Şampiyonlar Ligi finalisti Milan, Yunanistan'ı Avrupa şampiyonasından beri izlese şu an kupa müzesindeydi. Hücum yaparsanız maç kazanırsınız, defans yaparsanız şampiyon olursunuz felsefesi. İşte Yunanistan takımı bu. Yahu ne gıcık takım. Ceza sahalarının 10 metre önünden rakip yarı alanın ortasına kadar maçı 40 - 50 metreye sıkıştırıyorlar. Ne alan bırakıyorlar, ne de rakibi döndürüyorlar.
Milli Takımımız'da coşku var, istek var, fiziki yeterlilik var. Maçın bitimine bakıyoruz 1.5 pozisyon var. Yunanlılar'a karşı iyi oynar gibi gözüküyorsunuz, çok hücum yapıyorsunuz gibi gözüküyorsunuz ama skor alamıyorsunuz. Maça hücum presi ile başladık, ancak kalecileri müthiş tecrübesi ile topu sürekli oyuna geç sokarak bu tempomuzu düşürdü. Ve koskoca ilk yarının 38 dakikası kör dövüşü şeklinde geçti. Orta bayraklara kale konsa maç gollü beraberlikle biterdi.
İkinci yarıda ön liberodan birini çıkarıp ofansif oyuncu sokunca, her iki yönde de pozisyonların doğacağı aşikardı. Bizim 1.5, onların 2 net pozisyonu oldu. Bakıyorsunuz bizim takımda kim kötü oynadı diye. Çok sırıtan yok. Özellikle Ümit Özat ve İbrahim Toraman mükemmele yakın oynadılar. Maç eksikliğine rağmen Emre de. Yunanistan'a baktığımız zaman özellikle stoperleri müthiş pozisyon alıyor. Ve açıkcası da adeta savaşıyorlar. Yorulmayan oyuncuları belki hiç yok. İki takım adına dönüm noktası niteliğinde bir maç olması nedeniyle sezon sonuna rağmen fiziki yeterlilikleri en dikkat çeken özellikti. Maçın başında 4-2-3-1 sistemini denedik. En büyük aksaklık zaten stoperlerimiz ve iki ön libero topu öne taşıyamadığı için hücumda başarılı olamamaktı. İkinci yarı Emre'yi, Hüseyin'in yanına çekerek biraz daha pozitif hale geldik. Ama sonuç olarak baktığımızda amacına ulaşan rakibimizdi. Artık ikincilik için uğraş vereceğiz.
Hakem etliye tuzluya karışmadan, tecrübesiyle gördüğünü çalarak, ev sahibi avantajını kullanmadan maçı bitirdi.
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment