zaman kesmem. Tatlıdan uzak kalabiliyorum ancak kebaplara dayanamıyorum. Yiyeceklerimin miktarını düşürerek işi dengelemeye çalışıyorum.

No comments:

 
eXTReMe Tracker